Para - Hırs - Güç

Gayri müslimlere ve bazı İslami guruplara karşı demokrat, kendi milletinin adını dahi telaffuz etmekten kaçarak tepesinde boza pişiren bir iktidar. İktidarlarına ve kendilerine karşı eleştirilere bile tahammülsüz, öteki olarak gördüklerine karşı düşmanca bir tutum.
Geçmişini inkâr ederek tüm milli değerlere karşı olup, hayranı oldukları devletlerin geçmişini dahi hatırlamak istemeyerek onlara besledikleri hayranlık ve de tarih deyince Türk tarihini yok sayıp, geçmişi dahi olmayan milletlerin tarihine olan sevgi. Tarihi eserler deyince ata yadigârlarını yıkılmaya mahkûm edip, yabancı eserlerin restorasyonu.
Dil ve etnik yapı deyince, Türk ve Türkçe demek ırkçılık. Milleti etnisitelere bölüp başka başka gurupların dilini ve dinini öne çıkarmak insan sevgisi. “Analar ağlamasın”  diyerek bölücülerle pazarlık yapıp, yılardır gözyaşı döken şehit analarını yok farz etmek. Şehitlere “kelle” diyerek vatan koruyanlara hakaretler etmek.
Bir yandan ayrıştırdığı milletin parçası bazı guruplara demokrasi paketleri adı altında haklar tanırken, bu toprakların aslî unsurları olan Türkleri adamdan saymamak. Bunları seçimden seçime üç beş hamasi nutukla oyları alınacak balık hafızalılar görmek. Oylarını aldıktan sonra da ayaklar altına alıp ezmek.
Bu topraklardan Hıristiyanların kovulduğunu düşünerek bunların gidişini  “faşistlik” olarak nitelemek ve geri dönmeleri için çağrıda bulunmak. Türk tarihini yok sayarak Balkanlar’da, Sovyetlerde, Çin’de ve Arap dünyasında Türklere yapılan katliamları görmezlikten gelmeyi çağdaşlık saymak. 
Restore edilmemiş kilise bırakmayıp ibadete açmak, ülkemizde ve birçok devlette tarihimizin bir parçası olan camilerimizin yıkılmasına ve depolara dönüştürülmesi karşısında lal olup konuşamamak. Diyanet İşleri Başkanı’nın halkı aydınlatmak yerine, Fener Rum Kilisesine giderek Ruhban Okulunun açılmayışını kınaması.
Aziz milletim, sizler hiç papazın camilerimizi ziyaret edip, Yunanistan’da müftüye yapılanları kınadığını ve  “Burada bir ilahiyat fakültesi açılsın”  dediğini duydunuz mu?  Bırakın Hıristiyanları, Müslüman dediğimiz Suudilerin ecdat kalesini yıkmalarına ses çıkarabildik mi?
Bölücülerin isteği olan anadilde eğitim hakkı dolaylı olarak verilirken, Süryanilere eğitimde anadil hakkı tanınırken, bunların,  “Ülkemiz dışındaki Türklerin de böyle bir hakkı vardır ey demokratik geçinenler, neden bu haklarını kullandırmıyorsunuz”  diye beyanatlarını okuyup çalışmalarını gördünüz mü? Gökçeada’da iki Rum öğrencisi için biz okul açarken, Rumların çeşitli bahanelerin arkasına sığınarak 30’un üzerinde Türk okulunu kapatmasına neden seyirci kaldık?
Tüm dış siyasi konularda ülkeler arasında mütekabiliyet esası uygulanırken, bizim yaptıklarımız karşılığında, bize karşı bu kural neden uygulanmaz, hiç sorguladınız mı?  
Arkanıza ABD, AB ve bazı İslam ülkelerini alarak, onların isteklerini yerine getirmek suretiyle iktidarınızı güçlendirip, makamlarınızı koruduğunuzu bize farklı anlatıp uyutacağınızı sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Bizler bu yapılanları ve yaptıranları, niçin yaptırdıklarını ve ne amaçla yaptırdıklarını gayet net olarak biliyoruz.
Dün kardeşimiz dediklerimizle düşman oluşumuzu, komşularımızla sıfır sorun deyip bugün herkesle kavgalı oluşumuzu, dün makam ve mevki verip de bugün hapsettiklerimizi, milleti nasıl etnisitelere bölüp de ulus devletin parçalanmasına gelindiğini, dün bölücü köpekler deyip de bugün masa başına oturup yetki paylaşımı pazarlığı yaptığınızı da biliyoruz.
Milli günlere karşı çıkıp evrenselleşmeye çalışmamızı, kendi tarihimizi ve eserlerimizi yok sayıp başkalarınkine hizmet edişimizi, dinimizi siyasallaştırdığımızın nedenlerini de öğrendik. Meğer hepsi çıkar,  para ve güç olgusunun gözlerimizi kör etmesindenmiş.

Yazarın Diğer Yazıları