Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Özcan YENİÇERİ

Özcan YENİÇERİ

Paradigmaların prangalarından kurtulmak

Bir sorunun birbirine zıt taraflarını ve çok yönlülüğünü anlamak zihinsel özgürlük ister. Sorunlara bir yönden bakmak, bir yönden bakan çözümleri tercih etmek ya da daha basit olanlara doğru yönelmek bireyi başarıya götüren sonuçlar üretemez. 

Analizlerin değil sentezlerin dünyası!

Sorunların çelişki ve karmaşıklık içerdiği düşünülerek olgulara zıt yönleriyle bakabilme yeteneğine kavuşmak gerekir.

Sorunu önce anlamak sonra da çözebilmek ancak çelişkiyi algılayan bir yöntemle mümkün olabilir. Bir soruna açık bir şekilde birbirine zıt yönleriyle bakabilme yeteneği ve birden fazlasını "biri veya diğeri", "ya o ya bu" yollarıyla analiz etmek yerine "birleştirmek" yöntemiyle hepsini olduğu gibi kabul ederek bunlara yön vererek irdelemek gerekir.

Bu yöntemi kullananlar birbirine zıt iki düşüncenin aynı anda doğru olabileceğini düşünürler.

Çağımızda yalnız insanlar değil doğa da saflığını büyük ölçüde yitirmiştir. Günümüzde analizlerin değil sentezlerin zaferinden söz edilir olmuştur. Organik ve inorganik, akıl ve metafizik, makine ve insan ayrı ayrı değil birlikte hatta bir sistemde birleştiğinde şaheserler ortaya çıkabilmektedir.

İnsan beyinli makine gövdeli yapıların mükemmelliği bu yaklaşımın ürünüdür.

Çelişkiden çözüm çıkarmak

Soren Kierkegaard şöyle der: "Paradoks bir düşünürün tutku kaynağıdır, paradoksu olmayan bir düşünür duygusuz bir sevgili gibidir; önemsiz ve bayağıdır".

Paradoks üzerine kurulmuş bir dünyada çelişkilerle yaşamak değil, onun mümkün olduğunu düşünmek gerek.

Kaos, belirsizlik ve çelişki, yaşamın doğasıdır öncelikle onu anlamak gerek. Sorunların iç içe, karmaşık ve dönüşebilir olduğu düşünülmeli ve imkânsız bir kesinliği aramanın anlamsızlığı fark edilmelidir.

Yaşanılan dünya, yalnız kendi kasketini değil karşıtının kasketini de kafasına uydurabilenlere başarı şansı vermektedir.

Toplumlar hem süreklilik hem de değişim isteyebilir ve ikisini de değerli bulabilirler. Öyleyse, zıtları dengelemeyi öğrenmek gerek.

 Birimler aynı anda hem merkezileşmiş hem de yerinden yönetimi benimsemiş olabilmeleri mümkündür. Hem küresel, hem de yerel olmanın ayrı ayrı yararları söz konusu olabilir.

Çözülmüş ve bütünleştirilmiş, gevşek ve sıkı. Uzun vade için plan yapmalı, ama yine de esnek olunabilmeli.

Elemanlar bir yandan daha özerk olmalı, bir yandan da, ekip olarak çalışabilmeli.

Çelişkilerle birlikte yaşayıp çalışmak, zıtlar arasında seçim yapmak yerine zıtları uzlaştırmak için bir yol bulmalıyız.

Çelişkiden çözüm çıkarmanın mümkün olduğunu görmek gerekir.

Bittiği yerde başlayan yaşam!

Jack Welch "küçük düşünün... büyük şirket kütlemize küçük şirket ruhunu veriyoruz" diyor Welch şirketini daha etkili hale getirmek için küçültüyor.

Büyüğün imkânları, küçüğün mobilite özelliği ile birlikte ele alınmalıdır. Ekonomik ve sosyal olgularda olduğu gibi siyasal yaklaşımlarda çelişkiler çerçevesinde düşünülmelidir.

Zira, kabilecilik evrensellik arasında denge kurma isteği hep içimizdeydi.

Günümüzde ise demokrasi ve telekomünikasyon devrimi, kabilecilikle evrensellik arasında denge kurma gereksinimini yeni bir boyuta taşıdı.

Başka birçok konuda evrenselleşmemize rağmen, hatta bu yüzden, dilimize ve paramıza daha çok sarılıyoruz. Millî devletin önemi azaldıkça, yenileri oluşuyor.

Bittiği yerden başlayan bir yaşam var insanlığın önünde.

İnsanların gündüz veya geceden birisini tercihe zorlanmaları akıl işi değildir.

Zıtları birlik içinde görerek karşıtlıkların gerçekte simetrik olduğunu düşünmek gerekir. Bu çerçevede bütün gerçekler ve başarılar hem onu hem bunu, hem geceyi hem gündüzü, hem millîyi hem evrenseli bir arada düşünebilecek "paradoks" yaklaşımlarda saklıdır.

Bir olgunun tamamındansa iki olgunun gerekli ve zorunlu olan yanlarından yararlanmak daha iyidir. Sınırsız ve merkezsiz bir dünyaya doğru doludizgin yol alırken anlamlarını yitirmiş olan paradigmaların prangalarından kurtulmak gerek.

Yazarın Diğer Yazıları