Örtülü bir Amerikan darbesi mi yapıldı?

Devlet Bahçeli, 2011'de, AKP'nin başkanlık sisteminden maksadının demokrasi olmadığını belirterek, "Buradaki gizli niyet ve amaç yönetim modeli adı altında rejim değişikliğidir. Başbakan Erdoğan, meşruti monarşinin tekrar kurulmasını ve kendisini de seçilmiş sultan olmasını beklemekte ve bunun için gayret göstermektedir. Türkiye Cumhuriyeti 89 yıl sonra eskiye, geriye ve denenmişe kafayı takan bir maceraperest müsrif siyasetçi tarafından tehdit edilmektedir" diyordu. 

Açılım sürecinin devam ettiği 2013'te MHP Bursa Milletvekili Necati Özensoy, "İmralı canisi anayasayı silah zoruyla değiştirmekten, çete kurmaktan ceza aldı. Şimdi AKP bu çetebaşıyla el ele vermiş başkanlık sistemini getirerek Türkiye'yi bölmenin hesabı içinde. Balyoz ve Ümraniye davasında yargılanan paşalardan hangisi suç işlemiş? Hangisi adam öldürdü? Erdoğan'a lazım olacak şekliyle Türkiye Cumhuriyeti'ne yapılan bir operasyon var. Suçtur"  diye konuşuyordu.

***

Abdullah Öcalan, o sırada PKK ile yapılan görüşmelerde arabulucu olarak kullanılıyordu. Aslında, süreci kullanan kendisiydi. Öyle ki Nevruz mitinginde okunan mektubunda Erdoğan'a tam destek vereceğini belli etmişti. Zaten devlette üçüncü kişi konumunda olduğunu, Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nda görüşülen Anayasa maddelerinin kırkını kendisinin yazdığını söylüyordu.

Sonradan, "ortak vatan"a dayalı, 10 maddelik Dolmabahçe mutabakatı metnini de Öcalan'ın yazdığı anlaşılmıştı.

Hatta Öcalan,"Başbakan'ı inandıran ekip 'PKK'yı bitireceğiz' dedi. 10 bin kişiyi içeri aldılar. Bu güç MİT'e de darbe planladı. Devreye girip 'Bu darbe' dedim. Başbakan MİT'e darbe yapılınca sıranın kendisine geldiğini gördü, vatana ihanetten tutuklanacaktı. MİT'i düşürseydiler. Türkiye'de tüm kaleler düşmüş olacaktı" dedikten sonra şöyle konuşuyordu:

"Başkanlık sistemi düşünülebilir. Biz Tayyip Bey'in başkanlığını destekleriz. Biz AKP'ye iktidarı altın tepside sunduk. Bize bir teşekkür etmedikleri gibi 2. Atatürk rolüne soyunup daha çok üstümüze geldiler, ezmeye çalıştılar."

7 Haziran seçimlerinde açılım sürecinin AKP'yi bitireceğini gören Tayyip Erdoğan, tekrar terörle mücadeleyi başlatarak, 1 Kasım'da AKP'yi toparladı. Başkanlık sistemi tartışmalarının sona erdiğini AKP yetkilileri itiraf etti. Türkiye'nin binbir mesele ile boğuştuğu, bölgenin haritasının yeniden çizilmek istendiği günlerde ise AKP ve Tayyip Erdoğan'a Başkanlık Sistemi'ne gidişin yolunu açan Devlet Bahçeli oldu!

***

Gerçekte Türkiye için gizli bir kararla başkanlık sistemi tasarlayan, doğrudan ABD kongresidir! 1896 tarihli kararın gizliliği, 100 yıl sonra, yani 1996 yılında kaldırılmıştı. Emekli amiral İlker Güven, bu kararı bulmuş ve Türk kamuoyuna açıklamıştı.

Gizli kararda "Uluslararası Hıristiyan Komitesince din, mezhep ve milliyetçi özelliklere bakılmaksızın geçici bir Hıristiyan yöneticinin Türkiye'nin başkanı olarak seçilmesini müteakip Osmanlı İmparatorluğu'nun mevcut bölgelerinin sınırlarla ayrılması, bu bölgelerin Hıristiyan eyaletleri olarak kabul edilip, Hıristiyan gücünün Türkiye Birleşik Devletleri adında toplanması sağlanacaktır" deniliyordu.

***

ABD'nin, Adnan Menderes, Süleyman Demirel, Kenan Evren, Turgut Özal, Mesut Yılmaz, Tansu Çiller, Necmettin Erbakan, Bülent Ecevit ve son olarak Tayyip Erdoğan'a dayattığı karar, bu karardır.

Açılım politikaları, eski Osmanlı vatandaşlarının, yani Türkiye'den giden Ermenilerin, Rumların ve Yahudilerin torunlarının Türkiye'ye gelerek Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olabilmesine dönük AKP çağrıları, Suriye politikası sonucu, özellikle güneydeki illerin nüfus yapısının değiştirilmesi, 117 yıl önce alınan bu karara hizmet etmiştir!

Türkiye Cumhuriyeti'nin üniter bir ulus devlet olarak kurulmasının bir sebebi de bölücü, parçalayıcı dış dayatmalardı!

Şimdi, FETÖ'cü darbe girişimiyle aynı anda örtülü bir Amerikan darbesi mi yapıldı ki "başkanlık sistemi" ve "ortak vatan" yeniden gündeme getirildi?

Yazarın Diğer Yazıları