Önkuzu, İmamoğlu, Özmen!

Türkiye, 1970 yılına üniversitelerdeki terör olaylarıyla giriyordu. İlk üniversite işgali İstanbul Üniversitesi İktisadi ve Ticari İlimler Akademisinde gerçekleşmişti. Görünürde sol, yöntemde terörist grup, okul yönetimine bazı talep ve istekler sunmuş, verilen cevabı tatmin edici bulmayarak üniversiteyi işgal etmişti.

***

Üniversitelerdeki hareketlilik duracak gibi gözükmüyordu. 4 Şubat 1970 tarihinde Diyarbakır Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi'ne yönelik sabotaj hazırlığı içerisinde olan 6 öğrenci; 15 kilo dinamit, 40 metre fitil, bir lokum ve 5 tane 9 mm çapındaki bir tabancayla yakalandı. Öğrencilerden birinin İranlı olması, yaşanan olayların sadece Türkiye sınırları içerisinde açıklanamayacağı gerçeğini de ortaya koyuyordu.

Diyarbakır'daki olayın ardından 2 kişi de dağda yakalandı. Dönemin Diyarbakır Valisi Ali Rıza Yaradanakul 30 kg TNT patlayıcının ele geçirildiğini, bombanın patlaması durumunda 500 apartman büyüklüğünde bir alanın etkileneceği bilgisini kamuoyuyla paylaşıyordu.

Diyarbakır'ı kana bulamak isteyen öğrenciler Dev-Genç üyesiydi. Filistin Kurtuluş Örgütü'nün kamplarında bomba eğitimi almışlardı. Kamptan döndükleri sırada gelen ihbar sonucu emniyet güçleri tarafından yakalanmışlardı.

***

Türkiye'nin karıştırılmasına çoktan karar verilmişti. Hedefte ise milli devlet yapısını ve mevcut rejimi savunan Ülkücüler vardı.

Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi öğrencisi Süleyman Özmen, 17 Mart 1970'de bir protesto gösterisi sırasında, onlarca polisin gözü önünde vurulmuştu. 21 Mart tarihinde ise hayatını kaybettiği haberi geliyordu.

***

Haziran ayına gelindiğinde hedefte yine milliyetçiler vardı. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi öğrencisi, öğretmen adayı Yusuf İmamoğlu, okulu ele geçirenler tarafından fakülteye sokulmuyordu.

Fakülteyi işgal eden sol grupların elinde taşların yanı sıra silahlar da vardı. İmamoğlu ve arkadaşları tüm baskılara rağmen, hocalarına imzalatmaları gereken evraklar için okula girmeyi başarmışlardı. Tıpkı Fırat Çakıroğlu gibi hocalarından aldıkları imza sonrasında okulun içinde saldırıya uğramışlardı. İmamoğlu doğrudan kurşunların hedefindeydi.

İmamoğlu'nu vuranlar ölmesi için başında beklemişler ve daha sonra marşlarla okuldan ayrılmışlardı.

İmamoğlu hayatını kaybettiğinde tarihler 8 Haziran 1970'i gösteriyordu.

***

Kasım 1970'e gelindiğinde o dönemki adıyla Ankara Erkek Teknik Yüksek Öğretmen Okulu tarihinin en karanlık günlerini yaşayacaktı.

20 Kasım 1970 tarihinde, okulda etkinliklerini artırmak isteyen Dev-Genç örgütü fakülteyi işgal etmiş, Ülkücü Öğrenci Ertuğrul Dursun Önkuzu'yu rehin almışlardı. Önkuzu, bu hadiseden önce de tehdit ediliyor, en büyük hayali olan öğretmenlik mesleğini yapması istenmiyordu. Buna rağmen inancından, eğitim aşkından bir adım dahi geri atmamıştı.

Önkuzu'yu rehin alan teröristler, günler süren işkencelerden sonra ciğerlerine pompayla hava basıp, fakültenin 3. katından aşağıya atarak öldürmüşlerdi. Öğretmenler gününden bir gün önce idealist bir öğretmen adayı acımasızca katledildiğinde, tarihler 23 Kasım 1970'i gösteriyordu.

***

Önkuzu'nun, İmamoğlu'nun, Özmen'in şehadetlerinin üzerinden tam 46 yıl geçti. Milliyetçilerinin unutamadığı son derece travmatik ve bir o kadar da acı hadiseler… Sosyal medyadan kısa da olsa hatırlanıyor, adlarına düzenlenen etkinlikler ise cılız kalıyor.

Ancak, onların hunharca öldürülüşünün tüm detaylarını tekrar tekrar anlatmanın bir yararı olmadığı gibi rahmetlileri de rahatlatmayacağı mutlak.

Her fırsatta "faili meçhuller bu ülkenin karanlık yanıdır" diyerek devleti suçlayanlar da bu kısmı iyi okusunlar.

Önkuzu'yu, İmamoğlu'nu, Özmen'i şehit edenler nasıl oluyor da 4 yıl sonra (1974 genel affı) serbest kalıyor ve sonrasında kamuda görev alabiliyorlar!

Tüm bu dosyaların yeniden açılması, sorumluların tekrar yargılanması gerekiyor. En azından tarihe karşı olan sorumluluğumuz gereği bunu yapmalıyız.

Yoksa ağlamakla, üzülmekle elimize; yarım asırdır duvarlara astığımız şehitlerden başka bir şey geçmiyor!

Yazarın Diğer Yazıları