Özbekistan'la duvarlar yıkılıyor mu?

Türkiye ve Özbekistan, kökü tarihin derinliklerine dayanan iki dost ve kardeş ülke... Ancak ne yazık ki karşılıklı yapılan yanlışlıklar sebebiyle iki ülke arasına adeta bir duvar örülmüş durumda. Bu süreçte resmi ziyaretler durma noktasına gelmiş, ülkede faaliyet gösteren Türk iş adamlarının önemli bir kısmı büyük zorluklarla karşılaşmış ve Özbekistan'ı ziyaret etmek isteyen insanların bir bölümüne vize verilmemiştir. En önemlisi de bu gerginlik ve uzaklık Türk Dünyasının büyümesi ve entegrasyonu açısından ciddi bir zaman kaybına sebep olmuştur. Özbekistan Türk Konseyi başta olmak üzere Türkiye'nin inisiyatifinin bulunduğu uluslararası kuruluşlara katılmayarak diğer Türk toplulukları ile iş birliği süreçlerini olması gerektiği gibi işletememiştir. Oysa Özbekistan 30 milyon nüfusu, stratejik konumu, yer altı kaynakları ve zengin kültürel mirası ile Türk Dünyası için en az Türkiye kadar vazgeçilmezdir. 

Türkiye-Özbekistan ilişkilerine yönelik bazı rakamlara bakıldığında dış ticaret hacmi 1,378 milyar dolar seviyesinde. Özbekistan'da yaklaşık 400 Türk firması faaliyet gösterirken Türkiye'deki Özbek sermayeli  firma sayısı 114... Türk firmalarının Özbekistan'a 50 bin kişilik istihdam sağladığı ifade ediliyor. Ayrıca Özbekistan'dan Türkiye'ye gelen turist sayısı 130 bin, Türkiye'den Özbekistan'a giden turist sayısı ise sadece 9 bin... Bu rakamlar iki ülke ilişkilerindeki durgunluğu açıkça ortaya koyuyor.

Peki ne oldu da ilişkiler bu denli kopma noktasına geldi?
(1) Türk Dışişlerinin öteden beri Türk Dünyası algısında ve buna ilişkin kadro planlamasında eksiklikler bulunuyordu. Türkiye penceresinden bakıldığında bugün Türk Dünyası beklentilerin gerisinde kalmışsa bunun sebeplerinin 1991'den bu tarafa süregelen gelişmelerle açıklanması doğru olacaktır. (2) Türk Cumhuriyetlerinde bulunanlar iyi bilirler; bu ülkelerde görev yapan diplomatların önemli bir kısmı ilgili ülkelere yönelik belli bir uzmanlığı bulunmayan kişilerdi. Zaman zaman Türk Dünyası kavramını içselleştirmiş, inanmış ve gecesini gündüzüne katan diplomatlarla karşılaşsak da bunun oranının yüksek olduğunu iddia etmek zordur. (3) On bin öğrenci projesinden olumsuz biçimde etkilenen ülkelerin başında Özbekistan gelmektedir. Bu dönemdeki öğrencilerin önemli bir kısmı şimdi ülkesinde çeşitli görevler üstlenmiştir. (4) Özbekistan Cumhurbaşkanına yönelik olduğu ileri sürülen  "suikast" girişiminde (1999) Türk vatandaşlarının yer aldığı ve bu yanlış anlama üzerinde Kerimov'un Türkiye'nin kendisini istemediği şeklinde bir öngörüyü devlet mekanizmasına yansıtmış olması. (5) 2005 yılında Andican'da yaşanan olaylar sonrasında Türkiye'nin BM nezdinde kabul edilen  "eleştiri raporuna"  destek vermesi...

Aslında bu sürece ilişkin maddeleri çoğaltmak mümkün. Fakat bugün önemli olan iki ülke arasındaki duvarları yıkmak, meydana gelen hasarı gidermek ve Türk Dünyası alanına Özbekistan'ı yeniden entegre edebilmektir. İşte bu bakımdan Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun gerçekleştirdiği Özbekistan ziyareti son derece önemlidir. Zira Türkiye'nin ciddi bir süredir Özbekistan'a resmi girişimler yaptığını bilen birisi olarak köprülerin yeniden kurulması sevindiricidir. Bu ziyarette Özbek lider Kerimov'un da Davutoğlu'nu kabul etmesi ve 2 saatlik görüşmede "Türkiye-Özbekistan ilişkilerinde var olan durumun iki ülkenin değil, düşmanların yararına olduğunu"  vurgulaması önümüzdeki süreçte daha olumlu gelişmelerin olacağına yönelik ipuçları şeklinde değerlendirilebilir. Umarım yakın zamanda Başbakan, Cumhurbaşkanı düzeyinde ziyaretler gerçekleşir ve iki ülke dostluğu geleceğe taşınır.

Yazarın Diğer Yazıları