Pes vallahi

Bu yıl da bir eğitim-öğretim yılının sonuna gelindi. İlk ve ortaöğretimin yanında yüksek öğretimde de dönem kapandı. Sınıflarını geçenler sevinçle karnelerinin ödülünü alırken, notları zayıf olanlar yaz sıcağında sınava hazırlanma ve ailelerine karşı mahcubiyeti yaşamaktadırlar.
Okullarından mezun olanlar bir üst okula girmenin hayallerini kurarken, yüksek okulu bitirenler bir iş bulup yuva kurmanın telaşına kendilerini çoktan kaptırıp gittiler.
Bu da gösteriyor ki okul yaşamının her kademesi ayrı bir sevincin yanında ayrı bir meşakkati de yaşatmaktadır. Bu yıl ise geleceğimizi yakından etkileyen sınavlar heyecan yerine ümitsizlik ve
stres yarattı.
Bu güne kadar yapılan ve yapılmaya devam eden en büyük hata ise işe göre adam yerine adama göre iş anlayışının devam ettirilmesi sonucudur ki devlet çarkı dönmez, halk mağduriyetten kurtulamaz olmuştur.
Amaç verimliliği sağlama yerine yandaşları işe yerleştirerek kadrolaşmaya gidilmesidir. Bu durum ise rezaleti beraberinde getirmiş,
her alanda yaşanan olumsuzluğu eğitim alanında da yaşatmıştır.
Belki belli alanlarda yapılan hataların az da olsa telafisi mümkün olabilir. Ama eğitim alanında yapılan bir hata insanların tüm yaşamına mal olup, geleceğini karartmaktadır.
Nitekim YÖK’teki ve ÖSYM’deki değişiklikler ise milyonların hayatını bitirmeye yetmişti, acı olanı ise geleceğimizle oynayanların devletin tepe noktaları tarafından korunması olmuştur.
Kişiye kefil olanlar, bu ülkenin yöneticileri değilmişçesine geleceğimizle oynayanları korurken toplumun idareye olan güveninin sarsılmasına ve geleceğin bitirilmesine bir şey olmamış gibi seyirci kalarak milletle alay
etmelerdir.
Olaylar büyüdükçe büyümüş, infiale yol açınca da  “canım bunlar da ayıp ediyor”  diyerek protestocular dövdürülüp içeri attırılmıştır. Sonunda bizlere farklı anlatılmıştı, böyle olduğunu bilmiyorduk diyerek bir daha konuşmamak üzere sessizliğe bürünmüşlerdir.
Ülkenin en güvenilir kuruluşu olan ÖSYM ise skandallar zincirine devam ederek, iki yılda yaptığı yedi sınavın beşinde şaibeler yaşatmaya devam etmiştir. Yaptıkları bu rezaleti farklı kurum ve kişilere yıkmaya kalkarak sorumluluklarından kurtulmaya kalkmıştır.
Son olarak Yükseköğretim Diplomalarının Denkliği için yapılan Tıp Doktorluğu Seviye Tespit Sınavında yüz sorudan yetmiş beşini geçen yılın sınav sorularının aynısını sorarak yeni bir skandala imza atmaktan imtina etmemiştir.
Yapılan ve yapılmaya devam eden LYS sınavıyla ilgili medyaya düşen bilgilere göre soruların çalınıp dağıtılacağını,  devletin üst düzey görevlisi bir kişi açıklamıştır. Çalınır veya çalınmaz. Esas olan
şu ki kuruma olan güvenin bittiğidir.
Bütün bu olanlara rağmen ÖSYM Başkanının halen niçin görevden alınmadığıdır. Bırakın alınmasına yargının soruşturma yürütmesi için açtığı davada ÖSYM Başkanının yargılanmasına YÖK’ün izin dahi vermediği düşünülecek olursa yandaşlığın millete nasıl tercih edildiğidir.
Kabul edelim ki kişinin görevde kalması çıkarı olanlar tarafından uygun olabilir . Peki, o görevdeki zatın ettiği yemine ne oldu. Toplumun karşısına çıkıp açıklama yaparken hiç mi utanmadı.
Her şey bir tarafa vicdan diye bir şey var. Milyonlarca çocuğun ve ailenin yaşadığı stres ve bu stresten dolayı avuçlardan kayıp giden geleceğin vebalini nasıl taşıyacak.
Koruyanlar gerekse korunanlar, iki kelimesinden biri Allah olanlar, helalden ve haramdan bahsedenler, beş vakit namaz kılıp dua edenler. Siz de biliyorsunuz ki yüce Yaradan bir buyruğunda  “Ey kullarım karşıma kul hakkıyla gelmeyin buyuruyor”  herhalde çıkar Allah’ın emrinden önemli olmasa gerek.
Yasalar müsait olabilir. Dini konuda farklı yorumlar getirilebilir. Halkın içerisinde dolaşırken insanların yüzüne nasıl bakılır. Bir hoca olarak öğrencilerinize ne öğretirsiniz. Söyleyecekleriniz olsa olsa önceliğinizi çıkarınız gerisi teferruattır şeklindedir
herhalde.
Vallahi pes doğrusu Ali Bey; sizin yerinizde kim olsa milletten özür diler görevi ehline tevdi ederdi. Sadece siz değil sizin bağlı olduğunuz kurumun başkanı da aynısını yapardı.
Demek ki ileri demokrasinin bürokratları böyle oluyor. Yönetimi ise yandaşa görev, halka çile diyor. Bekliyoruz nice yeni skandallara, yedide beşler yetmiyor, onda onlara.  

-------------------------------------------------------------------

Değerli ağabeyim Behiç Kılıç’ın vefatından duyduğum üzüntü sonsuzdur. Kendisine Allah’tan rahmet, bütün sevenlerine başsağlığı diliyorum.

Yazarın Diğer Yazıları