Öğretmenliğe niyet gazeteciliğe kısmet

İstanbul’da 1901 yılında doğan Sait Kesler, daha gazeteci falan olmayı aklına bile getirmemişken, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde okurken arkadaşları ile hep o devirlerde iyi paralı bir meslek olan öğretmenlik sevdasından söz ederlermiş. Okuldaki çay sohbetlerinin ana konusu hep buymuş.  Hemen hepsi de taşralıolan okul arkadaşlarının ortak isteği gözde meslek olan öğretmenlikmiş. Bütün beklentileri ve nihai hedefleri bu yöndeymiş. Ayrıca önemli bir terncihleri de kendi kentlerinde ve şehir içinde görev yapmakmış. Hatta lise öğretmenliği yapmak beyinlerine işlemiş ve onlarda bir tutku haline gelmiş.
Bir gün Üniversite Rektörü Prof. Cemil Bilsel, yanında Necip Fazıl Kısakürek olduğu halde salonda dolaşırken Sait Kesler meraklanmış. Akalarından giderek ne konuştuklarına kulak misafiri olmuş. Sohbet gazetecilik üzerinde sürerken Prof. Cemil Bilsel, bir gazeteciyi övünce, olan olmuş. Sait Kesler’in  bol maaşlı Öğretmenlik düşü bir anda aklından çıkmış ve gazeteci olmayı aklına koymuş.
İkdam Gazetesi sahibi Etem İzzet Benice de baba dostu olduğundan, durumu babasına aktarmış. Oğlunun bu arzusunu Etem İzzet’e söyleyen baba Kesler;
 “-Yarın öğlenden sonra bana gelsin!..” cevabını almış.
Sonrasını Sait Kesler’den dinleyelim;



 “-Ben verilen saatte Cağaloğlu’na gittim. Eminönü Halkevine uğradım kız öğrencilerin voleybol maçı vardı. Maçı seyrederken Halit Fahri Ozansoy’un oğlu Gavsi Ozansoy ile tanıştık. O da Tevhid-i Efkâr Gazetesi’nde çalışıyormuş. Polis muhabiriymiş. Beni İkdam Gazetesi’ne gitmekten vazgeçirdi. İkdam’ın iyi para vermediğini, kendisine yardımcılık yaparsam, hemen maaşa bağlanacağımı. buradaki işinin üniversitedeki derslerine de engel olmayacağını anlattı.
Sonra birlikte Tevhid-i Efkâr Gazetesi’ne gittik ve ben polis muhabiri olarak mesleğe başladım.”
      Sait Kesler iyi bir polis muhabiri olunca, kendisini Cumhuriyet Gazetesi istemiş. Orada da iki katı maaşla çalışırken sempatik haliyle diğer gazetelerden de transfer teklifleri almakta gecikmemiş. Milliyet, Son Posta, Tan’da mesleğini sürdürmüş. Murat Sertoğlu kendisini, Etem İzzet Benice’nin Son Telgraf Gazetesi’ne istihbarat şefi olarak aldığında, Murat Sertoğlu’na, daha önce de İkdam Gazetesi için Babasının, Etem İzzet Benice Bey ile görüştüğünü anlatmış. Bunun üzerine Murat Sertoğlu, “-Sen kısmetine bak, demek ki burası senin yerin olacakmış... Biraz geç başladın o kadar!..” karşılığını vermiş.
    Ve Sait Kesler, son olarak Tan Gazetesi’nde de Halil Lütfü döneminde Yazı İşlerinde Sekreterlik yaparken meslek hayatının en ilginç günlerini burada geçirmiş. Paranın değerini de burada daha iyi anlamış. Çünkü, gazetenin cimriliğiyle ünlü patronu Halil Lütfü Dördüncü, her maaş verdiğinde, parayı iki kez sayar, sonra da verilenin de saymasını isterken, gözlerini de adeta dört açarmış.
Öğretmenlik hayalinden vazgeçerek girdiği gazetecilek mesleğine büyük katkılarda bulunan Sait Kesler 1946 yılında Sedat Simavi, Sadun Galip Savcı, Cihat Baban ve Hayri Alpar ile Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin kurucuları arasında bulunuyordu.
Kesler’i 1975 yılında kaybettik.
Ruhu şadolsun

 

***

 

Kimin başı sıkışsa yardıma
koşan iyliksever gazeteci
Taşrada gazetecilik yapmasına rağmen Bab-ı Ali’de saygın bir üne sahip bir gazeteciydi Hüseyin Kuşku. Yıllarca Kemal Ilıcak’ın Tercüman Gazetesi’nin Bursa ve Bölgesi temsilciliğini üstlenmiş, haberleri, röportajları her zaman ses getirmiştir. Bursa ile çevresinde çok itibarı oluşu ve çok sevilmesi sebebiyle Tercüman Gazetesi’ne inanılmaz ilan ve reklamlar almıştır.
Hüseyin Kuşku’nun bu kadar çok sevilmesindeki sırrı, kendisine gelen her ihtiyac sahibine yardım etmekten geri durmamasıydı. Kendi imkanları mümkün olmadığı takdirde çok çevresi ve sevileni olduğu için onların aracılığıyla sorunu çözüp hiç kimsenin yardım talebini karşılıksız bırakmazdı.
Geniş çevresi sayesinde en güzel haberleri o alırdı. Bu sebeple eşsiz muhabirliği de her zaman konuşulurdu. Mesleğini icra ederken bilhassa gençlere çok destek vermesiyle de tanınırdı. Bursa Gazetecileri arasında en kıdemli olduğu kadar, iki günlük gazetecileri de hep över ve kendi mantalitesine göre de şöyle değerlendirirdi Hüseyin Kuşku;
 “-Yeni eleman, benim yıllanmış gazeteciliğimi iki gün sonra siler atar. Çünkü yeni neslin her görüşü, eskilerden üstündür. Çabuk kavrar, çabuk çözer ve Allah’ın verdiği güçle de bizleri geçip gider.”
Onun sözleriyle moral kazanan yüzlerce stajyer arasından, bugün en büyük ve tirajlı gazetelerde köşe yazarı olanların sayısı az değildir. Onun talebeleri, değerli gazeteciler olarak tanınıp Bab-ı Âli’de kök salmışlardır.
 Hüseyin Kuşku, çalıştığı Tercüman Gazetesinde Nazlı Ilıcak ile küçük bir tartışma sonunda hassas kalbine yeni düşerek vefat ettiğinde ardından çok göz yaşı döken olmuş, çok sayıda Tercüman çalışanı Bursa’ya gidip cenazesine katılmıştı. Cennet mekânı olmuştur inşallah...

Yazarın Diğer Yazıları