Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Enes İSLAMOĞULLARI

Enes İSLAMOĞULLARI

Öküz mü öldü, insanlık mı?

Öküz mü öldü, insanlık mı?
Ortaklık mı bitti, ortak menfaatler mi?
İster istemez soruyor insan kendine; bunca yıl aynı çeşmenin başını tutup, aynı çeşmeye ağzını dayayan, birlikte avlanıp, aynı kaptan midesini tıka-basa dolduran, aynı ağacın gölgesinde serinleyip, aynı ağacın gövdesine balta sallayan bu kardeşlik neden bitti?
Aynı Allah’a, aynı Peygamber’e, aynı Kitâb’a inanıp, aynı milliyetçiliği ayakları altına alan, aynı istikâmette yürüyüp, aynı kavşağında manevra yapan yolun, aynı yolda hizmet gâyesi güden ve aynı intikâmı sahiplenen bu sarsılmaz birliktelik neden sona erdi?
Ne oldu da Türkiye’nin istikbâlini birlikte planlayan ve planlarında kendilerinden başka tek bir zümreye bile yer tanımayan kadrolar düşman kesildi birbirlerine?
Ne değişti de günlerce aynı manşeti atan gazeteler savaş açtı birbirlerine, aynı köşelerinin ücretini aynı muhasebeden tahsil eden gazeteciler sıyırdılar kılıçlarını kınlarından?
Devletin kurumlarını, memleketin sınırlarını, milletin cebindekini senelerce pay eden bu ortaklığı bitiren nedir?

 


***

 


Hep arkasında durdular bugüne kadar hükümetin, her kritik noktada desteklerini sundular. Pek tabii karşılığını da aldılar..
Referandum sürecindeki sınırsız desteklerini ifâde ettiği sözlerini hatırlayan var mı Hocaefendi’nin:
 “Değil sadece kadını erkeğiyle, çoluğu çocuğuyla ve dünyanın dört bir yanına dağılmışıyla hayatta olan insanları, imkan olsa mezardakileri bile kaldırarak o referandumda ‘Evet’ oyu kullandırmak lazım. Mezardakiler bile kalksın. Ben zannediyorum kalkarlar da.. Ben zannediyorum ruhları koşar da. Çünkü demokrasi adına çok önemli bir adımdır.”
Peki ya açılım sürecinde meseleyi el etek öpmeye kadar vardıran ve ihânete Hudeybiye kılıfını giydiren sözlerini:
“Milli onur, milli gurur ayaklar altına alınmama kaydıyla, o mefkureye saygı devam ettiği müddetçe -bence- el de öpülebilir, etek de öpülebilir. Heyet-i İslamiye, heyet-i milliye arasında huzurun temini adına katlanılabilecek her şeye katlanmak lazım. Hayır sulhtadır, sulh her zaman hayırlıdır. Bize ters gelen bazı şeyler olabilir; ’Keşke şu görüşme olmasa.. şu anlaşma olmasa.. şu uzlaşma olmasa.. biz Türk milleti.. şöyle onurumuz var, böyle gururumuz var; boyun eğmesek.. bazı şeylere evet demesek’denilebilir. Muhtemel o türlü şeylerle bazı problemler çözülecekse, işte o Hudeybiye Sulhu mülahazasıyla, Hudeybiye Sulhu’ndaki mantık ve muhakemeyle, yapılması gereken şey neyse onu yapmak lazım. Güzergâh emniyetini tehlikeye atmamak lazım. Ülkenin parçalanmasına meydan vermemek lazım. Devletimizin bir devlet-i âlîyye olması istikametinde yoluna devam etmesini sağlamak lazım. Devletler muvazenesinde muvazene unsuru olmasını sağlamak lazım. Bu kadar vâridâtı, getirisi olan bir şey karşısında bazen kafamıza uymayan şeylere de katlanabiliriz.”

 


***

 


Şimdi ne mi oldu?
Referandumda demokrasi adına büyük adımlar atılırken, dershanelerin kapatılması gündeme gelince en büyük balta indirildi demokrasiye!
İhânet, Hudeybiye Paktı’nın arkasına saklanmaya çalışılırken, dershaneleri kapatmak PKK’nın ekmeğine yağ sürmek oldu!
Gezi Parkı’nda insanlara zulüm edilirken, insanlar öldürülürken üzerine zirve yapan insan hakları, dershaneler kapatılıyor diye ayaklar altına alınmış oldu!
Şimdi dünya lideri Recep Tayyip Erdoğan ‘firavun’; şimdi Kâbe yolcuları ‘kırk haramiler’ oldu!
Ve biz öğrendik ki bu ülkede insanlık, bu ülkede hürriyet bir başkasının insanlığının, bir başkasının hürriyetinin başladığı yerde değil, kendi menfaatlerinin bittiği yerde son buluyormuş..
Şimdi siz söyleyin:
‘Öküz mü öldü, insanlık mı?’

Yazarın Diğer Yazıları