"Onun adı Rabia değil diye mi?"

Azerbaycan'ın Fuzuli şehrinin Alhanlı köyü, 4 Temmuz'da Ermenistan ordusu tarafından top ateşine tutuldu ve 50 yaşındaki Sahibe Allahverdiyeva ile 2 yaşındaki torunu Zehra Guliyeva şehit oldu, Servinaz Guliyeva yaralandı.

Önce Azerbaycan ağzıyla, sonra Şevket Apuhan imzasıyla iki ayrı mesaj okudum. İkisinde de "2 yaşındaki Azerbaycanlı Zehra, Ermenilerin açtığı ateşle şehit oldu. Adı Rabia değil diye mi gündeme gelmiyor?" diye soruluyor.

***

Bilindiği gibi Rabia işaretini, Mısır'da Rabiatül Adaviyye meydanında toplanan ve Sisi darbesini protesto edenler kullandı.

Yenişafak yazarı Kemal Öztürk, 8 Haziran 2017 tarihinde yayınlanan yazısında şöyle diyor:

"Mısır'daki darbeden bir hafta sonra, Rabia işaretini anlatan üç dilde bir site kuruldu ve Rabia şöyle tarif edildi:

-Rabia, bir özgürlük sembolüdür, yeni bir dünyanın kuruluş müjdesidir, adalet, özgürlük ve merhamet demektir, çürümüş Batı değerleri yerine, herkes için adalettir, katliamı destekleyen münafıkların sonudur, birliktir, beraberliktir, kardeşliktir, yeni bir dünyadır."

Bu tanımlar arasında Rabia'nın "tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet" demek olduğuna dair bir işaret yok!

Mısırlıların açıkladığı gibi kabul edilirse "Türkiye'deki adaletsizlik ve baskı ortamı ne olacak?" soruları gündeme gelir diye mi bu yola gidildi?

***

Gürbüz Evren'in araştırmasına göre "Hazreti Ali'nin öldürülmesinden sonra Halifeliğini sağlama alan Muaviye, Dördüncü Halife'nin kendisi olduğunu, dört parmak işaretini yaparak ilân etmiştir. Muaviye'nin ordusundaki askerler bu işareti yapar olmuştur."

Üstelik şimdi Hz. Ali ile Muaviye arasındaki savaşa sahne olan topraklar bugünkü Suriye'dedir. Sıffin savaşının geçtiği yer, IŞİD'in elinde olup PKK-PYD'ye devredilmek istenen Rakka'nın doğusundadır.

Atatürk, 20 Mart 1923'te Konya Türk Ocağı'ndaki konuşmasında tarihi olayı şöyle değerlendirmişti:

"Vaktaki Muaviye ile Hz. Ali karşı karşıya geldiler. Sıffin vakasında Muaviye'nin askerleri, Kur'ân-ı Kerim'i mızraklarına diktiler ve Hz. Ali'nin ordusunda, bu suretle tereddüt ve zaaf husule getirdiler; işte o zaman hak olan Kur'ân, haksızlığı kabule vasıta kılındı. Ondan sonra bütün müstebit hükümdarlar hep dini alet edindiler.

Şüphe yok ki, arkadaşlar, millet birçok fedakârlık, birçok kan pahasına, en nihayet elde ettiği hayat dayanağına kimseyi tecavüz ettirmeyecektir. Bugünkü hükümetin, meclisin, kanunların, anayasanın mahiyeti ve hikmeti hep bundan ibarettir."

Şimdi mızrakların ucuna Kur'an sayfalarını geçiren IŞİD de ona karşı çıkarılan PYD de, referandum kararı alan Barzani de Türkiye ve İslâm dünyasını parçalamanın aracı olarak kullanılıyor.

***

IŞİD denilen örgüt, Telafer'den kaçmaya çalışan ve aralarında kadınlar, çocuklar ve yaşlılar bulunan 200'den fazla Türkmen'i katletti. Türkiye, resmi olarak sadece, Dışişleri Bakanlığı sözcüsü düzeyinde yazılı bir mesajla olaydan büyük infial duyulduğunu açıkladı! Rabiacılardan yine çıt yok!

Sakarya'nın Kaynarca ilçesinde Suriyeli dokuz aylık hamile bir kadının, 10 aylık çocuğu ile birlikte kaçırılması, ormanlık alana götürülen ve tecavüz edilen genç kadın ve oğlunun başları taşla ezilerek öldürülmesi de sadece millî değerlerin değil dini ve insani değerlerin de öldüğünü gösteriyor.

Münferit bir vaka diye geçiştirilemez! "Özürlü çocuğunu hayvanat bahçesine gönder" diyen de Uğur Mumcu'nun oğluna " Baban de sıcağı severdi" diye mesaj atan da bu toplumun içinden çıkan birileri değil mi?

Ayrıca bugünkü hükümetin, Meclisin, kanunların, anayasanın mahiyeti ve hikmeti nedir? Rabia mı?

Yazarın Diğer Yazıları