Paylaşmak

Son günlerde insanlarımızın arasında yaygınlaşan hastalıkların başında psikolojik rahatsızlıklar gelmektedir. Çocuğundan gencine, gencinden yaşlısına kadar sirayet eden bu hastalık ne hikmetse kimse tarafından önemsemiyor. Gün geçmiyor ki yeni bir hastalık bulunmasın veya bir hastalığın tedavisi ile ilgili çözüm üretilmesin. Ancak toplumu bir örümcek ağı gibi saran psikolojik rahatsızlıklarla ilgili herhangi bir çözüm üretilmemektedir. Dahası herkes tarafından olağan karşılanmasıdır. Hiç de olağan olmadığı ise ortadadır. Evde eşler arasındaki kavgalar... Bu kavgaların zamanla şiddete dönüşümü ile yıkılan ocaklar... Ayrılıkların çoğalmasıyla dağılan yuvalar... Böylesine sorunlu ortamlarda yetişen çocukların geleceğindeki kötü şekillenmeler.
Toplu taşıma araçlarındaki sen önce bindin ben binecektim. Yok, sen oturma ben oturacağım tartışmaları. İnerken ayağıma bastın, binerken omuz attın münakaşaları. Trafikte bana niçin yol vermedin. Sen beni nasıl sollarsın. Kırmızı ışıkta geçtin, hayır ben değil sen geçtin. Kazaya ben değil sen neden oldun. İn aşağı ...........  çocuğu, sonuç yaralanma ve ölümler. İşyerinde sen değil ben çalışıyorum. Her işi bana yaptırıyorlar, sen yatıyorsun. Sen yağcılıktan başka ne bilirsin. İşe hep geç gelip erken çıkıyorsun. Ben uşak mıyım gibi bahanelerle yapılan saldırılar sonucu oluşan kırgınlık ve dargınlıklar.
Araç yakmalar, gasp ve hırsızlıklar. Helal kazanç yerine beleş yaşama isteği.  Düşünerek kurgular oluşturup, bilahare bunları gerçek kabul edip karşındakilere saldırmalar. Oluşan evhamlar sonucu, bağımlılık, tacizler ve boş vermişlik adına düşülen bataklıklar.
Nedense tüm bunlar hiç inceleme konusu yapılmadan sen hastasın suçlamalarıyla geçiştirmeler. Sonuçta günden güne çoğalan bu hastalık toplumu içinden çıkılmaz bir hale getirerek, hastalara hayat hakkı tanımadığı gibi, sağlıklı insanlara da hayat hakkı tanımamaktadır. Geçmiş farklı mıydı sorusu aklına gelenlere söylenecek şey ise psikolojisi bozuk kişinin çok az olduğudur. Bunlar da hoşgörü içerisinde tedaviye çalışılmaktaydı. Bu gün ise hasta insan sayısının çoğaldığıdır. Hastaların ise hastalığı kabul etmediğidir. Hoşgörünün yok olduğu ve bencilliğin ön plana çıktığıdır.
Psikolog olunmamasına rağmen geçmişi yaşayıp, yaşananları şöyle akıl süzgecinden geçiren herkesin bu hastalığın nedenlerini görmesi ve bilmesi gerekirdi. Hani bir sözümüz var ya  “Delikli demir çıktı, mertlik bozuldu” diye işte günümüz insanının eğitimini etkileyen eden paylaşmadan yoksun sistemdir ki bizleri hasta etti.
Eskilerde törelerimize bağlılık, değerlerimizi yaşama vardı. Ayrıca eğitim sistemimizde de hem vicdani yönü itibariyle, hem de beşeri münasebetler itibariyle paylaşmak öğretilirdi. Yapılacak işleri de insanlarımız hiçbir karşılık beklemeksizin imece usulüyle yaparlardı. Karşılıksız yapılan işler bir ayrıcalık ve öğünme vesilesi olurdu. Açlar doyurulur, yoksullar giydirilirdi.
Çıkınındaki yarım ekmeği paylaşmak insanları mutlu eder. Sofrasındaki soğan ekmeğini birlikte yeme adına misafir bulmak için kendilerini paralarlardı. İnancımızın temelinden biri olan zekât paylaşma değil midir? Yaşlıya yardım, çocuğa sevgi, eşler arası uyum ortak paydalarda buluşarak paylaşma değil midir? Yuva kurmak varlığı, yokluğu, hastalığı ve sağlığı paylaşma adına bir akit değil mi? Arkadaşların kendi aralarında, çocukların anne ve babalarıyla sorunlarını paylaşmaları, kişilerin deşarj olmalarını ve kendilerini dinleyip kurgu yapmalarını önleyici değil mi?
Paylaşımla sorunlara çözüm aranması veya sorunların çözümlenmesi insana güven verip başarıyı sağlayan unsursa, bu durumda paylaşımda bulunup sağlıklı ve mutlu olmak daha güzel değil mi? Sadece sorunlarını mı? Sevinçleri, duygularını da paylaşmak insanı mutlu etmez mi? Acı doyurmak, açığı kapatmak. Hoş görülü olmak, Yanlış yapana yanlışla karşılık vermemek ve paylaşım sonucu kişinin doğruyu bulmasını sağlamak kime ne kaybettirir. Aksine kişiye ve topluma çok şey kazandırır. Paylaşmayı öğrenmek gerek. Öğrenme ise alınan bir eğitim sonucu oluşan unsurdur. O zaman ders programlarımızı yeniden gözden geçirerek paylaşma konusuna gereken yer verilmelidir. İnsanı hasta edip tedavi için onca şeye katlanmadansa, insanı hasta edecek unsurları ortadan kaldırmak gerekir. Çağımızın hastalığının önüne geçmenin tek yolu ise paylaşmayı öğretecek bir eğitimdir.

Yazarın Diğer Yazıları