Onlar zulme ortak

Biz, TGRT'de, "başkanlık=tek adamlık" sistemini tartışırken, Şanlıurfa Viranşehir'den bir haber geldi. PKK bomba yüklü araç patlatılmış, iki kişi şehit düşmüştü.

("Başkanlık" diyoruz. "Resmî" adının "Cumhurbaşkanlığı sitemi" olması meselenin mahiyetini değiştirmiyor. Zaten "tek adamlık" isteyenler kendi aralarında "başkanlık" diye bahsediyorlar. Bir konuşmasında da, şu anda fiilî "Tek Adam", "Başkanlık sistemine hazır mısınız?" diye sormuştu. Programda bunu da hatırlattım.)

Bir akşam vakti, herkesin evine çekildiği, ailelerin bir arada olduğu bir zamanda, polislerin adliye mensuplarının lojmanlarına saldırılıyor. Saldırganlar, çocukların, kadınların zarar göreceğini, hayatlarını yitireceklerini bilmiyorlar mı? Vahşet bu işte!

PKK'nın kampları, IŞİD'in kampları her yerde...  "FETÖ" bir görünmez tehlike; nereden nasıl baş vereceğini bilemiyorsunuz.  Bahara giriyoruz. Saldırılar başladı. Allah beterinden saklasın diyeceğim ama daha beteri nasıl olur!

Bir fırsatçılıkla, OHAL şartlarında, sistem/rejim değişikliğine gidiliyor. Gizli ajandalar, 16 Nisan sonrasını bile beklenmeden bir bir ortaya dökülüyor... "90 yıllık aranın kapatılması"ndan, "İslâm rejimi" kurulmasından, "halifeliğin" getirilmesinden bahsediliyor. "Türk"le hesaplaşılacak ne varsa getiriliyor.

Onların İslâmdan anladıkları, sanmayın ki, Kur'ânî İslâm. Kafalarında bir kalıp var; o kalıbı "İslâm" kılıfı içine sokmuşlardır. Halifelik de bunun içindedir.

Koltuğunu kurtarmak isteyen, bir parti başkanı çıkıyor, "Ver koltuğu al başkanlığı!" diyor. Bütün mahkemeler adamların elinde... (Demokrasiyle gel!) Bunu biliyor o parti başkanı... Kimin başkan olmak, tek adam olmak, "dikta" kurmak için heves ettiğini, bu şartlarda, teklif edilen bir başkanlığa kimin oturacağını bile bile, kendi programına, kendi seçim beyannamesine uyması gereken bir parti başkanı, altın tepside "Saddamlaşma"yı sunarsa, insanlarımız kendilerini fecî aldatılmış hissetmeyecekler mi?! Nitekim, dün Ankara'da, kendilerini aldatılmış hissedenler bir araya geldiler ve "Hayır"da kararlı olduklarını bütün dünyaya gösterdiler.

Önceki gün cuma namazında, İstanbul Şehremini'nde tarihî bir camideydim. Ezan okunurken girdim. Alt kat doluydu. Üst kata çıktım. Bir taraftan vaizin sesi geliyordu ve hayvan haklarından bahsediyordu. Camiye girerken, duvarlarda, mahallede, hayvanlara karşı ağır bir "suç" işlenmiş ki, bu "suç"u tel'in eden afişler görmüştüm.

Vaaz veren imamın hayvan haklarından bahsetmesi çok hoşuma gitmişti. Sonra hutbede, imam: "Kısa ama derin anlamlı beş âyetlik bir sureyi açıklayacağım." dedi. Asr suresinden bahsedeceğini anlamıştım. Mehmet Âkif'in birkaç sayfalık, Asr Suresi Tefsiri vardır; zamanında okumuştuk. Diyanet bu tefsiri, şu zamanda. İyi akıl etmiş. (Not: Ezan biter bitmez hemen namaza geçildi. Hutbe de karar tutuldu; gevezelik edilmedi.)

Asr suresinin tefsirini okuyanlar, "başkanlık" için ortaya atılanların neyi getirip neyi götüreceğini de idrâk ederler.

   Viranşehir'de şehit düşenlerden biri 11 yaşındaymış. Çocuk kedi yavrusuna besliyormuş. O sıra bomba patlıyor. Biz "Kuyu" köpeğin kurtarılmasını, heyecanla ekran başında beklerken ve sonunda büyük sevinç yaşarken, bir çocuğumuzu kediyi beslerken kaybettik...

İnsanlık utansın.

Şu şartlarda rejim değiştirmeye kalkışanlar hayâ ederler mi?

Sistem/rejim değişikliğini "kurtuluş" diye gösterirlerken halkı, sendensin-bendensin diye ayırdıklarını, zulme ortak olduklarını görmezler mi? 

Yazarın Diğer Yazıları