Önce kendini sevme!
Sosyal medyada bu aralar hep; “Önce kendini düşün!”, “Sen değerlisin”, “Sen mutlu olmazsan kimseyi mutlu edemezsin” cümleleri ve bunların versiyonları karşıma çıkmaya başladı. Neden dedim? İnsanlara üstü kapalı bir şekilde bencil olmayı empoze etmekten nasıl bir fayda bekleniyor olabilirdi?
İnsan nasıl mutlu olur? Sen mutlu olunca yanındakiler de mi mutlu olur? Oluyorsa nedendir? Kafam karıştı. Ben mutlu olduğum için mutlu olan kişi beni seven kişidir. Benim mutluluğumun onu mutlu etmesi bencil olmadığındandır. Başkasının mutlu olmasına sevinen kişi, iyi kalplidir.
Psikolog veya felsefist değilim. Sadece ninelerimden dedelerimden geçen düşünme şekliyle anlatıyorum. İçine doğduğumuz bir çekirdek ailemiz, daha sonra akrabalarımız, dostlarımız ve arkadaşlarımız var. Bir de işimizin, eşimizin, çocuğumuzun getirisi sosyal bir çevremiz. Bunlar seçtiğimiz ve seçmediğimiz yakınlarımız. Seçmediklerimize, kanımızdan canımızdan olduğundan sevgi o yoksa saygı göstermek durumundayız. Bunlar yoksa insani boyutta tahammül etmekle yükümlüyüz. İstemiyorsak onlar da istemediğindendir, yani onlar bunu yapmadığından siz de yapamıyorsunuzdur.
Bir de Allah’ın rızası vardır. Bu çok değerli, tutunulası, insanı en mutlu eden seçenektir. İstemediğin bir davranışı Allah’ın hoşuna gitmek için yaparsan, huzur ve mutluluğa dönüştürebilirsin. Etik, olması gereken, genel doğrular var. Küçüğünü sev, büyüğüne saygı duy, acizi kolla. Bunlar sizi yormaz, istemeden de yapsanız mutluluk verir. Mutluluk bencillikle gelmez, cömertlikle, paylaşmakla gelir. Kendin için yaptığın hiçbir şey seni başkası için yaptığın kadar mutlu edemez.
“Çok iyilik yaptım, hiç karşılığını görmedim. Hep üzüldüm.” İyiliği yanlış yapmışsın. Yanlış düşünce tarzıyla başlamışsın. Kendini mutlu etmek için iyilik yap, Allah’ın gözüne girmek için iyilik yap, bakalım hiçbir şey seni hüsrana uğratabilir mi? Zaten karşılığı gelmedi diyorsan, alışveriştir yaptığın. İyiliğin karşılığı, kalpteki huzurdur. Daha ötesi her an Allah’tan bir ödül gelebilir. Zaten ondan gelsin. Neden teşekkür bekliyorsun. Senin mutluluğuna vesile olduğu için, senin teşekkür etmen lazım. Zor, biliyorum, insanız vefa bekliyoruz. Ama başarmayı denememiz gerek.
Şimdi ters tarafa geçelim. Bize neler yapıldı, biz ne kadar teşekkür ettik ya da karşılık verdik. Allah’ın verdiklerinden sadece sağlıklı bir nefese şükürler yetmez. O’na olan nankörlüğümüzden hiç bahis açmayayım çünkü altından kalkamayız. Biz çatur çutur insan siliyoruz O bizi silse yanarız. Peki bizi doğurup, koruyan, büyüten, besleyen, okutan ailelerimize nasıl teşekkürler ettik? Ediyoruz. Nasıl karşılık veriyoruz. “Doğururken bana mı sordular? Bakacaklar tabii.” “E sen iyiliği yaparken karşındakine mi sordun, yapacaksın tabii.” mi?
Etrafı suçlamak en kolayı, aslında da en iç sıkıcısı. Yorucu. Bugünü bıraktılar geçmişi suçlamaya başladılar. “Ninem şöyleymiş, ben ondan böyle olmuşum.” E belki ninen de ninesi yüzünden öyle, ona da yazık değil mi? -Ben- cillik, hastalıktır. Huzur vermez, elinizden geldiğince iyilik yapın, verici olun. (Ayarını kaçırmadan tabii, tadında.) Mutluluğu verici olmakta arayabilirsiniz. Tanıdıklarınıza değil tanımadıklarınıza yapın. Bir daha görmeyeceğiniz, karşılık bekleme durumunda kalmayacağınız insanlara. Hayal kırıklığına uğrama şansınız yok. Garantili. Bu bir kediye dokunmak, bir belediye işçisine gülümsemek, bir inşaatın yanından geçerken kolay gelsin demek de olabilir. Ücra bir mahallede lokma döktürmek, hasta ziyareti ve dert dinlemek de olabilir. ‘Önce ben!’ seni güldürmez.
Biz de çok çok harika değilizdir belki. Karşımızdaki insanlar için; şımarık, kibirli, negatif yayıyor diyebiliriz. Bir hatalarıyla silebiliriz. Kendimiz için de tarafsız bir şekilde bunu yapabilir miyiz? Mesela yapayım. İyi taraflarım çoooooook, köşeler yetmez :) Kötü taraflarımı kendime ve size ifşa edeyim. İnsanlara çok karışıyor, çok müdahale ediyorum. Bana karışılmasından, hesap sorulmasından nefret ediyorum. Kızdım mı ağır konuşuyorum. İçimde biriktirip biriktirip patlıyorum. Hiperaktifim, yanımdakileri yoruyorum. Anlattıkları şeyleri dinlerken sıkılıyorum ve odaklanamıyorum. En özel şeyleri çat diye anlatıyorum. Arkadan konuşma var. Küfür bile olabiliyor :( Yaptıkları hataları yüze vurma, yaptığım iyilikleri kafaya kakma. Alışılagelmemiş, kâbus gibi şakalar. Sevdiğim insana yapışmak. Ahkâm kesmek. Of kendimden soğudum valla… Çok şükür hâlâ görüşen, konuşan birkaç kişim var. Çocuklarım silemiyor, öğrencilerim silemiyor, annem, ablam silemiyor, onlarla idare ediyorum. Tanımayan birilerini bulup beni çözene kadar arkadaşlık hevesimi besleyerek hayat yaşıyorum. Beni silmeyeni ben siliyorum. Neyiz biz ha bire siliyoruz… Tahammül, sabır, şefkat, empati çok güzel değerler. Neredeler? Bunlara sarılalım. İyi olanı herkes sever, kötüye sabredelim. Affettiğimiz kadar affedileceğimizi unutmayalım.