Öncü bayan gazetecilerden Aysel Okan'ın hayatı roman


Hani, çok bilmişler derler ki, “Bir hanım hangi mesleğe yönelmişse kendisine orada kısmet çıkar, aksi takdirde mesleğin dışında yuva kurmuşsa, gözü hep yıllarını verdiği işinde kalır... Hatta yuvasını süsleyen çocukları da olsa, bu bir bakıma değişmez kuraldır!.”
Bunu kim uydurmuş ve yakıştırmış ise bu sözler, ünlü gazeteci Aysel Okan’ın kaderi olmuş. Aysel Okan, subay babasının görevi sırasında 1933’de Kars’da doğmuş. Babasının tayinleri dolayısıyla Aysel, ilkokul eğitimini İzmit, ortaokulu Menemen, liseyi ise hep hayalinde yaşattığı İstanbul Haydarpaşa Lisesi’nde tamamlamış.
Aile büyükleri ve hatta akrabaları “baba mesleği” ni tavsiye ederlerken, ısrarcı olanlar da “Aysel’e yıldızlarla süslü üniforma daha yakışır” önerisinde bulunmaktan kendilerini alamamışlar. Aysel ise annesiyle konuşup; “Yurdumuzun hemen her yerini gördük ve yaşadık, biraz da İstanbul’un tadını çıkaralım” kararını vermişler.
Aysel İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi için şansını denemiş, bir süre dersleri izlemiş ama aklında hep “gazeteci” olmak varmış. Ve bu düşüncesinden hareketle İktisat Fakültesi Gazetecilik Enstitüsü’ne kapağı atınca,  burada yalnız olmadığını, Vasfiye Özkoçak’ın da kendisi gibi gazeteciliğe tutkun olduğunu görmüş. Bu yıllarda başlayan dostlukları mezun olduktan sonra meslek hayatları boyunca da sürmüş.
Vasfiye Özkoçak, Cevat Fehmi Başkut hocasının daveti üzerine Cumhuriyet Gazetesi’nde muhabirliğe başlayınca Aysel Okan da, hiçbir “torpil” e gerek duymadan Yeni Sabah Gazetesi’nin kapısına dayanıp gazete sahibi Safa Kılıçlıoğlu’nun gelişini beklemeye başlamış. Safa Bey’in şoförünün kapıyı açmasıyla Aysel Okan da yerinden fırlamış, Yeni Sabah’ın otoriter ve işinde çok ciddi olarak bilinen patronunu selamlayıp elini uzatarak, nazikçe; “Beyefendi, bendeniz Aysel Okan. İktisat Fakültesi Gazetecilik Enstitüsü’nden bugün mezun oldum. Evimizden ailemizin eksik etmediği gazetenizde muhabir olmak istiyorum” deyivermiş...
Şaşkınlıkla bir an için duraklayan sert görünüşlü patron, tebessüm ederek uzatılan eli sıkmış ve içtenlikle de demiş ki; “-Tebrik ederim ama burada tebrik olmaz, buyurun size çay ikram edelim...”
Sefa Kılıçlıoğlu’nun, sekreterine; “Genel Yayın Müdürü İhsan Ada Bey’i beklediğimi haber verin.” talimatını vermiş.
İhsan Ada, patronu ile el sıkışarak arz-ı tazimatını yapıp bir yandan da gözlüklerinin altından Aysel’i süzerken Sefa Bey, Aysel Okan’ı işaretle şöyle takdim etmiş:
 “Size, İktisat Fakültesi Gazetecilik Enstitüsü mezunu Aysel Okan’ı yeni muhabirimiz olarak tanıtıyorum!.”
Aysel’i yanına alan Genel Yayın Müdürü, İstihbarat odasında toplanan şef ve müdürlere, Sefa Kılıçlıoğlu’nun takdimini aynen yaptığında, kısa bir süre gazetede ilk bayan muhabirin görev almasının şaşkınlığı yaşandı. Bomba teseri yapan haber hemen Bab-ı Âli’ye yayıldı. Aysel Okan Maarif Muhabiri olarak Vasfiye ile buluşunca ondan şu haberi de almıştı; “Sabahat da, Nezihe de biraz sonra geliyorlar, onlar da gazetelerde ayni servislerde çalışacak...”
Milli Eğitim Müdürlüğüne, kıdemli Muhabiri Nedret Selçuker, 5 bayan muhabiri görünce, Hergün Gazetesi’nden Ümit Deniz’e uzaktan seslenmiş; “-Kendini kolla, artık ” Beşibiryerde hanım muhabirler birleşik olarak atlatma haber patlatırlar...
Ve Aysel Okan, Maarif Muhabirliğinde Üniversite haberlerini de birleştirince, fark yaratıp öne çıktı. Aysel Okan bu arada, diğer hanım arkadaşlarıyla Cemiyet üyesi, ardından Sendika üyeliğine kabul edilince, toplantılara bir renk geldi. Bu gelişme Kongre günlerinin şamatacısı Necmi Onur’u sus-pus etmeye yetti. 
Ancak önce Sabahat, Necla, ardından Aysel evlenince büyük boşluk başladı. Ne var ki, Necla ile Sabahat gazeteciler ile evlenip mesleklerine devam ederlerken, Aysel Okan, ailesinin de ısrarı ile Jet Pilotu bir Üsteğmen ile evlilik yaptı. Bir kız çocuğu oldu ama kader kendisine küstü, eşi uçağı ile düşerek şehit oldu.
Evliliğinde, Eskişehir’de de boş durmadı, gazetecilik tutkusu ile “İstanbul Evliyaları” adlı bir kitap yazıp tekrar eski mesleğine döndü. Hürriyet ile Elele dergilerinde röportajlar, yazarken bu kez de yönetim işine el attı. Aysel ve arkadaşlarının başlattığı süreç sonrası Bab-ı Âli, bayan muhabirlerin akınına uğradı ve bu günkü duruma geldi ki, neredeyse köşe yazarı bayanlardan erkeklere yer kalmadı.  Aysel de bu durumu fark edince, yeni röportajlar ile eski mesleğini sürdürürken ikinci bir evliliği asla düşünmediğini açıklayıp şehit eşinden aldığı maaş ile kızına iyi eğitim verdi. Aysel, daha önceleri Vasfiye Özkoçak’ın yaptığının benzerini yaparak Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Yönetimi gibi bazı idari görevler de aldı.

Yazarın Diğer Yazıları