Okullar açılıyor mu, kapanıyor mu?

Yarın okullar açılıyor. Çocuklarımız, gençlerimiz ve bütün çocuklarımız için çok önemli bir gün. Hayatlarını, geleceklerini tayin edecekleri bir dönüm noktası. Abartmıyorum, ülkemizin geleceğini de belirleyecek bir sürecin başlangıcı. Ben okula 1930 yılında, 6 yaşında iken başladım. İstanbul’daki İngiliz Orta Okulu’nda. O yıllarda ilkokula yabancı eğitim kurumlarında başlamak kanunen mümkündü. Ağabeylerimizi Galatasaray Lisesi’ne, biz 2 arkadaşı, Mahmut Keskinkılıç’ı ve beni Nişantaşı’ndaki İngiliz Orta Okulu’na vermişlerdi.
Okullar açılmadan önce, Beyoğlu’ndaki Baker Mağazası’ndan, İngiliz Orta Okulu’nun “blazer ceket-gri pantolon” üniformasını ve okul içinde giyilmesi zorunlu olan “mest” adı verilen ayakkabılarımız alındı. Okul çantası,   kalem, defter v.s. ihtiyaçlarımız ünlü bir kırtasiyeciden tedarik edildi ve son olarak ta, Foto Süreyya’da resimlerimiz çekildi.
Milli Mücadele bitmiş, Cumhuriyet kurulmuş ve biz geleneksel düşmanımız İngilizlerin okulunda okuyoruz. Eğitimimiz, Anglikan rahipler oldukları anlaşılan öğretmenlerimiz tarafından veriliyor. İçimizde İngilizlere karşı, Çanakkale’ye dayanan bir husumet var. Bir kaç arkadaş toplanarak, mütarekenin  “İngiliz Muhipleri Cemiyeti”ne nazire, “İngiliz Düşmanları Cemiyeti”  kurduk. Tabii, kısa sürede de fişlendik!..
Babaannem beni okul müdürü Mr Peach’e teslim ederken, “Eti sizin, kemiği bizim” demiş. Bu yetkiyi kullanan(!) İngiliz öğretmenler, babam Kılıç Ali’nin hışmından hiç çekinmeden, ellerine geçen her fırsatta beni kamış değneklerle bir güzel benzetirlerdi. Okul sonrası tatillerin çoğunda da hep cezaya kalırdım. Allah’ın takdiri; Mr Peach öldüğünde, kilisede onunla ilgili konuşma yapma görevi bana verilmişti...
Bu yıl eğitim “dört-dörtlük” bir kargaşayla başlıyor. Okula başlama yaşı ne olacak?.. Konu  “altmış altıya”  bağlandı. Bu iktidarın Maarif Vekilini birileri dürtmüş olacak ki, Cumhuriyet kurulalı beri Mustafa Kemal’in direktifiyle düzenlenen eğitim sistemi, Başbakan Erdoğan’ın “talimatlarıyla”, “dört dörtlük” bir şekilde alt-üst edildi. 
Atatürk, her alandaki engin vizyonuyla, Cumhuriyeti güçlendirmek ve yaşatmak fonksiyonuna önem vermişti. Her yaptığının bir sebebi, bir hikmeti vardı. Oysa, onun eserlerini yıkmak isteyenlerin, şeyhlerin, hocaların, kendilerinden menkul  “kerametleri” var. 
Bu yıl okullar açılırken, uygulamaya konulan süreç budur... Atatürk’ün Gençliğe Hitabe’sini ve diğer sözlerini  “ayet mi” diye sorgulayan, milli bayramlarımızı unutturmaya çalışan zihniyet iş başındadır...
Bütün bunlara karşı ben de, bu ders yılı başında Mustafa Kemal’in Büyük Nutkunun sonundaki “gençliğe hitabesini”  hatırlatmak istiyorum. Bu vasiyet artık okullarda okunmuyor. Anıtkabir yıkılmadan ya da duvarlarındaki Hitit yazıları gibi asar-ı atika müzesi olmadan gençleri uyarıyorum;
Çocuklar, gençler...
Büyük Nutuk’taki, Gençliğe Hitabe’yi okuyun. Bursa Nutku’nu okuyun... Atatürk’ün emanetlerine sonuna kadar sahip çıkın ve Cumhuriyet’e asla ihanet etmeyin. O, bugünleri; “istikbalde dahi” diyerek görebilmişti. Onun işaret ettiği gün, işte bu gündür...

Yazarın Diğer Yazıları