Olağan halin olağanüstü yasası

18 Temmuz gece yarısı itibariyle "OHAL kalktı." 21 Temmuz 2016'dan beri geçerli olan, fazla uzaması ve hukuk dışı uygulamalarıyla ülkece yararından çok zararını gördüğümüz OHAL' in kalkmış olması şüphesiz sevindirici bir durum…

Ancak OHAL dönemini aratmayacak bir yasa, bu sevincimizi kursağımızda bıraktı desek yeridir.

Söz konusu yasa henüz teklif aşamasında olup, 24 maddeden oluşuyor ve başta Terörle Mücadele ile Türk Ceza Kanunu olmak üzere bazı kanunlarda ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapıyor.

Olağanüstü dönem sonrası olağan düzene geçiş sürecinde devletler bu tarz yasalar çıkarabiliyor. Fransa'da da OHAL' in kalkması sonrası boşluk oluşmaması için bir yasa çıkarıldı.

Ancak… Bizdeki yasanın Fransa'daki OHAL sonrası düzenleme ile örtüştüğünü söylemek mümkün değil.

Öncelikle, TBMM Adalet Komisyonunda kabul edilen yasa teklifi ile ilgili ilk dikkat çeken şey, süresi. Yasa teklifinde, olağanüstü dönemdekine benzer düzenlemelerin, "3 yıl süreyle" uygulanması öngörülüyor.

Bu yasa teklifinin yasalaşması, şu anlama geliyor:

*             Kamu görevinden ihraçlar 3 yıl daha devam edecek… Hem de herhangi bir soruşturma açılmadan ve savunma alınmadan… Tıpkı OHAL' de olduğu gibi.

Üstelik bu kişiler görevlerine iade edilseler dahi hiçbir koşulda tazminat isteyemiyorlar. Göreve iadeleri halinde, görev yerlerine dönme güvenceleri de yok. Hepsinden önemlisi, görevden çıkarma yaptırımını uygulayan kişilerin, hiçbir sorumluluğu bulunmuyor.

 

*             Dahası… Kamudan ihraç edilen kişilerin ve "ailelerinin" pasaportlarına 3 yıl süreyle sınırlama getiriliyor. Suç isnat edilen kişilerin ailelerine yapılan bu sınırlama "suçların şahsiliği" ilkesine, insan haklarına aykırılık oluşturuyor. Suçlar Roma Hukukundan bu yana şahsidir. Bir kişinin suçu nedeniyle eşini, çocuklarını cezalandırmak açıkla evrensel hukukun ihlalidir.

 

*             Bunun yanı sıra, yine hâkim kararına ihtiyaç duymaksızın hakkında soruşturma açılan kişilerin ailelerinin telefonlarının dinlenmesine de olanak tanınıyor. Yukarıda yazdığım açıklama burada da geçerli: Suçlar şahsidir!

 

*             OHAL' in en çok tartışılan alanlarından olan "gözaltı süreleri" de yasadan nasibini alıyor tabi… Olağan dönemde kural olarak 24 saat olan gözaltı süresinin, 48 saat uygulanması öngörülüyor. Paralelinde gözaltı sürelerinin uzatılması ile ilgili sürelerde de artış yapılıyor. Tıpkı OHAL' de olduğu gibi.

*             Gelelim valilere verilen yetkilere… Valiler, toplantı ve gösterilerle ilgili kısıtlayıcı tedbirler alabilecek. Bu da, temel hakların yargı kararı olmadan, yürütme eliyle sınırlanması anlamına geliyor. Tıpkı OHAL' de olduğu gibi.

 

*             Ancak valilere verilen yetkilerin, OHAL döneminden fazlası da var… Teklif yasalaşırsa, valiler, vatandaşların şehre girişleriyle ilgili yasaklama kararı verebilecekler.

Yasa teklifinde yer alan bu düzenlemeler demokrasi ve hukuk düzeni açısından azımsanması mümkün olmayan tehlikeler içermektedir.

Özellikle, Anayasa'nın temel hak ve özgürlüklerimizin garantisi olan 13. maddesine aykırılığı bu kısa yazıda dahi anlaşılmaktadır. Oysa Anayasa bu garantinin yalnızca "savaş, seferberlik, sıkıyönetim ve olağanüstü hallerde" askıya alınabileceğine hükmetmektedir.

Olağan dönemde gözaltı sürelerini uzatmak, kamudan yargısız ihraç yapmak, suçların şahsiliği ilkesini göz ardı eden tedbirler almak; OHAL' in sebep olduğu mağduriyetleri olağan döneme taşıyacaktır.

Kaldırılan OHAL' e ait yetkileri 3 yıl daha sürdürecek bu düzenleme açıkça Anayasa'ya aykırıdır.

Ülkemizin başta ekonomik ve sosyal refahı için olağan döneme bir an önce dönmemiz elzem iken, önümüzdeki 3 yıl uygulanması planlanan bu teklif yasalaşırsa, OHAL kalktı diyebilir miyiz gerçekten?

Yazarın Diğer Yazıları