Öznur: "Milliyetçiler Saray’a teslim olmaz"

Öznur: "Milliyetçiler Saray’a teslim olmaz"
Araştırmacı yazar Hakkı Öznur, 3 Mayıs 1944'ün yıl dönümüne ilişkin önemli bir yazı kaleme aldı. Öznur, yazısında "Milliyetçiler Saray'a teslim olamaz" dedi.

Merhum Muhsin Yazıcıoğlu’nun en yakınındaki isimlerden araştırmacı yazar Hakkı Öznur, 3 Mayıs 1944'ün 74'üncü yıl dönümüne ilişkin çarpıcı bir yazı kaleme aldı.

Öznur yazısında, "Ülkücüler 3 Mayıs ruhuyla 74 yıl sonra yine  “tek adam, tek parti,  tek ses” rejimine karşı milliyetçi şahlanışı, ülkücü duruşu gösterecektir" ifadelerini kullandı.

Öznur'un "3 Mayıs  2018" adlı beyannamenin tam metni:

RAHMAN VE RAHİM OLAN ALLAH’IN ADIYLA

NE “DİKTALARA” NE “DİKTATÖRLERE” BOYUN EĞDİK!  HER ZAMAN “ADALET VE DEMOKRASİ” DEDİK

3 Mayıs 1944 yılında Türk Milliyetçilerinin, Türkçülüğün şahikası, mistik önderi Atsız Hoca önderliğinde tek Parti, tek şef rejimine, meydan okuyuşunun 74. Yıldönümündeyiz. 

74 yıl sonra yine değişen bir şey yok ülkemizde. 74 yıl Önce CHP diktası, 74 yıl sonra AKP Diktası. CHP despotizminin, zulmünün yerini AKP despotizmi, zulmü almıştır. 

Türk milliyetçileri, Ülkücüler 3 Mayıs ruhuyla 74 yıl sonra yine  “tek adam, tek parti,  tek ses” rejimine karşı milliyetçi şahlanışı, ülkücü duruşu gösterecektir.

Diktalarla, diktatörlerle, demokrasi düşmanlarıyla ve her türlü vesayetçilerle mücadele ede ede bugünlere geldik. 

Ülkücülerin iradesine kimse ipotek koyamaz.  Tek adam, tek parti rejimine, AKP despotizmine karşı çıkan Ülkücüler;  muktedire, zulmedenlere, zulüm düzenini savunanlara oy vermez, destek vermez,  alkış tutmaz ve onlarla asla işbirliği yapmaz.     

Ülkücüler, Ülkücülüğün gereği olarak otoriterizme, tek adam-tek parti rejimine karşı çıkmaya, demokrasiyi ve adaleti savunmaya devam edecektir. Bir ahlak, vicdan ve değerler hareketi olan Ülkücü hareket parti devletine karşı adalet ve demokrasi mücadelesini sürdürecektir.

Ülkücüler tarihleri boyunca otoriterleşmeye, otokratik siyasete, tek adam, tek parti zihniyetlerine, kamplaşmaya,  cepheleşmeye, kutuplaşmaya, karşı çıkmıştır. Vesayetten ve güçten yana değil, milletten, haktan ve haklıdan yana taraf olmuştur.

Türk milliyetçileri/ Ülkücüler tarihleri boyunca İngiliz-Yahudi güdümlü vesayetçi bürokratik oligarşi ile mücadele etmiştir. 

Ülkücü Hareket her zaman üstünlerin hukukunu değil; hukukun üstünlüğünü çoğulcu ve katılımcı demokrasiyi, sivil demokratik siyaseti savunmuştur. Milliyetçi/Ülkücü hareket  1970 yıllarda hayatın her alanında “Hak Hukuk Adalet Milliyetçi Hareket”  şiarıyla hareket etmiştir.

Ülkücü Hareketin siyaset çizgisi ayrıştırıcı, ötekileştirici değil; birleştirici ve bütünleştiricidir.

Milletin vicdanı olan Ülkücüler; 24 Haziran seçimlerinde tarihsel sorumluluğunun gereği olarak ilke ve değerlerinin ortaya koyduğu ülkücü duruşu, bir kez daha gösterecek, adalet, özgürlük ve demokrasi diyecektir.

Ülkenin bir an önce normalleşmesi, çoğulcu parlamenter sisteme dönülmesi, demokrasinin ve adaletin yeniden tesis edilmesi, OHAL’siz, KHK siz, baskısız, yasaksız bir Türkiye için; AKP/Saray rejimine karşı çıkmaya devam edeceğiz. 

BİZ DİK DURMAYI İLKELİ OLMAYI ATSIZ HOCA’DAN BAŞBUĞ TÜRKEŞ’TEN, MUHSİN BAŞKAN’DAN ÖĞRENDİK

20 Yüzyılın Kürşat’ı Atsız Hoca,  parti-devlet rejimine, Tek Parti diktatörlüğüne boyun eğmedi, dik durdu, tarih yazdı.

Biz Türk milliyetçileri tarihimiz boyunca diktalara diktatörlüklere karşı çıktık mücadele ettik.  Ülkücüler ne diktalara ne diktatörlere boyun eğer!

Biz Türk milliyetçileri, dik durmayı, zulme, kötülüğe ve kötü olana karşı direnmeyi, hak ve adalet uğrunda mücadele etmeyi haksızlıklara karşı çıkmayı, zalimlere başkaldırıyı Atsız Hoca’dan, Serdengeçtiden, Başbuğ Türkeş’ten, Muhsin Başkan’dan, şanlı tarihimizden kahraman şehitlerimizden ve Ülkücü geleneğimizden öğrendik.

Atsız Hoca’nın, Başbuğ Türkeş’in,  Muhsin Başkan’ın izinde giden dava arkadaşları, ülküdaşları,  onların öğrettiği yüce ülkü ve değerlerin ışığında adaleti, demokrasiyi savunmaya milletin adamları olmaya devam edeceklerdir.

MİLLETİMİZE, DAVAMIZA VE ŞEHİTLERİMİZE SADAKAT ŞEREFİMİZDİR

Ülkücülük bizim onurumuzdur. Milletin hareketi, Ülkücü Hareket, bugünlere kolay gelmedi. İnandığımız hak dava için sevdası olduğumuz milletimiz, ülkemiz ve ülkümüz için çok ağır bedeller ödedik. Tarihimiz boyunca haksızlık ve zorbalığa sessiz kalmadık, zalimlerin önünde diz çökmedik, başımızı öne eğmedik.

Bundan 74 yıl önce 23 Türk milliyetçisi “Tek Parti Diktatörlüğünde” tabutluklara kondu. 1500-2000 mumluk ampulleri tabutluklarda başlarına koydular.  36 yıl sonra bu sefer Amerikancı Kenanist rejim yine Türk milliyetçilerini ülkücüleri, tabutluklara koydu,

1944 Sansaryan handa işkencecilerin “beyin tavası” dediği tabutluk işkencelerini gördük. 12 Eylül döneminde C-5lerde benzerlerini yaşadık .

C-5 adlı özel işkence merkezlerinde işkencelerden geçirildik. Türkiye’nin dört bir yanında kurulan işkence merkezlerinde, 100 binden fazla Ülkücü, işkenceli sorgulardan geçirildi! Zindanlara dolduruldu.

Türk mahkemelerinde, Türk milliyetçileri yargılanmaya kalkışıldı. İdamlardan geçtik, idamlarla yargılandık. Hücrelere, zindanlara tıkıldık.  Cezaevlerinde, işkence merkezlerinde öldürüldük.

Ölümlerin kol gezdiği kızıl namluların kan kustuğu fırtınalı zor yıllardan geliyoruz.  Öldürdüler, intihar süsü verdiler; astılar, bir sağdan bir soldan dediler.

Vurulduk, kurşunlandık, bombalandık, asıldık, çarmıhlara gerildik tabutluklara konduk, zulümlere maruz kaldık.

 1968-1980 arası 2100 Ülkücü hareket mensubu “ Vatanım! Ha ekmeğini yemişim, ha uğruna kızıl kurşun”, “Kanımız Aksa da Zafer İslam’ın” diyerek şehit düştüler.

 8 yiğidimiz, can ülküdaşımız, gardaşımız, dava arkadaşımız darağaçlarında şehit düştü. Onlarca dava arkadaşımız mahpushanelerde şehit edildi.

 AKP/ SARAY REJİMİ    “İKNA  ODALARI”  KURDU

 3 Mayıs 1944’te Türk milliyetçilerine kumpas kurdular. İddianameyi Çankaya Köşkünde hazırladılar. 12 Eylül 1980 sonrası açılan MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davasının iddianamesini de askeri savcı, Ülkücü düşmanı Nurettin Soyer Genelkurmay karargâhında,  Ordu içindeki mezhepçi “Saltık Çalışma Grubu” ile birlikte hazırlamıştı.

1944 yılında Çankaya köşkünde Türk Milliyetçilerine kurulan kumpaslar şimdi Otoriterizmin sarayında,  tezgâhlanıyor. Şimdi yeni kumpasların adresi, Parti devletinin üssü olan Saray ve Yenimahalle.

28 Şubat sürecinde Genelkurmay karargahı ile, “BÇG” ile bağlantılı,    “faşist/ Baasçı ikna odaları” vardı. Bugünde AKP/Saray rejiminin   komuta merkezindeki, 1140 odanın önemli kısmı, saray komserlerinin kontrolünde  “ikna odaları”  olarak kullanılıyor.

Başbakanlığa ve Genelkurmaya bağlı  “ikna” odalarının yerini şimdi Saray’da ve Saray’a bağlı özel merkezlerde kurulan “özel ikna” odaları almıştır.

Tarih elbet bir gün Saraydaki kumpasları, dönen dolapları, çevrilen entrikaları, şantajları, tehditleri, boyun eğenleri,  eğmek zorunda kalanları, muhbirleri, dönekleri, yandaşları, yalakaları, ispiyoncuları alkışçı şakşakçıları, tek tek yazacaktır.

Siyaset, ilkeler ışığında ülkeye hizmet etmenin adıdır. Siyasi tutarsızlık ve ilkesizlik ise asla kabul edilemez ve onaylanamaz. İradesini muktedirlere, güç merkezlerine, odaklarına teslim edenler asla “özgür olamazlar”, ilkeli bir duruş sergileyemezler.

SARAY İNGİLİZ SİYASETİ İLE HAREKET EDİYOR

AKP-Saray Rejimi klasik İngiliz siyasetiyle Türk siyasi hayatını dizayn etmeye çalışıyor. Siyaset dışı müdahalelerle, ikna odalarıyla,  kumpaslarla, senaryolarla   Türkiye siyaseti AKP/ Saray rejimi tarafından rehin alındı.

Siyasette rehin alınanlar, ilkelere, değerlere değil; kendilerini rehin alan, satın alan, muktedire, merkezlere, odaklara hizmet ederler ve onların kontrolüne girerler. Rehin alınanlardan, teslim olanlardan, ilkesizlerden, duruş ortaya koyamayanlardan; siyasetçi, milletvekili, genel başkan asla olmaz!

SİYASET DİK DURMAYI GEREKTİRİR DİK DURAMAYAN SİLİNİR GİDER

İlkeli duruş ortaya koyamayanları, korkakları,  hesap adamlarını tarih bir tarafa mutlaka not eder.  İlkeli, seviyeli, tutarlı siyaset izleyen her zaman dik duran, milletin adamı şehit Muhsin Yazıcıoğlu 2006 yılının Haziran ayında “Birlik Akademisi”nde verdiği bir konferansta, dik duruş ortaya koyamayan siyasetçilerle ilgili şu tarihi sözleri söylemiştir: 

“Ben siyaseti Allah rızası ve içinden çıkmış olduğum Türk Milleti için yaptım. Siyasette her zaman açık/ şeffaf ve ilkeli olacaksınız. Milletine hizmet etmek isteyen siyasetçi her zaman dik durmalıdır. Hakkı söylemek kolay iş değildir, dik durmayı gerektirir. Açığı olanlar, diyet borcu olanlar, dik duruş ortaya koyamazlar. Eğilenler, bükülenler, yamulanlar, sistemin adamı olurlar, silinir giderler.”

ÇIKAR ÖRGÜTÜ KURULDU

AKP/ Saray rejiminin etrafında kümelenmiş bir çıkar örgütü, hiçbir hukuki, ahlaki ölçü tanımıyor. Nefret dilini kullanan toplumu kutuplaştıran ve büyük yalanlarla sinsi sinsi ilerleyen bir parti faşizmi var. Sistematik yalancılıkta büyük yalan ustası Faşist Gobbels’i aratmıyorlar.

“Saray-Balgat-Yenimahalle”  merkezli  siyasal ahlaksızlar her türlü ahlaksızlığı yapmaya, fitne ve fesat  çıkarmaya, iftiralara, itibar suikastlarına ve münafıkça söylemlerle , toplumu germeye, kaos çıkarmaya  devam ediyorlar. 28 Şubat’ın ürünü olan AKP;   ilkesizliğin, omurgasızlığın, takiyyeciliğin ve siyasal ahlaksızlığın merkez üssüdür.

Ülkücülük bir siyasal kimlik ve bir yaşam biçimidir. Ülkücülük ahlaktır, duruştur, tavırdır. Ülkücüler, milletin adamlarıdırlar. Ülkücüler tarihleri boyunca demokrasi, adalet ve özgürlüklerden yana tavır almış, adaletsizliklere, haksızlıklara, zulme hep karşı durmuştur.

Koçi Bey Risalesinde der ki; “Devlet küfür ile ayakta durur ama zulüm ile ayakta durmaz.”  Zulüm ile abad olmaz devlet..  Zulmün değil, mazlumun yanında olmak, Ülkücü dünya görüşünün temel felsefesidir.