Para ve intikam

Bu hafta Meclis yine renkli olaylara gebe, adeta mahalle kavgasını andırır davranışları seyrederek, bizim seçtiklerimiz bunlar mı diye hayıflanarak kendi kendimizi yargılayacağız. Halk tabirimizle “Kel başa şimşir tarak” diyerek kahredeceğiz.
Biriken kinin bir volkan gibi patladığı, oluşan enerjinin güçle intikam çığlıklarının yankılandığı ve para hırsının gözleri bürüdüğü bir isteğin dışa vurumu sonucu önüne geçilmez olayları yaşayacağız.
Çok güzel ambalajlanmış bir bombanın Türk milletinin kalbine yerleştirilmeye çalışıldığı, oluşacak bir patlama ile telafisi mümkün olmayan acı ve ızdırapların yaşanacağı düşünülmeksizin, ambalajın renginin, şeklinin tartışıldığı konuşmaları izleyeceğiz.
Günlerce, aylarca böylesine yüzeysel tartışmalarla harcanan zamanla, toplumda oluşan ayrışmalar sonucu meydana gelen duyarsızlıklar ki camilerden şehit cenazeleri eksik olmadığını görüp ağlayacağız.
Bunların hiç biri bize ders olmadığı gibi yanmakta olan ateşe odun atmaya devam ediliyor. Yakılan ateşler ise geleceğimizi toptan yok edecek, yanarken çıkarılan feryadü figanlar arşı elaya yükselecektir. Buna da eğitim meşalesinin tutuşturduğu yanıcıların neden olacağı açıktır.
Tüm Türk halkı “Dindar Gençlik Yetiştirme” projesiyle eğitim sistemini kökten değiştiren 4+4+4 formülüne kilitlenmiş bulunmaktadır. Bu sistemle ilgili söylenecek çok şey söylendi. Yazılacaklar da yazıldı. Ancak söylenenlerin yine ambalaja yönelik beylik sözler olduğu görüldü. Hiç kimse çıkıp da bu yapılanların bir yerlerin isteği doğrultusunda, etnik gruplara konuştukları dilde eğitim hakkı verildiğini, ılımlı İslam oluşturma adına çocukların nerelere yönlendirileceği, Ruhban okulunun önünün açıldığı ve yasaya yapılan bir ilave ile ihale kanununun dışına çıkılarak yapılacak milyarlarca dolarlık harcamalarla kimlerin nasıl zengin edileceği sorgulanmadı.
Halkımız oluşturulan paketlerin ambalajlarını tartışırken diğer taraftan sadeleştirme adı altında yapılan yönetmelik değişiklikleriyle geçmişle hesaplaşmalar sürdürülüp, bir yerlere mesaj verme ve bazı kesimlere de kapı aralamalar hızla devam ettirilmektedir. Tüm bunlardan kamuoyunun haberi olmadığı gibi, bilenlerin de üç maymunu oynamaya devam ettiği görülmektedir.
Hükümetin talimatı ve Milli Eğitim Bakanı’nın severek yaptığı konuların başında ise eğitim mevzuatıyla oynamak gelmektedir. Bunlara bazen reform bazen de sadeleştirme adı verilmektedir. Bunun en bariz örneklerinden birisi de Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliği’nde yapılan sadeleştirmedir.
Yürürlükten kaldırılan 2011 tarihli özel okullar çerçeve yönetmeliğinde “Okulun amacı” başlığı altında, “Milli Eğitim Temel Kanunu’nda belirtilen Türk mili eğitiminin amaç ve ilkeleri doğrultusunda öğrencileri, Atatürk inkılap ve ilkelerine ve Anayasada ifadesini bulan Atatürk milliyetçiliğine bağlı; Türk milletinin milli, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren; ailesini, vatanını, milletini seven ve daima yüceltmeye çalışan; insan haklarına ve Anayasanın başlangıcındaki temel ilkelere dayanan demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış haline getirmiş yurttaşlar olarak yetiştirmek ve ilgili, yetenek ve başarılarına göre hayata, iş alanlarına, üst öğretime ve mesleğe hazırlamaktır” ifadeleri sadeleştirme adına yönetmelikten çıkarılmıştır.
Bu, iktidardaki anlayışın geçmişi nasıl yok saydığının, yok saymakla kalmayıp, geleceğimiz dediğimiz yavrularımızı nasıl yetiştirmek istediğinin bariz bir örneğidir. Sevgiden yoksun, değerlerinden uzak, insan haklarından bihaber, devletine ve milletine olan sorumluluklarından uzak bir nesil yetiştirmektir. Üzerine basıp geçtiğimiz otun bile bir amaçla yetiştiği vaki iken insana ot kadar bile değer verilmemesinin hangi anlama geldiğinin takdiri asil milletimizindir.
Yine yapılan sadeleştirme ile eski yönetmeliğe göre özel okullarda oluşturulacak Atatürk köşesine “Atatürk’ün büstü veya maskı, fotoğrafı, Türk bayrağı, istiklal marşı ve Atatürk’ün gençliğe hitabesi, madalyon, gravür, fotoğraf, Atatürk’ün eğitimle ilgili sözleri ile kitap tablo ve levhaların yerleştirilmesi zorunluluğu varken” bu hususlar yeni yönetmelikten çıkarılmıştır. Yani geçmişle yaptıkları hesaplaşmayı kendilerince kazanmış, ulus devlet anlayışını yıkmış olmuşlardır.
Çıkarılan bu yeni yönetmelikle bir başka önemli değişiklikte ise okulların adlarının Türkçe olma zorunluluğu kaldırılarak Türk ismine ve ses bayrağımız olan Türkçemize vurulan darbe ile Türk milletinin adı yok sayılarak sesi kesilmek istenmiştir.
Tüm bu yapılanlar bir yerlerin isteğini yerine getirme, geçmişe olan kinin birikimiyle intikam alma, üretilen etnik gruplara mesaj verme, aziz Türk milletini dinle aldatma ve geleceğimizi karartmadır.
Bunlara dur demesi gerekenler ise konuyu gündeme taşıyıp mecliste hesap sorma yerine, farklı işlerle uğraşarak milleti uyutanlara yardımcı olmaktadırlar.

Yazarın Diğer Yazıları