'Önce adâlet' diyenlere selâm olsun

Kolombiya devletiyle Kolombiya Devrimci Silahlı Güçleri (FARC) arasındaki savaşın bitirilmesiyle ilgili taraflar anlaşmış, iş halkın onayına kalmıştı...

Dünya medyası son haftaya girilirken 'evet'in kesinlikle kazanacağını, 'oran'ın da yüzde 65-70 civarında seyredeceğini duyuruyordu... Pazar günü referandum yapıldı ve çatışmalarda bugüne kadar 300 bine yakın ferdini kaybeden halk az bir farkla da olsa 'hayır' dedi...

Bizdeki PKK terörü ve 'barış süreci' ne zaman akla gelse birbirlerine pek de benzemeyen FARC ve Kolombiya ilişkisi de gündeme getirildi... Devlet-PKK meselesinde PKK'nın tezlerine yakın duran, var olan sıkıntıyı 'ceberrut devlet uygulamalarının sonucu' olarak gören radikal sol ve kimi liberal çevreler Kolombiya'ya göndermede bulunmaktan geri durmadılar...

Oysa temelde yanlış başlıyordu... FARC gerekçelerini etnik sebeplerle açıklayan bir örgüt değildi... 60'lı yıllarda ortaya çıkan tipik bir Marksist gerilla örgütüydü...

***

Şimdi gelelim halk tarafından reddedilen Kolombiya 'barış süreci'yle bizdeki müflis 'barış süreci' arasındaki benzerliklere:

-Orada da görüşmeler gizli başlatıldı... Sızmaya başlayınca Devlet Başkanı Santos, FARC'la görüşmelere başladıklarını ilân etti... Önce inkâr edip, sonra da "Biz görüşmüyoruz, devlet görüşüyor" gibi bir açıklamaya yeltenmedi...

-Kolombiya Devlet Başkanı Santos, ekonomik istikrarın daha önemli olduğunu hesapladı... Yarım yüzyılı aşmış bu çatışmalar varken ülkenin kalkınamayacağını kabul etti ve meselenin askerî yöntemlerle çözülemeyeceğine ikna edildi...

-Kolombiya'da çift taraflı ateşkes 2016'nın Temmuz ayında gerçekleşti... Bizde ise çift taraflı ateşkes ilân edilmese de fiilen uygulandı... PKK bu süreçte önce alan hâkimiyeti sağladı, sonra da bunu şehirlere doğru yaydı...

-Ne büyük tesadüftür ki, Kolombiya devleti ve FARC ilk resmî görüşmeleri için bizim gibi Norveç'in başkenti Oslo'yu seçti...

-Bu müzakerelerde ABD hep destek oldu... Masanın devrilmemesi için çalıştı... ABD'nin bu desteği, görüşmeleri sözde meşru zemine oturttu...

-FARC ateşkesi sık sık ihlâl etti... Ordu birliklerini bastı... En sonunda işi general kaçırmaya kadar götürdü...

- 2014'te FARC, ordunun operasyonları durdurmasını istedi... Aksi halde 'barış süreci'ni bitirmekle tehdit etti... Hükûmet sık sık operasyonları durdurdu...

-FARC silâhları terk etmeyi en sona bıraktı...

-Kolombiya Devlet Başkanı Santos ve yöneticiler, zaman zaman meydana gelen 'provokasyonlar'dan sonra 'barış sürecini sabote etmek isteyenler' olduğunu açıkladılar... Onlara karşı soruşturma açacaklarını duyurdular... Bu çerçevede orduda generaller düzeyinde tasfiyeler yaşandı...

***

Kolombiya'da bir de halk vardı... "Artık analar ağlamayacak" propagandasına kapılmayan, acıları unutmayan ve adalet isteyen... Teröristlerin hesap vermeden parlamentolarına girmelerini hazmetmeyen, silahının gücüyle devlete ortak olmayı düşünenleri reddeden bir halk...

***

Bizde böyle düşünenlere 'kandan beslenenler' damgası vurulmuştu... Oysa istenen sadece adaletti ve söylenen de "Bu bir çözüm süreci değil, öncekinden çok daha kanlı bir sürece hazırlık süreci"ydi... Keşke hiç yaşanmasaydı ama bugün bile hâlâ müzakere masasının kurulmasını savunanlar var... Birinci müzakere süreci devletin bölgede sadece adını bırakmıştı, ikincisi ise adını bile siler... Yine de fırsat bulsalar hayata geçirebilecekleri yeni bir teslimiyet sürecini pazarlamak isteyenler ufak ufak kafa çıkarıyorlar...

Yarım yüzyıldır acı çeken Kolombiya halkı, adaleti önceledi ve dünyaya ders verdi... Alnına namlu dayayanlara teslim olmadı, onları hesap vermeden parlamentosunda görmek istemediğini dünyaya duyurdu... Teslimiyete giydirilmiş 'barış' kılıfına aldanmadı...

Muhtemelen bir süre sonra referandum tekrar edilse ve bütün propaganda vasıtalarıyla 'evet' geçirilebilecek olsa bile Pazar günü Kolombiyalılar adâletin insan ihtiyaçları içindeki hayatî yerini dünya tarihine bir kere daha yazdılar...

***

Bizde olsaydı ne mi olurdu? Kesin konuşabilecek yerlerimiz ağrıyor maalesef!..

Yazarın Diğer Yazıları