Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Serap BESİMOĞLU

Serap BESİMOĞLU

Padişah neden diz çöker!

Dünyaca tanınmış yazar Cervantes’in önemli eserlerinden biri olan  “Büyük Sultan Qviedolu Katalina” 2010 İstanbul Avrupa Kültür Başkenti projesi kapsamında DT repertuvarında izleyicisi ile buluştu. Eser bu turda oynandı ve ara verdi ama yankıları hâlâ sürüyor.
Eser Akün sahnesinde oynandı. Cervantes’in 1615’te yayımlanmış olmasına karşın yüzyıllarca dikkat çekmeyen oyunu dünya prömiyerini 1992’de İspanya’da yapmış.
Neresinden başlasam bilemiyorum ama bir yerden başlamak gerekirse Akün sahnesinin derinliğine çok yakışan camdan dekore edilmiş ve sahneye hakim büyük hareketli içi su dolu cam panonun bir havuz üzerine yerleştirilmesi çok hoş, sahneyi şıkır şıkır yapan ışık düzeniyle de buluşunca mükemmel ama Osmanlı’nın ihtişamlı saraylarını yansıtmak açısından bakarsanız oldukça zayıf kalmış, alışılan saray haşmetini yansıtmıyor. Belki modernize edilmiş ama dönemin dekoruyla ilgisi yok.
Tek tip giysi anlayışı ile donatılan cariyelerin giysi biçimiyse oldukça sönük.
Eserin çevirisini kendisini tanıdığım İspanyol dilinin usta çevirmenlerinden Prof. Dr. Ertuğrul Önalp yapmış. Güncel Türkçe yanlışlarının çok sık kullanılması değerli hocamızın çevirisine çok sadık kalınmamış düşüncesini uyandırıyor.
Günümüz Türkçesiyle çevrilmiş olması algı açısından rahat anlaşılır olmasını sağlıyor belki ama o günün saray adabına ve söyleniş biçimine çok uygun ifadeler duyamıyorsunuz. Dönemiyle ve o günkü dille adaptasyonu zayıf kalmış denebilir. Osmanlıyı dekor ve kostümde yakalayamayan seyirci adına en azından izlerken metinde yakalamak, eseri bir nebze daha saraya taşıyabilirdi. Belki de konuşma içerisindeki güncel söylemleri post modern doğaçlama olarak değerlendirmeliyiz.
Bana göre Cervantes aykırı bir yazar. Eserlerinde öncelikle barok bir başkaldırı göze çarpıyor. Özellikle oyunlarının çoğunda muhalif olduğu görülüyor. Bu eserde de Osmanlı’yı kendi kavram dünyasına yerleştirmiş diye düşünmek mümkün. Aslında Cervantes’in bu mantığı o dönemin Latin dünyasına özgü kolonyolist anlayışın bir yansımasıdır. Latin dünyasının keşiflere açılmaya başladığı dönemlerde böyle bir anlayışın Osmanlıya bu bakış açısı ile yaklaşması bugünlerin yıllar öncesindeki temelini oluşturur. Yani sömürgeci mantık Batı’nın bilinç altına çoktan yerleşmiştir.
Bu sömürgeci mantık Osmanlı’nın o dönemdeki küresel gücü karşısında kendini intikam duygularıyla da yansıtmaktadır. Oyunda ise çok güçlü olmasa bile tiyatroyu iyi takip eden dönemi incelemiş seyircinin gözünden kaçmıyor.
Örneğin; Cervantes bunu oyunun en can alıcı karakteri üzerinden yansıtmış. Cervantes’in Osmanlı padişahını elindeki gücü aşkına teslim ederek, bir kadının önünde diz çöktürmesi süre gelen dönemde padişahların kendine yenik düştüğü izlenimini veriyor. Her şeye rağmen devlet tiyatrosu oyuncularının üstün performansı sayesinde birçok farklı insan tipi ve karakter kurtarılmış.
Öylesi bir dinleti gibi. İyi hoş da oyun nerede. Ben sadece oyuncuların üstün gayret ve çabasını gördüm. Bir sonraki turda izlemenizi öneriyorum, yorumu size ait. İyi seyirler.

Yazarın Diğer Yazıları