AKP iktidarları zamanında terfi ettirilen uluslararası bir terör örgütü hüviyetindeki irrasyonel ve inşacı bir yapının mensupları tarafından kalkışılan bir rezalet sonrasında FETÖ mensuplarının generallik rütbeleri geri alınmasına rağmen, yerlerine yapılan atamalar ve OHAL Dönemi KHK düzenlemeleri sonucu bambaşka bir TSK ortaya çıktı. 15 Temmuz darbe girişimi sonrası TSK ve terfilerin yapıldığı idari bir organ olan YAŞ da dönüştürülmesine rağmen, YAŞ terfi kararlarının yargıya kapalı olması konusunda bir değişikliğe gidilmedi.
15 Temmuz öncesi sadece iki sivil üye olarak YAŞ Başkanı Başbakan ve Savunma Bakanı ile her üyenin oyunun eşit olduğu TSK’daki bütün orgenerallerin (yaklaşık 13 asker üye) de üyesi olduğu YAŞ, 15 Temmuz sonrası Cumhurbaşkanı Yardımcısı’nın başkanlığında, Adalet, İçişleri, Dışişleri, Hazine ve Maliye, Millî Eğitim, Millî Savunma bakanları ile Genelkurmay Başkanı, Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri komutanlarından olmak üzere 4 askerî üyeden oluşan bir kuruluşa geçmiştir.
Yeni YAŞ üyeleri arasında neden Hazine ve Maliye Bakanı ile Millî Eğitim Bakanı, Adalet, Dışişleri ve İçişleri bakanlarının da bulunduğu konusunda bir açıklama yapılmadı.
İdari bir organ olan YAŞ’ın terfi kararlarının yargıya kapalı olması ile Adalet Bakanı’nın YAŞ üyesi olması da hukukun üstünlüğü prensibi karşısında ayrı bir çelişkidir.
15 Temmuz sonrası ilan edilen Olağanüstü Hâl uygulamasının 674 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle (KHK) Millî Savunma Bakanlığı teşkilatındaki sivil kadroların TSK’daki rütbe karşılıkları belirlendi. Rütbe karşılıkları müsteşar için orgeneral, Millî Savunma Üniversitesi Rektörü için korgeneral, müsteşar yardımcıları, teftiş kurulu başkanı ve genel müdürler için tümgeneral, genel müdür yardımcıları ve müstakil daire başkanları için tuğgeneral, daire başkanları için albay olarak belirlendi.
Bu KHK’ya göre, askerî protokol ilişkilerinin düzenlenmesinde rütbe karşılığı esas olacak. Sivil yöneticiler, rütbe karşılıkları doğrultusunda lojman ve sosyal tesislerden de yararlanacak. Örneğin, MSB’nin ilk sivil müsteşarı olan eski Düzce Valisi Ali Fidan’a “orgeneral” rütbe karşılığı verildi. Böylece aslında YAŞ’a gerek kalmadan da general ve albay olmanın da önü açılmış oldu.
Genelkurmay Başkanı’nın Anayasa’ya göre savaş halinde başkomutanlık görevini (Cumhurbaşkanlığı namına) üstlenmesi öngörülmüştür (M.117).[1] Bununla birlikte Kuvvet Komutanlıklarının MSB’ye bağlanmasıyla Genelkurmay Başkanı’nın kuvvet komutanları dâhil Silahlı Kuvvetlerin diğer birimlerine disiplin soruşturması açma yetkisini kaldıran kanun hükmü Anayasa Mahkemesi (AYM) tarafından 6'ya karşı 9 oyla Anayasa'ya aykırı bulunmadı (AYM, K.2022/160, RG.24.3.2023).
Sonuç:
YAŞ, önceden beri Türkiye bürokrasisinde bir güç merkezi olarak politik bakış açıyla ele alınmasına ve kararları genel olarak bu yönde etki göstermesine rağmen, TSK personelinin terfi, atama ve görevden çıkarılması fonksiyonları açısından hem Silahlı Kuvvetler hem de güvenlik bürokrasisi için çok önemli teknik ve hayati bir organ olarak görev yapmaktadır. YAŞ’ın bu özelliği daha çok TSK’nın komuta yapısı, kurum kültürü, yapısal durumu, personel ilişkileri, liyakat anlayışı ve motivasyon durumu üzerinde belirleyici olup özetle kurumun baştan sona etkinliği ile ilgilidir.
Mevcut durumda sivillerin ağrılıkta olduğu bir YAŞ yapısı TSK’yi şimdiye kadar hiç olmadığı kadar siyasetin içine çekmek anlamına gelmektedir. Bu bağlamda Türk Harp Tarihi’nde Balkan Savaşları çok müstesna bir örnek olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu acı yenilgi sonrasında Edirne’ye kadar elimizden çıkan Balkan coğrafyasının getirdiği sonuçlar ve millet üzerindeki etkisi bir yüzyıl sonra bile devam etmektedir. Siyasetin en üst komuta yapısından en alttaki rütbeli personele sirayet etmiş olması bu acı hezimetin en önemli nedenidir. Bir daha aynı duruma ve toprak kayıplarına kadar gidebilecek böyle bir hataya hiçbir gerekçeyle düşülmemeli ve tekrarlanmasına izin verilmemelidir. Askerlerin siviller tarafından demokratik kontrolü bağlamında YAŞ ve TSK’yi böyle bir duruma düşürülmeden farklı yöntemsel tedbirler alınması en doğru yaklaşım olacaktır.
15 Temmuz öncesinde de YAŞ kararlarının yargıya kapalı olması sebebiyle FETÖ, birçok değerli ve liyakatli personelin, dolayısıyla milletin ve TSK’nin geleceğiyle utanmaz ve hadsiz bir şekilde oynamıştır. Bu personel ve sistemin geneli, kendini koruyacak başka bir mekanizma bulunmadığı için söz konusu terör örgütünün sinsi oyunları karşısında çaresiz kalmıştır. Dolayısıyla 15 Temmuz hain darbe girişimi meydana getirecek personel, özellikle general komuta yapısı oluşturulmuştur. Bu gibi durumların hiçbir şekilde oluşmaması ve silahlı kuvvetler personelinin anayasal hakkı olan adalet arama ihtiyacının sağlanması insani, vicdani ve hukuki bir zorunluluk olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu sayede sistemdeki hataların en aza indirgenmesi sağlanabilecektir.
FETÖ’nün YAŞ kararlarından mağdur ettiği personelin durumunun tespit edilerek, haklarının devlet tarafından uygun yollarla teslim edilmesi, sivil asker ilişkileri ve daha güçlü bir silahlı kuvvetlerin temelinin atılmasında anlamlı bir başlangıç olacaktır. Bundan daha kötüsü, Üçüncü Dünya Savaşı olasılıklarının konuşulduğu politik-askerî konjonktürde Balkan harbi örneğinde olduğu gibi hazırlıksız ve etkinliği zayıflamış durumda girilecek bir silahlı mücadelede/saldırıda belki telafisi mümkün olmayan durumlar ve acılar yaşanabilecektir.
Daha önce YAŞ kararlarıyla ihraç edilenlere haklarının geri verilmesi kanuni olarak sağlanması nedeniyle böyle bir hakkın aynı şekilde mağdurlara verilmesi hakkaniyete uygun olacaktır. Bu sayede TSK’nin etkinliğinin artacağı ve geleceğe daha emin adımlarla ilerleyeceği açıktır. Aksi takdirde aynı sorunlar devamlı ve döngüsel olarak yaşanmaya devam edebilecektir.
Teklifler:
1-Anayasa Madde 125’teki YAŞ terfi kararlarının yargıya kapalı olmasının yargıya açılması,
2-OHAL sonrası ilan edilen ve OHAL kalktığına göre 674 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK)’sinin iptal edilmesi,
3-Kuvvet Komutanlıklarının tekrar Genelkurmay Başkanlığı’na bağlanması, böylece Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 117. Maddesi gereğince Türk Silahlı Kuvvetlerinin komutanı olarak Cumhurbaşkanı tarafından Genelkurmay Başkanı atanır ve “savaş zamanında Başkomutanlık görevlerini cumhurbaşkanlığı namına yerine getirir.” hükmünün yerine getirilmesinin sağlanması.