Parayı veren duvarı kapar

Parayı veren duvarı kapar

Halkı, "Hayır" demeye davet edenler ile "Evet" demeye çağıranlar arasında orantısız bir yarış var. Çok büyük bir eşitsizlik başladığı gibi sürüyor.

"Hayır" çağrısı yapanlardan Milletvekili Meral Akşener'in Niğde'de yapacağı konuşmaya valilik yasak getirdi, Milletvekili Aylin Nazlıaka'nın Bilgi Üniversitesi'nde ve Milletvekili Selin Sayek Böke'nin de Boğaziçi Üniversitesi'nde konuşma yapmalarına izin verilmedi.

Oysa iktidar partisi sözcüleri her yerde, her koşulda, hiçbir yasak, kısıtlama, engelleme ile karşılaşmadan üstelik kamunun tüm kitle iletişim imkanlarını kullanıp propaganda yaptıkları gibi büyük kentlerde halkın işe giderken, işten dönerken toplanma ve dağılma merkezi olarak kullandığı büyük meydanlara bakan yüksek binaların duvarlarına da Cumhurbaşkanı'nın, Başbakan'ın büyük boy fotoğraflarını yapıştırarak "Evet"e gel afişleri yapıştırıyorlar.

 Duvarları reklam ajansları büyük para ile kiralıyor, "evet" çağrısı yapanlarda çok para var. Bu değirmenin suyu nereden?

Necati Doğru Sözcü

***

Kemal Bey'de tepindiğiniz gibi tepinin

-------

Miting meydanında konuşuyor Binali Bey.

 Ve şöyle diyor:

"Kandil'den üst üste beyanatlar: Hayır çıkarsa biz bittik."

*

Hükümet yanlılarına sesleniyorum:

 Böyle bir gafı Kemal Kılıçdaroğlu yapsaydı...

Üzerinde kaç gün tepinirdiniz?

 Dininize, imanınıza doğruyu söyleyin. Kaç gün?

Ahmet Hakan Hürriyet

***

"Evet" kampanyası

orantısız ve hukuk dışı

-------

(...)  Parti'nin 2001 tarihli Tüzüğü'nde şöyle çok güzel bir prensip yazılıdır:

"Hukukun güç'ten değil, 'güç'ün hukuktan kaynaklanması..."

28 Şubat'ın zorbalıklarına maruz kalmış bir hareket hukuka güvenmek istiyordu; haklıydı. Fakat bugün "güç" AK Parti'nin elindedir. Hem de 1950'den beri hiçbir iktidarın nail olamadığı çapta bir güç. Referandum gibi tam demokratik ve eksiksiz özgürlükçü olması gereken bir süreçte bile "evet"in sadece parti gücüyle değil, devlet gücüyle nasıl desteklendiğinin, "hayır"ın da yine devlet gücüyle nasıl baskılandığının örneklerini her gün görüyoruz.

OHAL kararnameleri akademik camiayı susturdu.

Hayır diyeceklerini açıkladıkları için Nurcuların bile panelleri engelleniyor.

Meral Akşener'e sürekli engeller çıkarılıyor.

OHAL GÜCÜ AK Parti Tüzüğü'nde "Hukukun güçten kaynaklanması" eleştiriliyor, gücün hukukla sınırlanması savunuluyordu ya...

OHAL kararnamelerinin verdiği "güç"le üniversitelerdeki rektör seçimleri kaldırıldı; halbuki kaldırılacaksa kanunla kaldırılması gerekirdi.

Hukuken ve siyaseten daha çarpıcı örnek: Seçim ve referandum kampanyalarında özel TV'lerin ölçülü ve adil yayın yapmasını düzenleyen Seçim Kanunu'nun 149/A maddesi hükümet tarafından OHAL kararnamesi ile kaldırıldı. Bu sayede elinde daha çok TV bulunduran siyasi güç ölçüsüz yayın yapabilecek.

Bunu eleştirmiştim fakat Anayasa'ya aykırılığına dikkat etmemiştim. Venedik Komisyonu raporunda, Anayasa'nın 67. maddesi hatırlatılıyor:

"Seçim kanunlarında yapılan değişiklikler yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde yapılacak seçimlerde uygulanmaz." (Paragraf 38)

Ama 16 Nisan referandumu sürecinde uygulanacak!

Taha Akyol Hürriyet