Olmayana ergi koalisyonu

İktidar gerçekten normalleşmeden yana olsa AKP-CHP koalisyonu Türkiye için bir umut olabilir! Gerilimin zirveye tırmandığı, toplumsal fayların kırılma aşamasına geldiği günümüzde böyle bir koalisyon ülkeye nefes aldırabilir. Ancak tarafların hem kan uyuşmazlığı hem de kaçak saray faktörü yüzünden bu ihtimal çok zor görünüyor. Davutoğlu isteyebilir ama gerçekçi olmak gerekirse şu aşamada Saray’ı bir kenara iterek bunu başarması epeyce zor.

İçinde HDP kelimesi geçen bir koalisyon cümlesinde MHP’nin bulunmayacağı anlaşılınca CHP için tek alternatif kaldı: AKP’nin son çare olarak kendilerine dönmesi... Fakat MHP ile koalisyon kapısı yüzüne kapanırsa AKP’nin ilk uğrayacağı adres HDP olacaktır. Doğrusu MHP ile HDP arasında rahatça mekik dokuyabilen AKP’yi kıvraklığından dolayı kutlamak gerekir. İhanet ve milliyetçilik kavramları birbirine hiç bu kadar yaklaştırılamamıştı.

Bunca tartışma ve hır gür sonrası gelinen aşamada iki lider; Erdoğan ve Devlet Bahçeli koalisyon görüşmelerinde inisiyatifi ellerine aldı. Peki, kulislerde bir yandan AK-MHP koalisyonunda bakanlık paylaşımı noktasına gelindiği yankılanırken Bahçeli ve Erdoğan niçin bu kadar yüksek perdeden restleşiyor? Aslında iki lider de tüm bilim alanlarında kullanılan, “Olmayana Ergi Yöntemi”ni kullanıyor!

Mesela din alimleri Tanrı’nın varlığını ispatlamak için şu örneği verir: Ortada bir sanat eseri varsa; bu eser 1) ya kendi kendine olmuştur, 2) ya tesadüfen oluşmuştur, 3) ya tabiat yapmıştır, 4) ya da bir sanatçısı vardır. İlk 3 şıkkın mantıksızlığını (saçmalığını) gösterirseniz, başka bir seçenek de olmadığı için, dolayısıyla 4. şıkkı ispatlamış olursunuz. Yani zaten kendisi sanat şaheserleri sergisi olan doğanın bir Yüce Sanatkâr tarafından yaratıldığını bilimsel açıdan kabul etmek zorunda kalırsınız. Ramazan mesajımızı verdiğimize göre siyaset analizine devam edelim!

Bahçeli “olmayana ergi yöntemini” kullanarak hangi partilerle hükümet kurmayacağını tek tek gösterdi. Sonuçta partisi tek alternatif kaldı! Üstelik Erdoğan’ı Saray’a hapsedecek bir hamle ile şah çekerek Ahmet Davutoğlu’nun önünü açtı. (Davutoğlu da bunu gördü ve “partide son sözü ben söylerim” dedi.)

Erdoğan ise kendisinden hesap soracak tüm seçeneklerin “olmazlığını” göstererek muhalefeti erken seçim sopasıyla tehdit etti. Buna göre ya Saray müştemilatına dahil olacaklar ya da doğacak krizin faturasını üstlenerek ilk seçimde seçmene hesap verecekler. 

Öte yandan Erdoğan’ın, Bahçeli’nin Davutoğlu’na attığı pası karşılıksız bırakması da düşünülemez. O da Çiçek ve Gül’le görüşerek ilk karşı hamlesini yaptı. “Güç hâlâ bende, Saray’a sırtını dönersen 5-6 ay sonraki kongrede yerine adaylarım hazır” mesajını iletti.

Erdoğan muhalefeti de dize getirmeye yönelik adımlar attı. Baykal ile görüşerek Kılıçdaroğlu’nu köşeye sıkıştırdı. Kılıçdaroğlu ise Baykal’ı TBMM başkan adayı yaparak şimdilik oyun dışına itti. Üzerine bir de, milletvekillerinin parti değiştirmesini yasaklayan kanun teklifi ile de şık bir gol attı. MHP’li bir ismin de benzer bir görüşme yaptığı iddia edilince, Bahçeli, “Erdoğan’la görüşeni bulursam gereğini yapacağım” diyerek partisine yönelik sızmaların önünü tıkadı.

Elbette koalisyon pazarlık masası henüz yıkılmadı! Başkanlık hayalleri henüz tamamen sönmese de. Erdoğan artık Saray’dan kovulmayacağı seçeneklere de hazırlanıyor. Abdullah Gül’ün başkanlığında bir AKP ile seçime girmek ve MHP’li bir koalisyon ile meşruiyet kazanmak da ilk akla gelen seçeneklerden.

Peki koalisyon görüşmeleri sürecinde Erdoğan’ı köşeye sıkıştıran, ilkeleri uğruna Başbakanlık teklifini bile elinin tersiyle iten Bahçeli, bu saatten sonra AKP’nin stepnesi olmayı içine sindirir mi? Hiç sanmıyorum. Ben Saray saltanatının sonunu Bahçeli’nin hazırladığını düşünüyorum. Bilimde ispat yöntemi tek değildir. Şimdilik dolaylı yollar seçilmiş olabilir ama bunun bir de doğrudan ispat yöntemleri var! Nasıl mı, haftaya görüşelim!

Yazarın Diğer Yazıları