Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Muhiddin NALBANTOĞLU

Muhiddin NALBANTOĞLU

Ordumuzun bayramı ve Başkomutanlık

Türk orduları tarihimizin son bozgun yıllarında girdiği pek çok savaşı kaybetmişti... 93 Savaşını, Balkan Savaşını, Yemen Savaşlarını, Trablusgarp Savaşlarını, Cihan Savaşını hep kaybetmişti... Bu bozgunlar sonrasında yalnız Türk İstiklal Savaşı’nı kazanarak yere düşmüş ay yıldızını yine gökkubbeye yükseltti. Bu son savaşın Başkumandanı olan Gazi Mareşal Mustafa Kemal, büyük Türk zaferinden sonra 30 Ağustos Zaferi’ni Türk Silahlı Kuvvetlerine bir bayram olarak armağan etti. Tıpkı 23 Nisan’ı Türk çocuklarına, 19 Mayıs gününü de Türk gençliğine armağan ederek bayram ilan ettiği gibi... Atatürk, milletin en büyük bayramı sayılan Cumhuriyet Bayramı’nı da bütün milletin en büyük bayramı ilan etmişti. Her yıldönümünde bu bayramların asıl temeli olan Türk ordusunun, kahramanlığını ve bütün faziletlerini öven tebrikleri ordumuzun başında bulunan Genel Kurmay Başkanı’nın şahsında gerçekleştirmiştir. Mareşallık rütbesi taşıyan üniformasını ise yalnızca resim çekildiği gün giymiş, ondan sonra da kendisini bu elbise ile gören olmamıştır. Onun için rütbeler hiç önemli değildi. Savaş meydanlarında canı pahasına aldığı en doğal hakkı olan bu rütbeleri önemseyen bir duruma hiç düşmemiştir.
Bugünlerde ise; Meşrutiyet’ten beri devlet başkanlarına sembolik olarak verilen  “Başkumandan” unvanı ile ilgili tartışmalara şahit olmaktayız. Bütün tarih boyunca bu durumun fiilen bir tek örneği vardır: 2. Dünya Savaşı sırasında Alman diktatörü Hitler fiilen kendi kendini Başkumandan ilan edip bu ünvanı ile ordunun yönetimini de fiilen eline almıştır.
Atatürk onbeş yıl süren Cumhurbaşkanlığı döneminde Anayasa’nın ona verdiği bu  “Başkumandan”  sanını günümüzdeki gibi frapan çıkışlarla gündemde tutmamıştır. Hele tebriklerin kendisine arz edilmesi gibi fiilî bir durumu asla gündeme getirmemişti. Ordumuz kendi gelenekleri içinde bu bayramları idrak edip herhangi bir protokol çekişmesi haline getirmeden kutlamayı sürdürmüştür. Bu vesile ile onun ölümünden 11 gün önce Türk ordularına son vasiyeti diyebileceğimiz tebrikini de sizlerle paylaşmak istiyorum:


Atatürk’ün Türk ordusuna vasiyeti
Zaferleri ve mazisi insanlık tarihi ile başlayan, her zaman zaferle beraber medeniyet nurlarını taşıyan kahraman Türk ordusu! Memleketini en buhranlı ve müşkül anlarda zulümden, felâket ve musibetlerden ve düşman istilâsından nasıl korumuş ve kurtarmış isen, Cumhuriyet’in bugünkü feyizli devrinde de askerlik tekniğinin bütün modern silâh ve vasıtaları ile mücehhez olduğun halde vazifeni aynı bağlılıkla yapacağına hiç şüphem yoktur.
Bugün, Cumhuriyet’in onbeşinci yılını mütemadiyen artan büyük bir refah ve kudret içinde idrâk eden büyük Türk milletinin huzurunda kahraman ordu, sana kalbî şükranlarımı beyan ve ifade ederken büyük milletimizin iftihar hislerine de tercüman oluyorum.Türk vatanının ve Türklük camiasının şan ve şerefini, dahili ve harici her türlü tehlikelere karşı korumaktan ibaret olan vazifeni her an ifaya hazır ve âmade olduğuna benim ve büyük milletimizin tam bir inan ve itimadımız vardır. Büyük milletimizin orduya bahşettiği en son sistem fabrikalar ve silâhlar ile bir kat daha kuvvetlenerek büyük bir feragati nefs ve istihkarı hayat ile her türlü vazifeyi ifaya müheyya olduğunuza eminim. Bu kanaatla kara, deniz, hava ordularımızın kahraman ve tecrübeli komutanları ile subay ve eratını selâmlar ve takdirlerimi bütün millet muvacehesinde beyan ederim.
Cumhuriyet bayramının onbeşinci yıl dönümü hakkınızda kutlu olsun. (29.Ekim.1938)    

Yazarın Diğer Yazıları