Patentli Kelepçeler!

Elbette hayalleri olan insanlar başarıyı yakalar. Ancak ham hayaller de insanları ya bir fantezi dünyasına hapseder yahut paranoyaklaştırır. Ufkumuz hayallerimize uzanmalıdır, fakat okyanusa açılmak istiyorsanız basit bir salla yetinemezsiniz. Moralinizi bozmak istemiyorum. lakin bırakın küresel dengelerle oynamayı, henüz bölgesel güç bile olduğumuza kendimiz bile tam inanmıyoruz. Evet içeride ve dışarıda olumsuzluklarla birlikte olumlu gelişmeler de var. Yaz boz tahtasına çevrilen eğitim, gençlerdeki ahlaki çöküntü, yükselen işsizlik oranları, yönetilemeyen ‘açılım’ süreçleri, yıllarca süren davalar gibi canımızı sıkan alarm sinyallerinin yanısıra, sağlık, sosyal güvenlik, bankacılık gibi sektörlerde büyümeye dair işaretler de ümit verici.
Ahmet Davutoğlu’nun uluslar arası ilişkiler terminolojisine insani boyut eklemeye çalışması, vize problemlerini çözüp Türkiye’nin bölgesinde etkinliğini artırmasına yönelik çabaları takdire değer. Fakat Türk dünyası ile ilişkilerin gölgede kalması, Ermenistan - Azerbaycan paradoksal denkleminin çözülememesi, Kuzey Kıbrıs’ta giderek artan Türkiye karşıtlığı vs pimi çekilmiş birer bomba gibi her an patlamaya hazır beklemektedir.
Orta Doğulu komşularımızın, BM’de ve NATO’da sözü dinlenen, İslam Konferansı Teşkilatı’nın Genel Sekreterliğini üstlenen bir ülkeyi yanlarında görmek istemesi gayet normaldir. Her türlü sıkıntıya rağmen Orta Doğu ve Kuzey Afrika’daki Müslüman ülkelerin halkları ülkemizi model almak da isteyebilirler, fakat Arap sokağındaki bu sempati, devlet yöneticileri ve entelektüel kesimlerde yerini antipatiye bırakmaktadır. Bunda da kendi oligarşik düzenlerinin sarsılacak olmasının dışında hem Arap milliyetçilerinin klasik Türk düşmanlığı üzerine kurguladıkları tezler ve hem de Türkiye’nin esip gürlemekten öte varlık göstermediğine dair kanaatler etkilidir.
Sonuçta Türkiye, Gazze ve Mavi Marmara olaylarında sesini yükseltse de vatandaşlarının İsrail devlet terörü marifetiyle öldürülmesini seyretmekten öte bir tepki verememiştir. Ne bir F-16’sını kaldırabilmiş ne de bir muhribini Doğu Akdeniz’de dolaştırabilmiştir. Türkiye siyasi, kültürel, ekonomik ve askeri güçlerini tek bir merkezde odaklama problemi yaşamaktadır. Bu da temel meselelerdeki görüş ayrılıkları kadar ekonomik ve teknolojik çaresizliklerden kaynaklanmaktadır. Bu zafiyetlerin başlıcalarından olan patent ve lisanslar konusuyla çok az kişi hak ettiği önemde ilgilenmektedir. Ülkemizin de bir parçası olduğu uluslar arası sistem belirlediği sınırlar aşılmadıktan sonra varlığını hissettirmektedir. Ancak bu limitlerin dışına çıkmaya kalkarsanız ayaklarınıza geçirilmiş yüzlerce kelepçe bulunduğunu anlarsınız.
Mesela 6 ay kadar önce 3 yıldır üzerinde çok gürültü koparılan ve Türkiye - İran arasında mutabakat zaptı dahi imzalanan 4 milyar dolarlık Güney Pars Projesi resmen sonuçsuz kaldı. Sebebi ise Türkiye’nin Rusya’ya doğalgaz konusunda bağımlılığını azaltacağı halde Amerika’dan müsaade çıkmamasıdır. Güya Türkiye ve İran birlikte çıkaracakları doğalgaz Avrupa pazarına da ulaştırılacaktı. Bu kapsamda inşa edilecek boru hattı Türkmenistan gazını da Avrupa’ya pazarlayacaktı. Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı yetkilisi özetle şöyle izah ediyordu: “Petrol ve doğal gaz arama ve üretiminde kullandığımız makine, araç ve gereçler ABD şirketlerinin patentinde bulunuyor. Onlar da İran’da en fazla 20 milyon dolara kadar olan projelere izin veriyor.” 
Savunma Sanayi İcra Komitesi geçen günlerde ABD’den 16 milyar dolara satın alınacak 100 adet F-35A jetleri için önemli bir karar aldı. Pentagon savaş uçaklarının uçuş kodları ve yazılımlarını vermeye yanaşmıyordu; ayrıca İsrail de projeye son anda ortak edilmişti. Komite alımları şimdilik askıya aldığını açıkladı. En ileri iletişim ve radar sistemlerinde tekel olma üstünlüğünü koruyan İsrail elektronik haberleşme konusunda aşırı (!) bir hassasiyet göstermektedir. Öyle ki, 1967’de Arap - İsrail savaşı sırasında Gazze açıklarına İsrail’e ‘destek’ amacıyla Amerikan bayrağı çekili olduğu halde gelen USS Liberty gemisine dahi saldırmıştır. Amerikan gemisindeki askerlerin 34’ü ölmüş, 171’i de yaralanmıştır. Amerikan kamuoyunda Kennedy suikastı kadar tartışılsa da dosyalar 1987’de resmen kapatılmak durumunda kalır.
Evet bilgi güçtür ve özgürlüktür. Gerçekten de bilginin tescillendiği patentlere sahip olacak teknolojik yeterliliğiniz yoksa dünyada hiçbir zaman ciddiye alınmazsınız.

Yazarın Diğer Yazıları