Ötekileştirme operasyonları

Adıyaman’da Alevi vatandaşlarımıza ait evlerin işaretlenmesi ülkemize ve milletimize yönelik kirli hesapların bitmediğini ispatlıyor. İnsanlarımızın bilinçaltına kazınmaya çalışılan, kısmen de etkili olan ötekileştirme operasyonlarının izlerinin tamamen silinmesi istenmiyor. İhtiyaç duyduklarında istismar edilebilecek zaaflarımızı ellerinden bırakmamakta direnen odaklar var. Konunun dramatik yanı, ötekileştirme konusunda çalışma yürütenlerin de bu oyuna bilerek ve bilmeyerek alet olmalarıdır. Ötekileştirme konusunda akademik saha çalışması yürütenler yahut  “Kürt Sorunu” veya “Alevi Sorunu” başlıklarıyla rapor hazırlayanlar, çoğu kez farkında olmadan sorunu daha da giriftleştiriyor. Alevi, Kürt vb.. kimlik veya inanışlar nasıl sorun olarak sunulabilir. Bunlar bizzat sorun ise bu sorunu kimle çözeceksiniz? Evet, Türkiye’de sorunlar vardır. Bunun ismi de Kürtlerin, Alevilerin ifade sorunudur. İnsanı insan yapan, doğuştan kazanılan yahut kişiliğinin bir parçası olmuş değerler üzerinden politik kamplaşmalara kapı açılıyor. Siyasetçiler de din ve milliyet esasıyla politika izlememelidir. Müslümansan Müslümansındır. Bunun İslamcısı olmaz. Türksen Türk, Kürtsen Kürtsündür. Bunun da şucusu bucusu olmaz. Herkesin dinini, dilini ve milliyetini sevmesi ve daha iyi anlaşılmasına çabalaması hakkıdır. İnsanlık ortak idealinde buluşabilmek için de bütün kesimler, kendi değerlerini en iyi şekilde yaşatmalı ve yaşamalıdır. Sivil toplum anlayışının özü de budur.
Önceki gün bir düşünce kuruluşunda, ‘Alevi Çalıştayları’nın değerlendirilmesi maksadıyla düzenlenen bir yuvarlak masa toplantısında bulundum. Diyanet mensupları cemevlerinin statüsünün belirlenmesiyle sorunun çözüm yoluna gireceğini savunuyor. Fakat Alevi dergâhlarının açılması halinde ‘türdeşi’ sayılan Nakşi ve Kadiri dergahlarının durumu ‘Laiklik ilkesi’ve ‘Devrim Kanunları’ açısından sorun olarak ortaya çıkıyor. Ayrıca Diyanetçilerin de Diyanet Teşkilatı’nın özerkliği konusunda talepleri var.
Alevi ve Bektaşi kuruluşlarının temsilcileri ise genel olarak iki mecraya ayrılıyor. Geleneği temsil eden kesimler, inançlarını yaşamak için devletin desteğine ihtiyaç duyuyor. Gençlerin zararlı akımların etkisinde kalmaması için geleneklerini öğrenmesi ve değerlerine sahip çıkmasını arzuluyor. Ancak genel olarak sol partileri destekledikleri için, sağ hükümetler dönemindeki iyileştirmelere, Alevi Çalıştayları sürecinde yaşandığı şekilde, taraf olmakta çıkmaza giriyorlar. ‘Düşkün’ olarak suçlanabiliyorlar. Lakin sol partilerin iktidarda olduğu dönemlerde de ‘Cumhuriyet kazanımlarına sahip çıkmak’ bahanesiyle herhangi bir adım atılamıyor.
Geleneksel Aleviliğin bittiğini ileri sürenler ise Diyanet’in ve zorunlu din dersinin kaldırılmasını talep ediyor. Fakat Anayasa’ya göre ‘genel idare’ içinde yer aldığı için Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kaldırılmasına parti programında dahi yer verilemiyor. Aksi halde Siyasi Partiler Kanunu’na göre kapatılıyor. Öte yandan sadece kaldırmakla sorunların çözülmeyeceğini, aksine bunun Alevilerin zararına olacağını düşünenler de bulunuyor.
Ne yapılabilir? Diyanet İşleri Başkanlığı özerk bir statüye yükseltilmelidir. Cemevleri de Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı olarak (Diyanet Vakfı’nın bünyesinde de olabilir) açılabilir. Ehli Beyt Üniversitesi kurulabilir. Yeni dede ve baba adaylarına buralarda eğitim aldırılarak kadro verilir. Kanaat lideri durumundaki dedelere ise özel statü tanınabilir. Alevi ve Bektaşiler, cemevlerini dilerlerse ibadethane veya kültür merkezi olarak kullanır. Cenazelerini de isteyen namazını camide kıldıktan sonra cemevine götürür, yahut doğrudan burada tören düzenleyerek kaldırır.
Din Kültürü ise ders olarak korunmalıdır. Anadolu insanı, içinde yaşadığı toplumun inançlarını tanımalı ve öğrenmelidir. Ancak dini eğitim almak istiyorsa, ayrıca din dersi veya Alevilik dersini seçebilmelidir.Geçmişteki bütün acıların üzerine sünger çekilsin demiyorum ancak bunlar akademik ortamlarda münazara tarzında ele alınmalıdır. Canlı yayınlarda yahut tahrik edici manşetlerle gazete köşelerinde tartışmak sorunları çözmez, aksine provokasyonlara zemin hazırlar. Madımak vahşetini, nasıl ki Sivaslılar kendilerinden bilmiyor ve kabul etmiyorsa, yapılan araştırmalar Anadolu insanının yüzde 70’inin cemevlerinin açılmasına onay verdiğini gösteriyor. Birliğimizi ve dirliğimizi korumak için herkesin çok dikkatli olması gerekiyor. İyi niyetle pek çok alternatif çözüm bulunabilir.

Yazarın Diğer Yazıları