Orta Doğu'yu acımasızca paylaşma iştahı!

Bir tarafta ABD-İsrail müttefikliğinin yanı sıra AB iş birliği, Körfez Ülkeleri desteği öbür tarafta Rusya, diğer tarafta Türkiye, İran gibi devletlerin çabaları Orta Doğu'nun paylaşılmasını daha doğrusu denetim altına alınmasını veya alınmamasını sağlamak üzere adeta çarpışıyor.

Tabii ki bu arada, istila altındaki Irak, Suriye ve Libya hatta Yemen'in çırpınışları, sancılı bölgeyi adeta cehenneme çeviriyor.

Boşlukta kalan Kuveyt, Ürdün, Lübnan ve Umman gibi Arap ülkelerinin endişeleri zaman geçtikçe derece derece artıyor.

Yani nereden bakılırsa bakılsın bir düzineden fazla irili ufaklı devlet Orta Doğu'da "ben de varım" diyor terörist örgütler de kendilerini unutturmuyor.

Ne var ki, bunca ülke içinde en çok Orta Doğu'ya "talip" olan ABD ve İsrail müttefikliği başı çekiyor.

Daha önce belirttiğimiz gibi, Orta Doğu'da Irak ve Suriye en büyük tehlikeyi yaşıyor.

Daha doğrusu her iki ülkenin de en az üçer parçaya ayrılması "adeta geliyorum" diyor.

İşte böylesine bir atmosfer içinde en fazla Türkiye'nin "tedirgin" olması, parçalanacak ülke haline gelmemesi hatta düşünülmemesi hayati önem taşıyor.

Türkiye, kamuoyunun herhalde tam kavrayamadığı için pek önemsemediği "hassas" günler geçiriyor.

AB devletlerinin durumu bir yana bırakılırsa, ABD'nin çok tehlikeli oyunlar peşinde olduğu yankılanıyor.

Zira Orta Doğu'ya nereden bakılırsa bakılsın, ABD'nin gölgesindeki bir İsrail, "her taşın altından" güçlü ve tehlikeli bir profil çiziyor.

Geçtiğimiz haftaki; "Ne Batı ne Doğu kader Orta Doğu" başlıklı yazımızda ".../bu görüşmenin "nafile" geçeceğini beklemek için kahin olmak gerekmiyor.../ Yarınki; Erdoğan-Trump görüşmelerinde, sürpriz bir kararın alınması beklenmezken, ABD'nin terörist Kürt örgütlerine silah vermekten vazgeçmeyeceği ancak rakamsal oyunlarla Türkiye'yi adeta "uyutması" öngörüşü de gündemden düşmüyor" gibi yorumlarımız harfiyen gerçekleşmiş bulunuyor.

Ancak; Erdoğan'ın, ABD müzakerelerini anlatmakta pek güçlük çekmediği, bu arada "noktayı" unuttuğu da fark ediliyor.

Çünkü, Türk kamuoyunun büyük çoğunluğu olayları sadece seçtikleri kişilerin verdiği bilgilerden öğreniyor.

Ne olursa olsun, Türkiye'nin Orta Doğu'da sıkıştığı ve büyük ödünler verme tehlikesiyle karşı karşıya olduğu gerçeği önümüze çıkıyor.

Nereden bakılırsa bakılsın Türkiye'nin Orta Doğu kaderi bir türlü değişmiyor rayına oturmuyor.

Nitekim, geçtiğimiz Perşembe günü Yenigün'de yayınlanan Sevim Dabağ imzalı ve "Petrol olduğu sürece Orta Doğu durulmaz" başlıklı şahsımızla yapılan röportajda belirttiklerimizden birkaç paragrafı sütunumuza aktarmak gerekiyor.

Atatürk Suriye'ye, 'önce barışı, huzuru bulun' dedi

"Suriye'ye girmekle yanlış yaptık. Şu an Türkiye'de, 5 milyon Suriyeli var. Dünyada, 5 milyon nüfuslu kaç tane ülke var. Suriyeli göçmeleri kabul etmekle büyük hata yaptık.

Suriyeliler bizimle birleşip, devlet kurmak istemişlerdi. Biz, 'hayır' dedik. Atatürk, 'önce barışı, huzuru bir bulun, sonra yaparız' demişti.

Türkmenler zavallı durumdadırlar, daima kullanılmışlar, Suriyeli Türkmenler hemen hemen Suriyeleştirilmişti. Yıllardan beri çaresizlik içinde yaşıyorlar. Ama her şeye rağmen benliklerinde kalmayı başarmışlardır. Ama Irak'taki Türkmenler; bayraklarıyla, marşlarıyla, konuşmaları, yemekleri, adetleri, yöresel davranışlarıyla 'biz varız' demişlerdir. Türkiye onlardan vazgeçmiyor, ama onlara da fazla yardım edemiyordu. Ama bilmem farkında mısınız? Türkiye'de kamuoyu da fazla gündeme getiremiyor. Doğru düzgün bir yazı bile yok. Türkmenler hakikaten bir dram yaşıyor.

Kırmızı çizgilerimiz renkten renge girdi

Kerkük Türkmen şehriydi. Kerkük'te Türkmenler tecrit edildi. Kerkük'ün yüzde 85'i Türkmen, yüzde 10'nu Arap, yüzde 5'i de Türk'tü. Kerkük konusu Türkiye'nin bir zamanlar kırmızı hattıydı, şimdi renk kalmadı, renkten renge girdi. En çok üzülünen gelişmelerin başında Kerkük'ün yavaş yavaş kaybedilmesi ve Süleyman Şah Türbesi'nin taşınmasıdır. Orta Doğu'da her şeyi kaybettik.

  Bunları da yitirirsek tamamen kayboluruz."

 Zira; sürekli kan kaybı içinde olan Orta Doğu'yu paylaşma iştahı gittikçe artıyor.

Yazarın Diğer Yazıları