Ölen ölür kalan sağlar kimindir?

                Adamlar, bir kanun maddesi yazıyorlar, Türkiye karışıyor. Türkçelerinde bir anlam ve anlatım sorunu var.

                Ne istediğiniz belli değil mi?

                Eğer belli ise ifade edemiyor musunuz?

                Efendim, aslında onlar 15-16 Temmuz günlerinde darbe karşıtlarını korumak istiyorlarmış..

                İyi tamam..

                İsteyin..

                Sıkıntı yok..

                Peki, bunun böyle olduğunu bilen aklınız, elinize geçtiğinde yazarken neden aklınızdan geçtiği gibi yazmıyorsunuz?

                Yoksa aklınızda daha başkaları var ve ileride kullanabileceğiniz muğlak bir madde mi ortaya koymak niyetindesiniz?

Bilmiyoruz..

                Sadece tahmin ediyoruz ve elbette şüpheleniyoruz.

                Tartışma da işte bu ucu açık yazımdan çıkıyor.

                Hâlbuki mesele çok basit. Bir tarih belirtiyorsunuz o kadar. Ancak bunu yapmıyorlar..

                E, haliyle bunu böyle yapmadınız mı birileri de ister istemez soracak.. İleride yeni bir sokak çatışması olacak da şimdiden hükümeti destekleyecek kimselere güvence mi veriliyor diye.

                Öyle ya geçenlerde kimi Alevi vatandaşlarımızın evine yine çarpı işaretleri konuldu. Eğer birileri böyle bir çatışma çıkarır da Türkiye'yi bir (Allah göstermesin) iç savaşa çekmek isterse kim kimi koruyacak? Kendilerini korumak zorunda kalan Aleviler hain mi sayılacak?

                Keza, başka nedenlerden, örneğin Gezi olayları gibi bir travma yaşanır da (gene Allah göstermesin) millet birbirine girerse, muhalefete karşı olanlar eline geçirdiklerine saldırdıklarında, muhalifler hain, iktidardakiler masum mu sayılacak?

                İşte endişe buradan kaynaklanıyor..

Bu sebeple kanun koyucuların ne söyledikleri belli, ne yapmak istedikleri açık olmak zorundadır. Kapalı ifadelerle kanun yapılmaz. Ve bir husus daha: Kanunların ahlakiliği vardır. Kanun yapmanın ahlakında öncelik dürüstlüktür. Eğer dürüstseniz, niyetiniz de iyi ise, yapacağınız kanun da iyidir ve faydalıdır. Yoksa ucu açık, herkesin istediği yere çekeceği hukuk maddeleri, sorun çözmez. Tam tersine sorun oluşturur.

                Nitekim oluşturdu.

                Anayasa Profesörü Burhan Kuzu ise, gelecek öngöründen söz ediyor ve "ileride yeni bir darbe olursa ona müdahale edecek vatandaşlarımızı korumak istiyoruz" diyor..

                Kuzu kolayını bulmuş..

                Türkiye'nin darbe sorununun şehit ve gazilerle vatandaşa fatura edilmesi gerektiğini söylüyor.

                Ölen de vatandaş olacak, öldüren de.

                Bunu anayasa profesörü söylüyor..

                Peki, bunlar yaşanırken hukuk devleti nerede olacak?

                Devlet dediğin kurumlardan oluşur ve onlar sayesinde yaşar. Kurumları da anayasalar yetkilendirir. Kanunlar bunu pratiğe döker. Yani kurumlar kanunların verdiği yetkiye dayanarak devlet tüzel kişiliğini, düşmanlarına karşı korur.

                İş başındaki hükümetler de aynı yolla korunur ve kollanırlar.

                Durum bundan ibarettir.

                Hesabını da yine kanunlara göre verir. Bu devlete hukuk devleti denir.

                Yoksa biz yanlış mı biliyoruz. Bizim bilemediğimiz bir devlet modeli mi var?

                Bir şey daha: Şüphelere göre yasa çıkarılmaz. Dolayısı ile yasa koyucu, darbe karşıtlığı sebebiyle sokaklara inen yurttaşların can ve mal güvenliğini tehlikeye atamaz. Bunu meşrulaştıracak yasal zemin de oluşturamaz.

                Varsayalım darbeciler katliam yaptı. Sokağa inenleri tanklarla dümdüz etti.

                Ne olacak?

                "Efendim biz yasa yapmıştık. Ne yapalım. Şehitlerimizi bağrımıza basıyoruz mu" diyeceğiz?

"Ölen ölür kalan sağlar bizimdir" mantığı, hukuk mantığı değildir.                          

Yazarın Diğer Yazıları