Orta Doğu’da yeni tehlikeler

AKP Orta Doğu politikasından çark ediyor. Ne güzel, iyi de ediyor, zira bu politikanın yanlış olduğunu yıllardır söyleyerek hep eleştirdik. Ancak yanlışın birini bırakıp diğerine geçerse ülkeye yazık eder. Son dönemlerde Suriye’nin ve Esad’ın yakasını bıraktılar ama el altından, Türkiye’nin, bölgenin ve hatta dünyanın başına bela olacak radikal İslamcı militanlara destek vermektedirler, en azından Türk ve uluslararası kamuoyu öyle düşünüyor, bu doğruysa eğer çok yanlış bir iştir. İsrail hava kuvvetleri, bilindiği gibi 30 Ekim 2013 tarihinde Suriye’nin Akdeniz sahilinde bulunan Rus askeri üslerinin de bulunduğu Lazkiye kentini vurmuştur. Lübnan’ın MTV televizyon kanalı bu saldırıya Türkiye’nin destek verdiğini duyurmuştur. Bu davranışlar AKP felsefesine uygun olabilir ama Türklerin ve Türkiye’nin ilkelerine aykırıdır. Bunlara ilave olarak AKP’nin bölge politikası diğer komşu ülkelerin politikalarıyla son derece uyumsuz ve sorunludur, üstelik bu politika ne Türkiye’nin ne de komşu ülkelerin çıkarınadır. Örneğin, İran ile Suriye konusunda, Suudi Arabistan ile Mısır politikası nedeniyle sorunlar yaşamaktadır. Özellikle Suriye politikası konusunda ABD, İsrail ve Rusya ile de sorunlar yaşamaktadır. Türkiye’nin bu duruma gelmesinin nedeni Erdoğan ve Davutoğlu ikilisinin İslamcı ideolojik yaklaşımlarıdır, Türkiye’nin çıkarları değil.
Orta Doğu’yu bekleyen en önemli tehlikelerden birisi, bölge ülkelerinin parçalanması ve peşinden etnik, mezhepsel ve toprak savaşlarının başlamasıdır. Bu tehlikeler şu anda Irak’ta yaşanmaktadır. Bilindiği gibi Irak’ta; Şiiler, Kürtler, Sünniler ve Türkmenler ayrı birer kimlik olduklarına inanıyor ve mücadele veriyorlar. Irak artık hiçbir zaman Saddam Hüseyin’in bütün ve sakin ülkesi olamayacaktır. Irak bu şansı kaybetmiştir. Irak hem iç kavgalarla boğuşacak ve hem de bölge içi ve dışı ülkeler arasında rekabet nedeni olacaktır. ABD başta olmak üzere emperyalistler, Irak’ın petrol ve gazının peşini bırakmayacaklardır. İran bölgede gücünü korumak için Irak Şiilerini kullanmaktan vaz geçmeyecektir, Suudiler, Irak Sünnilerine, Türkiye ise Türkmenlere destek vermekten geri durmayacaklardır. Kürtlerin durumu malum, bağımsızlık arayışlarını sürdüreceklerdir. Taraflar amaçları uğruna Irak’ın iç işlerine karışmakta ve birbirleriyle rekabette bir beis görmeyeceklerdir.
Irak’ın başına gelenin Suriye’nin de başına gelme riski çok yüksektir. Suriye’nin parçalanmasına AKP’nin, daha doğrusu Erdoğan-Davutoğlu ikilisinin ciddi katkısı olmaktadır. Eğer, Suriye parçalanırsa uzun yıllar yanı başımızda iç savaş bizi olumsuz etkileyecektir. Ancak Suriye’nin parçalanması uzun vadede Türkiye dahil olmak üzere başta İsrail, Ürdün ve Lübnan’ın da çıkarına olabilir. Suriye’nin parçalanması Irak gibi çok kanlı olacaktır. Binlerce masum insan ölecektir. Ülkenin elle tutulacak kayda değer bir zenginliği yoktur. Bu nedenle Batılı emperyalist ülkeler müdahale etmek için çok gönüllü olmayacaklardır, yoksul Suriye’nin parçalanması daha uzun ve sıkıntılı bir süreç olacaktır.
Ortadoğu’nun acil ve önemli çok ciddi bir sorunu daha var, ama çok az konuşuluyor, hukuksuzluk, adaletsizlik, eşitsizlik, ülke kaynaklarının kötü dağılımı ve kötü yönetimi, rüşvet, Yoksulluk ve halkların umutsuzluğu. Gerek bölgeden gelen insanlarla gerekse bölgeden gelen yüksek lisans ve doktora öğrencilerimizden en fazla işittiğimiz şikayetler bunlardır. Bu insani sorunlar Batı’nın emperyalist ülkelerinin çok da umurlarında değil. Bölge halklarıyla karşı karşıya gelmek istememelerinin en önemli nedeni bu tür ülkelerde yaşanan adaletsizlikleri bilmeleri ve halkın kendilerine karşı isyan etme riskidir. Çıkarlarını kendi elleriyle iktidara getirdikleri halktan kopuk yönetimler marifetiyle korumak, imajları açısından daha akıllıcadır. Bu adaletsizlikler, daha önce olduğu gibi yeni iktidarın da başını yiyecektir. Yani tarihin tekerrürü kaçınılmaz olacaktır. Yeniden kan ve göz yaşı, yazık.

Yazarın Diğer Yazıları