Öğretmene alan sınavı

Dünyanın varoluşundan bugüne kadar her insan yaşamı boyunca farklı işlerle uğraşmıştır. Dün farklı işler denen bu duruma bugün, branşlaşma adı verilmiştir. Öyle ki, bir kısım mesleklerle peygamberlerimiz dahi uğraşmış, bundan dolayı da bazı meslekler peygamber mesleği diye anılmaktadır. Bu kollara ayrılma günümüzde hızla genişlerken belki yarınlarda daha da fazla sayılara ulaşacaktır. İlmi alandaki gelişmeler de bunu zorunlu kılmaktadır.
Olayların kısa bir değerlendirmesini yapacak olursak, herkesin iyi yemek yapamadığı, ekmek pişiremediği, doktor olamayacağı, avukatlık ve öğretmenlik yapamayacağı görülmüştür. Eğer herkes her işi iyi yapmış olsaydı, değişik müfredatı olan onlarca farklı okullara hiç ihtiyaç duyulur muydu?
Tüm bunların herkesçe çok iyi bilinmesine rağmen, nedense buna zaman zaman uyulmadı. Yapılan bu yanlışlıklar ki insan hayatına neden olduğu gibi, ülkenin geleceğini de karanlığa sürükler. Bilindiği halde yapılma nedeni ise ne başkaları, ne de ülkenin menfaatidir. Uygulayıcıların sadece ve sadece kendi çıkarının önde olmasıdır. Bunu yapanlar uygulama sonucu oluşacak zarardan dolayı herhangi bir takibata uğramadığı gibi güvence içinde de olmasından dolayıdır ki, çirkinlikleri kabul etmeyerek bir de halkla alay etmektedirler.
Herkesi KPSS kursları veren dershanelere veya konuyla ilgili kitap satan yerlere yönlendiririz; sonuçta yaptığımız sınavlara bile itibar etmeyerek kimi branşlarda 40 puan alanları atarken, kimi branşlarda da 90 puan alanı atayarak ihtiyaç gerekçesinin şemsiyesi altına sığınırız. Şimdi ise çok şükür ihtiyaç olsa da sınav kazananların atamalarını durdurarak, iki yıllık mezunu yandaş çocuklarına, öğretmenlik yaptırır olduk.
Belli kişilerin çocukları için istisnai kadrolar tahsis ederek, sınavsız bol paralı yerlerde iş imkânı sağlayıp, garip gureba çocuklarına uyguladığımız sınavda bile haksızlıklar yaşattık. Özellikle öğretmen adayları için yapılan sınavlarda eğitim fakültesinin Beden eğitimi, Müzik, Matematik ve Türkçe bölümü mezunlarına aynı soruları sorduk. Bu yanlışlıklar mı görülmüş veya başka bir düşünceyle mi hareket edilmiş bilinmez ama önümüzdeki yıldan itibaren ise öğretmenlik mesleğine girişte alan sınavına yer verilmesi kararlaştırılmıştır.
2013’ün temmuz ayında ilki uygulanacak olan öğretmen görevlendirme sınavının, %20’si genel kültür, %20’si genel yetenek, %30’u eğitim bilimleri ve %30’u alan bilgisi dersinden oluşmaktadır. Bu sınavlar sonucu alınacak notun %60’ı kendi branşıyla oluşacaktır.
Söylemi ve tanımları öğretmen adaylarını heyecanlandırırken, bazı karanlıkta kalan kısımlarıyla beklenmedik ve geri dönülmeyecek hataları da beraberinde getirecektir. Nedense iktidar bugüne kadar aldığı tüm kararlarda olduğu gibi, bu kararında da aysberg gibi görüntünün hep dışarıda olan kısmını halkla paylaşırken, derinlerde kalanları saklamayı yeğlemektedir. Bu karanlık kısımları da aydınlatmak, bizim halkı bilgilendirme adına görevimizdir.
Buradan hareketle, okulunu bitirmiş ve yapılan öğretmenlik giriş sınavını kazanmış öğretmen adaylarını kadro fazlası diye atamayanlar, şimdi ise üniversitelerin diğer bölümlerine formasyon kursları açtırarak, birilerinin gençleri soymasına yardım etmektedir. Bu gençleri hangi alan bilgisinden sınava tabi tutarak nerelere atayacakları ise bilinmemektedir.
Bu sınavın diğer bir ayağı ise yaptıkları açılımı güçlendirme adına, okullara seçmeli ders olarak konmuş Kürtçe, Zazaca, Çerkezce, Ermenice ve Süryanice gibi derslerin sınavlarını bu dillerle yaparak eğitimde Türkçe dışındaki dilleri de yaşatmaktır. Kimse bunu yapmayacağız diyemez. Her ne kadar alan sınavı yapılacak branşlar belirlenmiş olsa da zaman içerisinde anılan derslerde de uygulamaya gidilecektir. Nedeni ise yapılan değişiklikteki boşluklardır. Her alanda olduğu gibi bu değişiklikle de açılımda yeni bir adım daha atılmış oldu.
Başbakan ne güzel söylüyor değil mi?  “Biz sözde değil, icraatlarımızla milliyetçilik yapıyoruz” diye. Anladığım yapılanların Türk milliyetçiliği olmadığı da, anlamadığım kimin milliyetçiliği olduğudur. Bu durumun ise bazı borazanlık yapan medya ve kuruluşlarca halka farklı anlatılmasıdır.
Eğitime yön vermek ve eğitim çalışanının hakkını almak üzere kurulduğunu iddia eden, baskılarla yetki alan bir sendika ise önce çalışanı pazarladı. Yetmedi şimdi de kıyafet ve alan sınavı konusundaki eksikleri dillendirme yerine alkışlayacağım diye ellerini ve savunacağım diye avurtlarını patlatmaktadır.
Kendilerine atfettikleri görev ise sendikacılıktan çok, Müslümanlık kisvesine bürünerek başkalarına iftira atmak, siyasi erke şirin gözükerek makamlarını korumaktır. Unuttukları ise ahını aldıkları mazlumun beddualarının sonlarını getireceğidir.
Tüm bunlara neden olan siyasi erk ise unutmamalı ki, iyileri göstererek kötüleri bu milletin başına bela etmekten dolayı, oluşturduğu çerden çöpten barajlar patlayarak ilk olarak dere yatağında yaşamak için kurdukları şatolarıyla birlikte silip süpürüleceklerdir.

Yazarın Diğer Yazıları