Olsa dükkan sizin!

Olsa dükkan sizin!

Devletimizi yönetenler "Zihni ve kalbi boş, avare bir gençlik değil, ilim, fikir ve erdem sahibi bir gençlik" istiyorlarmış.

Öğrenci ve velilere böyle sipariş verdiler.

*

Olsa dükkan sizin de, yok ki!

*

Malum; "sağlam kafa" sağlam vücutta bulunuyor.

Sağlam vücut da, tabii keşke olsa da, sadece "istemekle" olmuyor.

Maliyeti var.

Yurdum şartlarında ağır bir maliyeti var.

*

Bir gencin sağlıklı bir zihinsel, fikirsel gelişim gösterebilecek o sağlıklı kafaya sahip olabileceği sağlıklı vücut için her şeyden önce yeterli ve dengeli beslenmesi gerekiyor.

"Yetersiz ya da dengesiz beslenme, vücudun makro ve mikro besin öğesi dengelerinin bozulmasına, malnutrisyon ya da şişmanlığın ortaya çıkmasına, raşitizm, diş çürükleri ve anemi gelişmesine" neden oluyor.

Misal…

"İnsanların beyin gelişiminin büyük bölümü üç yaşa kadar tamamlanıyor. Bu süreçte yeni hücrelerin oluşması, sinirsel iletim ve oluşan nöronların miyelinizasyonu için vücut yüksek miktarda yağ asidine ihtiyaç duyuyor. Bu dönem içerisinde yeterince yağ asidi alınmazsa nörolojik gelişimde ciddi sorunlar yaşanıyor."

Aynı şekilde…

"Nörolojik gelişimin sağlanmasının yanı sıra bağışıklık yanıtının düzenlenmesinde, kronik akciğer hastalıkları ve endokrinolojik sorunların önlenmesinde, yaşlanmanın geciktirilmesinde, kanser gibi pek çok hastalığın önlenmesinin beslenmeye dayandığı; örneğin D vitamininin kemik metabolizması üzerindeki etkilerinin yanı sıra yetersizliğinin, otoimmün hastalıklar ve kanser gelişimi ile ilişkili olduğu biliniyor."

*

Ve maalesef…

"Yetersiz beslenme ülkemizde hâlâ önemli bir sağlık sorunu."

*

Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü''nün, bu alanda önemli bilimsel referanslardan biri olan son Nüfus ve Sağlık Araştırması 2018 tarihli.

Pandemi itibarıyla her geçen gün daha da katmerlenen yoksulluk ortamının etkilerini içeren, sonuçları paylaşıma açık bir bilimsel analize denk gelmiş değilim. Hacer Foggo''nun "derin yoksulluk" araştırmalarında ortaya çıkan trajik tablo dışında, özellikle son birkaç yıla ait kayda değer veri bulmak güç.

Ancak…

Türkiye''de refah oranının bugüne kıyasla kat ve kat yüksek kabul edildiği, ekonomide uçtuğumuzun varsayıldığı 2010''lu yılların başında raporlanan duruma göre bile;

"Türkiye genelinde, 0-5 yaş arasındaki çocukların %4,1''i çok zayıf/düşük kilolu, %13''ü zayıf.."

 Yine 2013 oranlarına göre;

"Türkiye''deki beş yaş altı her 10 çocuktan biri bodur, bu çocuklardan 1/3''ü ise ciddi bodur…"

Ki bu durum, beslenmedeki dengesizliğin en önemli göstergelerinden biri sayılıyor.

*

Yine "iyi günlerimizde" BİLE;

"Türkiye Beslenme ve Sağlık Araştırmaları 2010 verilerinde, beş yaşın altındaki çocukların demir benzeri mikro besin alımlarının yeterli olmadığı" görülüyor.

*

"İlim, fikir, erdem sahibi" olarak yetişmesini arzu ettiğimiz bir çocuğun, her gün, düzenli olarak;

Enerji kaynağı olarak karbonhidrat alması gerekiyor. Karbonhidrat derken, hamurda boğmaktan söz etmiyorum; fasulyeden nohuta, barbunyadan mercimeğe, patatesten havuca, buğdaydan çavdara, pirinçten bulgura daha kompleks bir havuz…

Yine, hem enerji kaynağı olarak, hem de nörolojik gelişim ve petine gelişimi için sağlıklı yağlar alması gerekiyor…

Hücre yenilenmesi, büyüme ve gelişmesinin yapı taşı olarak protein; yani et, tavuk, hindi, sakatat, balık, deniz ürünleri, süt, yoğurt, kefir, peynir, yumurta, yanı sıra badem, fındık, ceviz vesairle beslenmesi gerekiyor…

Katalizör görevi gören vitamin, mineral ve eser elementlerden; yani meyve ve sebzenin hiçbir renginden mahrum kalmaması gerekiyor.

*

Bunlardan yoksun büyüyen çocuklar zeka gerilemesi tehlikesiyle de karşı karşıya kalıyor.

*

Bunun farkında olmalılar ki, okullar da velilere, çocukların öğrenme güçlüğünü yenmelerine, dikkatlerini toplamalarına, baş dönmesi, baş ağrısı yaşamamalarına destek olacak  "beslenme çantası" önerilerinde bulunmuşlar.

 

Elmadan muza, üzümden eriğe, kayısıdan cevize, bademden fındığa, mandalinadan portakala, ton balığından yumurtaya, tavuktan fıstık ezmesine, sütten ayrana, salatalıktan domatese, maruldan bibere, kekten böreğe içinde yok yok…

Farkında olmadıkları;

Bunlar, Türkiye''de kaç evin mutfağında ve her gün düzenli olarak var?

*

Foggo''nun paylaştığı verilere göre geçtiğimiz yıl Türkiye''de her dört çocuktan biri okula aç gitmişti…

Bakın yeterince ve dengeli beslenmemiş değil aç!

Kimse bu yıl bu istatistiğin ortadan kalktığını iddia edemez değil mi?

"Beslenme" kavramının adının anılmadığı, ailelerin evlatlarını "doyurmayı" kâfi saydığı, saymak zorunda kaldığı ortamda, anne-babaların ellerine o "kuş sütü eksik" listeleri tutuşturanlar ayırdına varacak şuurdalar mı bilmiyorum;

Millete alenen hakaret ediyorlar!

-------------

* Yazıda yer verdiğim tıbbi tespit, oran ve analizlerin kaynağı: "

Yazarın Diğer Yazıları