Onlar bir gün kovulabileceklerini hiç düşünmediler

Yurt dışında eğitim görmüştü. Türkiye'ye dönünce küçük bir bankanın bölge müdürlüğünde göreve başlamıştı. Heyecanlıydı.

Şanslı da denilebilinir. Türkiye'nin hızlı büyüme dönemine rast gelmişti işe başlaması. Bankacılık sektörünün dibi gördüğü yıllar geride kalmış ve artık büyüme dönemine girmişti.

Üstelik Amerika'nın düşük faiz hatta neredeyse bedava fonlaması,  çalıştığı bankanın bir anda büyümesine neden olmuştu.

İlginç fikirleri vardı. Bankacılığın şubeden çok sokaklarda yapılması gerektiğini düşünüyordu.

Bu nedenle bölgesinde sokak bankacılığını başlattı.

"Şubede oturma! Nasıl olsa şubeye gelen müşteri kendi ayağı ile geliyor. Önemli olan şubeye gelmeyeni bulup şubeye sokmak" her toplantıda söylediğiydi.

Bu strateji Türkiye'de bankacılığın aslında ayağa düşmesine de neden oluyordu ama bu fikir diğer banka yöneticileri tarafından da tutmuştu.

Bu nedenle sokak bankacılığının fikir babasıydı!

Emlakçıya git, iş yerlerini tek tek gez, kartvizit bırak. Hatta yolda gördüğün kişilere sor: Kredi kartı ister misiniz?

Bölgesindeki başarısı kendisini Genel Müdür Yardımcılığına taşıdı.

Ana fikri baskıydı!

Ona göre, alınan para hak edilmeliydi. Sık sık attığı elektronik postalarda  ve toplantılarda aynı cümleyi kullandı: "Aldığınız parayı hak edin!"

Bankacı aldığı parayı nasıl hak edebilirdi?

Sabah mesaiye 1 saat erken gelerek. Gece şube kapansa bile müşteri ziyareti yaparak. Hafta sonu yasak olmasına rağmen dışarı çıkıp satış yaparak.

Yani etinizle kemiğinizle ve hatta ruhunuzla bankanın olarak!

Baskıcı satış politikasıyla kısa sürede bankanın en popüler GMY'si oldu. Hatta bankanın genel müdüründen bile popüler oldu. Personeli puanlama sisteminin de mucididir.

Türk bankacılık sisteminde ilk kez personele hedef karşılığı puan sistemini getirerek, yarış atı gibi koşturulmasına neden oldu.

Bu sistemin diğer bankalar tarafından da kullanılması ile her yıl binlerce bankacı işini kaybetti. Aslında kaybedilen sadece iş değildi; aşını, hayatını ve dahası her şeyini kaybetti.

Binlerce kişinin ahını aldı.

Onun bu acımasızlığı yüzünden işsiz kalan kişiler "kötü referans" uygulaması nedeniyle bir daha iş bulamadı.

Ona göre, "bana yar olmayan kimseye olmamalıydı."

Nitekim, bugün bankalar işten attığı personeli hayattan da atıyor ve bir daha hiçbir yerde iş bulamıyor.

Sektöre getirdiği acımasızlık politikası kendisini adeta var olmanın dayanılmaz bir sarhoşluğuna itmişti.

Her sarhoşluğun bir gün biteceğini hiç düşünmedi.

Nitekim bir gün çok sayıda üst düzey yöneticinin katıldığı toplantıda, banka genel müdürünün kendisine kalem fırlatıp kovmasına kadar!

O şimdi işsiz bir bankacı

O sektörde kendisinin başlattığı acımasız referans sisteminin kurbanı.

Şimdi hayatı allak bullak! Bir dönem kendisi ile görüşmek için günlerce bekleyenler bile onun telefonuna çıkmıyor.

Aradan geçen her ay onun psikolojisinin biraz daha bozulmasına neden oluyor.

Çünkü o bir gün kendisinin de kovulabileceğini hiç düşünmemişti! Yıllarca GMY'lik yaptıktan sonra gidip portföy olarak çalışacak hali yok ya? Ya da bir şirketin muhasebesinde. Bu onu ekonomik krize de sürükledi. Elde avuçtakiler bir bir tükenmeye başladı. O şimdi hayalleri ve pişmanlıklarıyla yaşıyor.

Çevrenizde bu nitelikte eski banka yöneticisi görebilirsiniz.

Sözüm şu dur ki ister kapıcı ister genel müdür olun ve bir gün sizin de kovulabileceğinizi ve daha önce acımasızca kovduğunuz insanın akıbetini yaşayabileceğinizi hiç ama hiç unutmayın!

Bu nedenle insanlığınızı ve merhametinizi hiç elden bırakmayın.

İnsanların ekmeği ile oynamayın.

Yazarın Diğer Yazıları