Ötelemek patlama şiddetini artırır

Şiddetli siyasal ve sosyal patlamalar kapımızda. Hükümet 4 temel sorundaki (Arap Baharı felaketi, Çözülme süreci, Yolsuzluk ve Ahlaki Çürüme) başarısızlığının hesabını vermediği için sorgulanmasını istemiyor. Neşter vurulması gereken hastalıkların tedavisi basit bahanelerle erteleniyor. Kanser bünyeyi sararken, hastaya farklı acılar yaşatarak asıl hastalığını kısa süreliğine unutması sağlanıyor.
Hedefleri 2015 seçimine kadar hastayı oyalamak! Hafızasının zayıf olduğunu düşündükleri hastanın, eğer yaşarsa, yanlış müdahale ve ihmallerin hesabını sormayı unutacağını varsayıyorlar. Ölür yahut bitkisel hayata geçerse de sorundan kurtulmuş olacaklar! Aslında her iki durumda zaman hem hastanın hem de kendi istikballerinin aleyhine işliyor!
Devlette Emevi hanedanlığının kuruluşunu hatırlatan akraba kayırmacılığı,  “düşmanın düşmanları”  ile kirli ortaklıklar, Ali Cengiz oyunlarına taş çıkartacak algı operasyonları ile mukadder akıbet sadece öteleniyor. Üstelik bu kez toplum hem sosyal hem de siyasal yönlerden baskılandığı için olası patlamalar mevcut siyasal partileri olduğu kadar sivil toplum kurumlarını da önüne katıp sürükleyebilir.
Israrla tekrarlıyorum. Bizdeki devlet tecrübesi şiddet üzerine temellenmiştir. Eli silahlı ve illegal yapılanmış örgütleri tercih eder. Kürt meselesinde sivil kesimler yerine eli kanlı teröristle masaya oturması, Alevi açılımında ise muhatap bulamaması bundandır. Çünkü yasal zeminde faaliyet yürüten kesimlere karşı nasıl davranacağını bilmemektedir!
Devlet aklının legal yapılanmalar karşısında gösterdiği ’korunma’ refleksinin nedenleri özel bir çalışma konusu olabilir. Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’nde ve istihbarat fişlemelerinde Türkiye’deki sol, sağ, milliyetçi ve dini tüm kesimlerin yıkıcı veya zararlı akımlar kategorisinde sıralanması bu saplantıdan kaynaklanmaktadır. Öteden beri toplum kesimleri bundan dolayı sistemin rahatça müdahale edebildiği politik düzleme çekilir, burada ılımlı ve aşırı olarak ayrıştırılır, daha sonra aşırılığa sapanlar veya saptırılanlar faili meçhullere kadar varan çeşitli kışkırtmalar ile silahlı eylemlere alıştırılır.
Şiddet potansiyeli taşıyan kimi kesimler ’terör’ aşamasına kolayca ulaşırken birçoğu da provokatif saldırılar ile silah kullanmaya zorlanır. Demokratik gösterilerin ve masum sokak eylemlerinin sokak savaşlarına ve tehlikeli kalkışmalara nasıl dönüştürüldüğünü anlamak isteyenlere, Türkiye ve dünyadan (renkli devrimler ve Arap Baharı) onlarca örnek sıralanabilir.
Kendisine yeni sıfatı taksa da eski kafaların anlamadığı konular var. Toplum içinde biriken öfkeyi bastırmak veya ara sıra gazını almak amacıyla Batıda Gezi ve Doğuda 6-8 Ekim olayları türü eylemlerle, önünü açmak sorunlara çare üretmez. Sorunların kaynağı kurutulmadığı ve kandaki zehirlenmenin nedenleri teşhis edilmediği için bir süre sonra bünye sun’i acılara ve gaz alma operasyonlarına karşı bağışıklık kazanır.
Sovyetler Birliği’nin dağılma sürecindeki hazırsızlığın yan etkileri çeyrek yüzyıl sonra bugün bile hâlâ görülüyor. Eski dünya düzeninden Yeni Dünya Düzenine geçerken yaşanan sosyal çalkalanmalar Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da tekrarlanması bizimkilerin son yıllarda yapmaya uğraştığı şekilde bir süre ötelendi. Ancak kapalı toplumdan ’açık toplum’aşamasına geçiş süreci tahmin edilenden çok daha kanlı oldu ve ’Arap Baharı’ felaketini netice verdi.
Bugünlerde Kürt ve Alevi meselelerine kalıcı çözüm üretememekten kaynaklanan problemler yolsuzluk skandallarının çarpan etkisiyle daha da derinleşiyor. ’Akil Adamlar’ türü formüller de artık inandırıcılığını yitirdiği için devlet mekanizması sorunların üstünü örtmekten başka yöntem bulamıyor.
Elbette gündem değiştirme sihirbazı toplum mühendislerimizin daha şapkalarından çıkaracağı birçok oyuncak vardır! Muhalefetin 17-25 Aralık Yolsuzluk Haftası kutlama programlarını perdelemek için yüzlerce kişinin tutuklanacağı yeni algı operasyonları düzenlenebilir. Fakat bunlar da kanserleşmeye yüz tutan kronik hastalıkları geçici olarak ikinci plana iter. Her ne kadar örselenmiş olsa da hukuksuzluklara milli vicdan bir yere kadar katlanır.
Alternatifsizlikten beslenen çaresizlik ise yalnızca öfke patlamasının şiddetini artırır. Yılgın yığınlar ve içindeki öfkeyi artık gemleyemeyen kitleler bir kez sokağa dökülürse, bu kez önünde ne iktidar ne de muhalefet partileri durabilir. Hükümet ve devlet aygıtı bir an önce özeleştiri yaparak şeffaf bir şekilde millete hesap vermezse artık çok geç olabilir!

Yazarın Diğer Yazıları