Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Serap BESİMOĞLU

Serap BESİMOĞLU

Opera üzerine söyleşi!

Sevgili okuyucularım bu haftaki sohbet konum zor bir sanat dalı olan opera şarkıcılığı ve konuğumsa Devlet Opera ve Balesi Başrejisörü sayın Gürcil Çeliktaş. Operayla ilgili sorularımı Çeliktaş’a sordum, yetkin ağızdan aldığım cevapları da sizlerle paylaşmak istiyorum:
Çok zor bir sanatı icra ediyorsunuz. Opera nedir? Bu zor sanatın eğitimi nasıldır? Okuyucumuzla paylaşırmısınız...
Opera Tiyatral bir metnin, müzikle buluşmuş halidir. Opera şarkıları özel bir teknikle söylenir ve bünyesinde birçok sanat dalını da beraberinde barındırır. İşte zorluğuda buradan gelir. Nedir bu zorluklar? Birkere şarkı söyleyebilmek için şan bilgisi ve eğitimi gerekir. Orkestra için orkestra eğitimi, bale için dans eğitimi gerekiyor ki; bu sanatçıların tamamı yetişsin. Sonra dekorlar için güzel sanatlardan dekoratörler gelecek, kostümler için yine kostüm kreatörleri gelecek. Sahne dekorları için mesela bazı oyunlarda heykeller kullanıyoruz. Demek ki; heykeltıraşların gelmesi gerekecek. Böylece birçok sanat dalı opera sanatında buluşuyor. Çok karışık, zengin ve zor bir icra biçimi. Eğitimi iki farklı alanda. Görsel sanatlar için güzel sanatlar fakültelerinden. Sahne sanatları için Devlet Konservatuarları şan bölümü müzik eğitimlerinden yararlanmak gerekiyor. 
Sayın Gürçil, opera sanatçılığı her arzu edenin operayı seviyorum şarkı söylemek istiyorum diyenin harcı değil, iyi bir eğitimin yanı sıra; ses uyumu, sahne uyumu, ehil bir müzik kulağı olması da önemli öyle değil mi?
Tabii bunların hepsi çok önemli, özellikle ses eğitimi. Bildiğiniz gibi; bizler sahnede mikrofon kullanmadığımız için bazen 60 bazen 90 kişiyi bulan opera orkestralarıyla çalışıyoruz. Demek ki; solist orkestranın üstüne çıkacak, bunun için ciddi bir ses eğitimi ve müzikal uyum gerekiyor ki, müzik icrası yerini bulsun ve sanatçı sesini dinleyicisine ulaştırabilsin.
Opera sanatının bizdeki evreleri nasıl? Türk operası dünya platformuna göre bu gün nerdedir?
Türk operası aslında Cumhuriyet öncesi ve Cumhuriyet sonrası olmak üzere ikiye ayrılıyor. Opera temsilleri önce sarayda başlıyor. Ama o döneme ait çok kayıt yok. Abdülmecit’le birlikte bu süreç hızlanıyor. O dönemde Abdülmecit İtalyan besteci Donizetti’nin kardeşini getirip bir orkestra kurdurur, böylece saraydan gelen kuvvetle opera halka da yayılır. Birçok kültürden insana hitap ettiği için oldukça da ilgi görür. Hatta 19. yüzyıl sonlarında bazı geceler 4 yerde birden opera oynanırmış. Bu gün o dönem inşa edilen opera binalarının büyük bir kısmı değişime uğramış, bir kısmı yanmış. Operanın o dönem Türkiye’ye giriş ve yayılış menşei İstanbul üzerinden. Ta ki, Mustafa Kemal’in talimatıyla “Konservatuarlar kurulsun ve akademik hâle gelsin” dedikten sonra bu girişimi başlatmak için Atatürk “Özsoy” operasını sipariş ediyor. Özsoy operası kısa sürede hazırlanıyor ve ilk temsil Atatürk’ünde katılımıyla İran Şahına sunuluyor. Ahmet Adnan Saygun’un bu muhteşem eserinin metin yazarı Münir Hayri Egeli. Bu eser Cumhuriyet döneminin ilk operası ilk Türk operası olması bakımından önemlidir.

Yazarın Diğer Yazıları