İsterseniz evin salonunun perdesini kefen yapıp önüne atlayacak kadar çok sevin onu, isterseniz televizyonun ekranında gördüğünüz ânda artık ne yalan söylediğini; kime iftira ettiğini bile merak etmeden bir tuşla karartacak kadar nefret edin...
İster tek kıstas olarak kabul edin bunu ve alnı secdeye varan adamın adâletinden zerre kadar şüphe etmeyin; isterseniz devletin kasasından para çalanın da, mevki ve makâmının imtiyazını kullanarak rüşvet alıp milletin hakkını çalanın da, düşen helikopterden cihaz çalanın da hakkında takipsizlik kararı veren adâlete “yuh” çekin...
İster takdir edin devletin valisinin İmralı’ya selâm çakmasını büyük ustayla beraber; isterseniz devletin yolunu günlerce hâkimiyet altında tutan terör örgütünün karşısında aynı devletin nasıl acziyet içinde kaldığına hayret edin...
İster siz de takdir edin eli kanlı katili, isterseniz belki yıllar evvel sizin selâmetiniz için dağda şehit olmuş bir vatan evlâdının yetiminin bugün bu ülkenin baş şehrinde babasının katilleri tarafından okuluna girememesine kahredin...
İster kader deyin Soma’da yaşanan katliama, ister nasıl olsa bir asır evvel İngiltere’de de olduğunu düşünüp fazla üzerinde durmadan geçiverin; ya da zahmet edip bu kadar insanın hayatını, Soma Holding’e kaç paraya sattığını sormayı deneyin cenâzeleri madenden çıkarırken olağanüstü gayret gösterenlere...
İster size inanmayan, sizin gibi düşünmeyen, sizin gibi dövüşmeyen herkesi vatan haini ilan edip ölse bile mezarına bevl’edin; isterseniz biraz insanlık edip insanların inançlarına, insanların düşüncelerine, insanların insanlıklarına, onu da beceremiyorsanız insanların ölülerine saygı gösterin...
Lâkin hâlâ bu ülkede yaşıyorsanız ve yaşamak zorundaysanız bu adamın bu cümlesini iyi belleyin...
Bu bir itiraftır çünkü..
Bu, on yıldır çıktığı her kürsüden aralıksız yalan söyleyen, kim olduğuna bile bakmadan insafsızca iftira eden, hâkaret eden zihniyetin arka planıdır...
“Fetih Ruhu, Fatih ve Gençlik” konulu kompozisyon yarışmasının ödül töreninde döküldü bu cümle dudaklarından büyük ustanın...
“Bizim Allah’ımız yeter” 
Eğer aynı Allah’a iman ediyorsanız onunla mesele yoktur sizin için...
Lâkin sizin inandığınız Allah ahlâksızlığın bu seviyesini, bu seviyesizliği açıklayamıyorsa eğer, siz meseleye buradan pay verin...
Onların Allah’ı onlara yeter çünkü...
Zira onların Allah’ı izin verir yalan söylemelerine menfaatleri için...
Onların Allah’ı için kul hakkı mühim değildir...
Hırsızlığa da cevaz vermektedir onların Allah’ı, yolsuzluğa da...
Onların dini devletin mumunu bile gözeten Ömer’in hakkâniyetinden bî-haberdir, zirâ onların Allah’ı rüşvet parasıyla saat taktırır kollarına 700 bin liralık...
Makara yapmasına da izin verir onların Allah’ı Allah’ın kelâmı ile...
Onların Allah’ı Ali İsmail’i sokak ortasında döverek öldürülmelerine, ondan sonra da  “arkadaşları yapmıştır” diyebilecek kadar alçalmalarına müsaade etmektedir...
Onların Allah’ı Soma’da parayla sattıkları kölelerinin kaderini bizzat yazmaktadır...
Onların Allah’ı Mavi Marmara’da can veren insanlarımızı şehit, cenazeye gittiği cemevinin bahçesinde başından vurularak öldürülen Uğur Çelik’i orada bulunmaması gereken ceset olarak kabul etmektedir...
Öyle bir Allah’ı vardır ki onların, hep onlara hizmet eder ve bu yüzden onların Allah’ı onlara yeter...
Ben yalnızca resimlerinden gördüğü Somalı madencinin yetimine ağlayan insanlarına sesleniyorum bu ülkenin...
Müsterih olun, tüm kainatın yaratıcısı olan tek bir Allah’ın adâleti bir gün muhakkak tecelli edecektir...