Pamukkale-Hierapolis kazı çalışmaları

Yirmi yıldan bu yana tur rehberi olarak gittiğim Pamukkale-Hierapolis antik şehrindeki değişiklikleri şöyle bir düşündüğümde hemen aklıma geliverenler,
* UNESCO tarafından Pamukkale Travertenleri’nin “Dünya Mirası Listesine” alınması, n Teraslara tepeden görecek şekilde inşa edilmiş otellerin, teraslara gitmesi gereken suyu kullandıkları dolayısı ile terasların renginin bozulmasına neden oldukları için yıkılmaları, n Pamukkale Köyü’nden terasların kalbi yarılarak yapılmış olan karayolunun kapatılarak, yapay havuzlarla terasların görsel bütünlüğünün bir nebze de sağlanmış olması, n Daha önce otobüslerle Kuzey tarafından Nekropol (Mezarlık) içerisinden geçerek şehir merkezine ulaşılan antik cadde üzerindeki asfaltlanmış yolun, araç trafiğine kapatılmış olması ve son birkaç aydır asfaltın kazınarak antik caddenin ve cadde kenarlarındaki mezarların ortaya çıkarılmaları,
* Güney Nekropolü’nün bulunduğu tarafın düzenlenerek otobüslerin otopark alanına dönüştürülmüş olması,
* Antik şehir içinde dolmuş araçlarının kullanılmaya başlanması, n Pamukkale-Hierapolis antik şehir giriş ücretleri gelirlerinin ve Kleopatra Havuzu olarak bilinen antik Roma Dönemi havuz işletmeciliğinin, Denizli Valiliği İl Özel İdaresi’ne devredilmiş olması... 
Yazımın girişinde yirmi yıl ibaresini kullanmamdaki gerekçe, aradan yıllar geçmesine rağmen, UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne bile girmiş olan Pamukkale-Hierapolis antik şehrinde yapılan değişikliklerin ne kadar dişe dokunmayacak türden değişiklikler olduğunu göstermek içindi.
Sanıyorum 50 yıl gibi uzunca bir süre İtalyan arkeologların öncülüğünde Hierapolis kazı çalışmaları yapıldı ama kazı ve restore çalışmaları hiçbir zaman bir süreklilik göstermedi. Birilerinin sponsorluğu beklendi, sponsorlar parayı kestiler ama sanki hâlâ kazıların sponsoruymuşlar gibi reklam levhaları antik şehrin her köşesinde o firmaların reklamını yıllarca yaptı. 
Ertuğrul Günay’ın Kültür ve Turizm Bakanı olduğu dönemde sağladığı kaynaklarla restore çalışmaları şimdi yeniden özellikle tiyatro, Aziz Filip mezarı ve Kuzey Nekropol’ünde devam ediyor. Her yıl yaklaşık 2 milyona yakın yerli ve yabancı turistin ziyaret ettiği Pamukkale-Hierapolis antik şehrine giriş ücreti olarak ödenen miktar 40 milyon TL civarında. 
Türkiye Cumhuriyeti Devleti 1934 yılında Ulu Önder Atatürk’ün emri ile (devlet tarafından organize edilen ilk arkeolojik kazı olma özelliğine sahiptir) Çorum ili sınırları içinde kalan Hitit Krallığı’nın başkenti Hattuşaş kazılarının başlamasına ön ayak olmuş, ilk arkeoloji kürsüsü 1965 yılında üniversitede açılmış ve o günden bu yana dünya çapında arkeologlarımız birçok Anadolu uygarlıkları ile ilgili eserler yazıp bırakmışlar.
Ama gelin görün ki, ülkemizde yabancı arkeolog hayranlığı bir türlü bitmek bilmiyor. Sahibi olduğumuz Anadolu’yu ve onun bünyesinde doğmuş olan uygarlıkları kendi başımıza gün ışığına çıkartıp, ayağa kaldırabilme özgüvenine hâlâ sahip değiliz. Denizli ili artık Pamukkale Üniversitesi’ni de bünyesinde barındırdığına göre, Denizli Valiliği de taşın altına maddi anlamda elini koymalı ve Pamukkale-Hierapolis kazı ve restore çalışmalarına hız verilmelidir.
Antik dönemde Efes’ten sonra ikinci en büyük şehir olan Hierapolis’in bugünkü görünümü gerçekten de beklenilen görüntü değil. Kazı ve restore çalışmalarının Pamukkale Üniversitesi öncülüğünde yapılmasının önü açıldığı takdirde, önümüzdeki 5-10 yıllık süreçte tanıyamayacağımız bir Pamukkale-Hierapolis ayağa kaldırılmış olacaktır.

Yazarın Diğer Yazıları