Pislik mi örtülüyor?

Milli Eğitim Bakanlığı’nca hazırlanan “Yaygın eğitim projesi” doğrultusunda bir grup eğitimci olarak 1990 yılında, bir aylığına ABD’ye gönderildik. Gönderildiğimiz projenin hedefi bizlerin “Müteşebbislik” konusunda formatör öğretmen olarak yetiştirilerek, ülkemize dönüşümüzde kazanımlarımızı çalıştığımız birimin hedefleri doğrultusunda öğretmenlerimizle paylaşarak şuurlu “Müteşebbisler” yetiştirmekti.
Tüm bunları bizlere Ohio eyaletinin başkenti Colombus Üniversitesi’nin hocaları öğretecekti. Ne onlar bize bir şey öğretti, ne de dönüşümümüzden bugüne kadar bizlere gidiş nedenimiz soruldu. Ancak bizler orada kaldığımız süre içerisinde birçok olayla karşılaşıp, bazı farklılıklara şahit olduk. Burada yaşayıp da gördüklerimizden konumuzu ilgilendiren bazı anılarımı sizlerle paylaşmamın gerekliliğine inandığım için yazma zorunluluğu duydum.
Üniversiteye sözde kurs için gittiğimiz o süreçte, okul bahçesinde çimler üzerinde güneşleyen genç kızlardan, başına topladığı gruplara öğüt veren papazlara şahit olmanın yanında, öğrencilerin kavgalarını ve bizdeki gibi okul duvarlarına sloganların yazıldığını görmedim. Bunlar benim çok hoşuma gitmiş ve işte demokrasi bu demiştim.
Geçirdiğimiz bu zaman diliminde ülkemin üniversitelerinin burslarıyla buralara okumak için gelen gençlerimizle de tanışma fırsatı buldum. Bunlar kendilerini tanıtırken bazıları ateist ve komünist olduğunu ifade ederken, bazıları da Vahabi mezhebini seçmiş sözde Müslüman geçinenlerdi. Ortak noktaları ise bizim vergilerimizden yapılan kesintilerle burada okurken, Türk düşmanlığı yapmalarıydı.
Bunlarla yaptığımız bir sohbette kendilerine gördüklerimle ilgili bazı sorularım oldu. Bu sorular ise, üniversite duvarlarına neden slogan yazılmadığı ve öğrenci kavgalarının olmama nedenleri oldu. Aldığım cevaplar ise beni hem şaşırttı hem de düşüncelerimi alt üst etti. Söyledikleri ise “Hocam siz ne diyorsunuz. Hiç öyle şey olur mu? Hemen okulla olan ilişki kesilir ve sınır dışı ediliriz.” Aldığım bu cevabın şaşkınlığı içerisinde tepkim, hani ne bileyim buraya demokrasinin beşiği derler de diye mırıldanmam oldu.
Oradaki gördüklerimden sonra kendi ülkeme dönünce, üniversitelerimizin duvarlarındaki yazılar, taşlı, sopalı, satırlı ve silahlı kavgalara bakarak acaba bizdeki mi özgürlük ABD’deki mi, yoksa oralarda okuyup da aldıkları eğitimin gereğini ülkemizde uygulayanların marifeti mi diye düşünmeden kendimi alamadım.
Diğer bir yönüyle bizim üniversitelerimiz eğer özgürse Redhackların günlerdir çarşaf çarşaf yayınladıkları belgeler bugüne kadar neden bilinmiyordu. Yılardır öğrencilerin menfaatler karşılığı pazarlanmaları, sürülen makam saltanatları, yandaş kayırmacılığı ve devlet mallarının peşkeş çekilmesi, yoksa bizdeki özgürlüğün bir gereği midir?
Öğrenci eylemlerine bakılınca neden kendi haklarını aramadıkları, peşkeşlere ve yönetim sultasına seyirci kalışları manidar değil midir? İllaki eylem yapmak için ideolojik ve bölücülük mü gerekmektedir? Kendi hakkını aramayanların bu yaptıklarına kim inanır ve kime ne yarar sağlar hiç düşünüldü mü? Son olaylarla daha net görüldüğü üzere, tabii ki çıkarları için bu olayları tahrik ederek gündem saptıranları, ayrıca medyada kendilerini savunmaya çalışan YÖK yöneticilerini izlerken, doğrusu bazı ilim adamlarına olan güvenimin sarsıldığı yetmiyormuş gibi midemi
bulandırmıştır.
Bir Bakan, beni takip ediyorlar diyerek yargıyı harekete geçirterek, Genelkurmay Başkanlığının kozmik bürosunu hallaç pamuğu gibi attırırken, bunca olaylara rağmen YÖK ve üniversitelerle ilgili yönetimin suskunluk içinde olması sizce de düşündürücü değil mi?
Önce Milli Eğitim Bakanı’nın açıklamasına, bilahare de hazırlanan yasa tasarısına bakarak her zaman olduğu gibi nasıl da sağ gösterilip sol vurulduğunun takdirini sizler verin. Bakan söyleminde “Bu yasa ile ilgili hükümet ve Bakanlık olarak bilimsel anlamda özgür, idari ve mali anlamda özerk bir üniversite arzuluyoruz” derken hazırlanan yasa teklifi tam aksini ifade ediyor.
İlki 31 Mayıs 1933 tarih ve 2252 sayılı üniversiteler yasası olarak uygulamaya konulmuş. Uygulanan bu yasa zaman zaman değişikliğe uğrayarak bugün yedinci değişikliğine hazırlanmaktadır. Yasanın ilk çıkışında bir üniversite varken bugün 168 üniversiteyle
4. 353. 652 bin öğrenciye ulaşılmıştır. Ayrıca o günden bugüne demokrasi anlayışı, ilmi gelişmeler ve eğitim teknolojisi konularında çok büyük gelişmeler
yaşanmıştır.
Hazırlanan yasada, oluşturulan tüm kurumların yapısına bakıldığında devlet memuru statüsündeki kişilerden oluşmaktadır. Bunlara paralel olarak yeni gelişmelere göre bölümler açılma yerine, klasik bölümlerle devam edilmesi. Yaz kurslarıyla gençlerin yolunması ve formasyon programlarıyla insanların hayallerinin karartılmasına devam edilmektedir. Amiyane bir tabirle, insanların halen kaz yerine konulmasına devam edilmektedir.
Görülen demokratiklik ise, kılık kıyafet serbestiyeti ve öğrencilere üniversitede yarı zamanlı çalışma olanağı sağlanmasıdır. Bunun gerisinde ise yarınlarda şalvarlı ve kafaları sarıklı öğrenciler ile hocaların üniversitelerde boy göstermesidir. Öğrencilerin çalışması konusunda da yandaşlara yeni iş sahası açılarak maddi imkân sağlanmasıdır. Kısacası yapılanlarla demokrasi yerine ideolojik ve peşkeşliğin devamında kararlar verilmeye devam ediliyor.

Yazarın Diğer Yazıları