“PKK ulusu” inşa etmek!

“PKK ulusu” inşa etmek!
Doç. Dr. Okur, PKK’nın kendi iradesine uymayan Kürtleri de dışlayıcı bir yapı kurmak peşinde olduğunu söyledi

Kürtlere düşman yapılanma

Gazi Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi  Doç. Dr. Mehmet Akif  Okur, “PKK, Kürtlüğe düşmandır, iradesine uymayan insanlar gitsin istiyor. PKK bir Kürt ulusu/ devleti istemiyor, amaçları bu adın arkasına gizlenmiş bir PKK ulusu/devleti’dir” dedi.

Birliği mayamıza borçuluyuz

PYD/YPG’nin Suriye’de ordu düzeni peşinde koştuğunu belirten Okur, bu önlenirse PKK’nın biteceğini vurguladı. Okur, “Farklılıklar abartılıp kurumsallaşırsa parçalanma olur. Birliğimizi Türk milletinin mayasının sağlam olması koruyor. Anayasada Türk kimliği stratejik öncelik olmalı” diye konuştu. 

 

 

“PKK ulusu” inşa etmek!

PYD/ YPG, PKK’nın Türkiye’den korunaklı bir ortamda ordu düzeni alışıdır. Bu, PKK’yı bitirme imkanını ortadan kaldırır.

Türkiye yanında yöresinde PKK idaresinde ne hukuki ne fiili bir bölgenin oluşmamasını sağlamalı.

Türklük hepimizin üstten kuşatıp bağlıyor sistemin dışına çıkarılması binanın kilit taşının çekilmesi gibi olur...

 

Gündem yoğun ve her başlık birbiriyle bağlantılı olunca, dünya sistemindeki yeni dengelerden, Ortadoğu ve Türkiye’nin jeopolitiğinin gereklerine, PKK’yla mücadeleden PYD’yle müzakereye birçok konuyu sığdırmaya çalıştık Gazi Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Uluslar arası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi  Doç. Dr. Mehmet Akif Okur’la söyleşimize. En önemlisi de Okur’un akademik alandan siyasete sunduğu “Türk gözü” vizyonundan baktık meselelere. Aynı haritaya bakarken kimi petrolü, kimi etnik devletleri görürken, Türkmen’i algılamayı sağlayan bir öncelikler düzeni “Türk gözü” ...

 

* PYD, PKK’nın ordu düzeni alışıdır

İlkin sıcak gündem... Estirdiği müstemleke iklimiyle tartışılan Joe Biden ziyaretinin sebebi hikmeti, “PYD’nin yeri müzakere masası mı, terörle mücadele sahası mı olmalı” ?

Doç. Dr. Okur, Türkiye’nin “PYD, PKK’nın uzantısı terörist bir yapılanmadır” tavrında ısrarını sürdürmesinden yana:

 “PYD masada olsun demek, ’PKK’yla mücadele edin ama PYD/YPG’yi düşman görmeyin. Erbil ile kurduğunuz ilişkinin benzerini onlarla da kurun’demek. ’Devletler isyanla mücadelede ne yaparsa başarılı olur’sorusunun ilk cevabı, ’Ordu düzeni almasına izin vermeyeceksiniz’dir. PYD/ YPG, PKK’nın Türkiye’den korunaklı bir ortamda ordu düzeni alışıdır. Bu, PKK’yı bitirme imkanını ortadan kaldırır. Suriye’nin kuzeyinde, Türkiye’de oluşturulmak istenene örnek bir yapılanma mevcutken, Türkiye PKK’yla çatışma menzilinden çıkamaz. Ordu düzeninin karşısına ordu gücüyle çıkmazsa başarılı olamaz.”

* Ordu gücünü devre dışı bırakması mı söz konusu?

Bir dayatma var. Türkiye Uludere’den sonra mücadeleyi bıraktığında neler olduğunu unutmamalı. Bırakmamış olsaydı, terörist sayıp mücadele ettiği bir örgütü sınırlarının dibinde istememesi, uluslar arası toplumda anlaşılabilirdi. Ama kendisi terör örgütü ile masadayken, o örgütün hedefi olmamış bir üçüncü ülkeye ‘Niçin temasta bulunuyorsun’ deyince etkisi olmadı. Terörle mücadele durmasaydı, Suriye’de kantonlaşma zemini oluşmazdı. Suriye’de rejimin değişeceğini varsayıyorduk; gerçekleşmedi. Kantonların birleşemeyeceğini varsayıyorduk; Tel Abyad’dan sonra birleştiği görüldü. Türkiye’yi etkilemeyeceği söyleniyordu tersine, PKK, uluslar arası alanda “diplomatik temas” imkanı buldu ve taleplerinin çıtasını değiştirdi...

 

Güneydoğu’yu mankurtlaştırıyor

* Nihai talebi dün de bugün de “Kürdistan” değil mi?

PKK bir Kürt ulusu/ devleti istemiyor, bu adın arkasına gizlenmiş bir “PKK ulusu/devleti” inşa ediyor. Sovyetler’in, bütün kimlik değerlerinden koparılmış  “homosovyetikus” insanı yaratma projesini Güneydoğu’ya uyarlıyor. Kürtlüğün bütün değerlerine düşman ama bu isme ihtiyacı var. “PKK insanı” olmak, 24 saat içinde olduğunuz propagandayla oluşturulmuş, geleneğinizle, tarihinizle, kültürünüzle, inancınızla hiç ilgisi olmayan yeni bir kimliktir. O yeni kimliğin kendisine Kürt diyen başkalarına da empoze edilebilmesi için ihtiyaç duyulan alanı yaratır özyönetim. PKK göç istiyor. İradesine uymayan insanlar gitsin; boykot, gerektiğinde referandumda bu talebini onaylatabileceği insanları kalsın sadece.

* Buna karşı batıda da  bir “verelim kurtulalım” anlayışı da, toplumsal kopuş da yaygınlaşıyor ama...

 “Bir arada yaşama problemi var” algısı yaratıldığı için böyle. Bu problemden söz edebilmek için aynı mahallede otururken hayat tarzlarının birbirini itmesinden kaynaklanan bir çatışma olması gerekir. Tarihi Kürtlüğün değerleri milli devlet çatısına girdiğinden beri böyle bir şey yok. Gerilim, terörün etnik motifle gerekçelendirilmesiyle ortaya çıktı. Bu kadar ağır propagandaya rağmen birlik beraberliğimizi koruyor olmamızın sebebi Türk milleti mayasının çok sağlam olması... Şuan yaşanan PKK’nın en güçlü olduğu dönemde, en üst perdeden isyan çağrısıdır. Yapabileceği ne varsa yapıyor. Buna rağmen geniş kitlelerden karşılık bulamaması önemlidir. Bu terörle mücadeleden korkulmaması gerektiğini gösterir. Türkiye örgütün üzerine gitmeyi sürdürdüğü müddetçe tesiri daha da azalacak.

 

Saldırı ve suikastlar olabilir

* Tersine daha kanlı bir çatışma süreci öngören senaryolar da var;başta büyükşehirler...

Cizre’ye göz yumulsaydı böyle bir yayılma görecektik. Ama Güneydoğu’daki deneme başarısız olunca PKK yeni bir macera için kadro sıkıntısı yaşayacaktır. Bu iş, ’filan yerde Güneydoğu’dan göç etmiş çok aile var hendek kazın’gibi bir olay değil. Bilfiil örgüt elemanlarının organizasyonu gerek. “Masaya dönün” dayatmasına boyun eğilseydi, “Madem fiilen ortadan kaldıramıyorsunuz kabullenin, bir statüye dönüştürün.” Denecekti. Sonra da bu statü hendek kazabildikleri her yerde geçerli olacaktı. O zaman dediğiniz olurdu. Büyükşehirler için tehlike sivilleri hedef alan bombalı saldırılar ve suikastlar olabilir .

 

Siyasal islamcılık siperlerini Türk Milliyetçiliği’ne Bırakıyor

*  “Türklük” kavramı Anayasa’dan çıkarılırsa bu etnik yarılma başta olmak üzere bütün meselelerimiz hallolacakmış gibi bir atmosfer oluşturulmasına ne diyorsunuz?

Aksine Türk kimliğinin korunmasının stratejik öncelik olması gerektiğini düşünüyorum. Zaten TV dizilerinde, söylemde görüyoruz; siyasi İslamcılık da ideolojik siperlerini birer birer terk edip milliyetçiliğin fikri siperlerine geliyor. Çünkü Türkiye’de selefi akımlar üzerinden İslamcılığın geleneği yok ama milliyetçilik çok geniş bir sosyolojik havzaya sahip. Yerlilik tartışması da o yüzden... Sadece batılı akımlarla değil; Seyyid Kutup yerli midir, İran üzerinden tercüme edilen akımlar yerli midir? 

*  Yıllarca “mozaik” politikasıyla etnik kökenlerine hapsedilmiş kitleler de var ve onlar böyle bakmıyor ama meseleye...

İnsanlar, hayat tarzları, fikirler farklılaşabilir ama bu farklılık içinde ortaklık bulamazsanız demokrasi olamazsınız. Farklılıkları abartıp kurumsallaştırırsanız parçalanırsınız. Irak’ta artık her etnik grubun dilediği kadar siyaset yapma imkanı var ama Irak yok.  Kavramların tarihi genişledikçe çağrışımları da genişler. Türkiye için bu uzun geçmişli kavram Türklük; her kesime kendisini içinde bulabileceği bir ev sunabiliyor. 1600’de Londra’da basılmış bir kitap kapağında “Muhammedilik veya Türk Tarihi” yazıyor; asırlarca boyu Müslümanlıkla eşdeğer görüldü. İslami değerler sistemini önemsiyorsanız böyle bir geçmişi var. Kendini sekülerlik üzerinden tehlikede hissedenler için Cumhuriyet ve hatıralarıyla dolu bir geçmişi var. Hukuki bir kimlik; her etnisite doğal tezahürlerini de kendi içinde bulabilir. Türkiye bir Türkmen devleti değil Türk devleti; bu fark önemli. Hepimizin üstten kuşatıp bağlıyor Türklük; sistemin dışına çıkarılması binanın kilit taşının çekilmesi gibi olur...

 

Türk Sünniliğinin geçmişinde mezhep çatışması yok

Söz dönüp dolaşıp ’ülkelerin iç işlerine biraz fazla mı burnumuzu sokuyoruz’mevzuna gelince, “Anadolu’yu bir yere taşıyamayız; bu coğrafyadayız, burada olan her şey bizi etkiliyorsa biz de olanlara karşı bir şey söylemek durumundayız” diyor Mehmet Akif Okur.

11-003.jpgÖnce “bu coğrafya” nın anlaşılmasını sağlayacak “büyük resim” :

 “Ermenistan’la sınırınız kapalı. İran’la jeopolitik rakipsiniz. Kuzey Irak’la 10 yıl sonrasını bilmiyorsunuz. Suriye sınırı Afrin’e kadar PKK’ya bırakılmak isteniyor. Kalan kısımda ölümüne düşman olduğunuz Esad var. Mühürlenmişsiniz. Bunu kabul ettiniz; Irak’taki  İran nüfusu malum... Suriye’deki mücadeleyi kazandığını düşünün; Ermenistan’la da münasebeti var. Kuşatıldınız! Öte yandan Rusya ile ABD arasında soğuk savaştan bu güne en ciddi gerilim yaşanıyor.  Obama, Rusya’yı çevreleyip ekonomik baskı altında tutarsa çökeceğine inanıyor. Putin ise ekonomik ablukayı Ortadoğu’nun yeni güvenlik sağlayıcısı olup  silahla kırmaya çalışıyor. Obama, Çin meydan okumaya hazırlanırken kaynaklarını tüketmek yerine çekirdek çıkarlarına odaklı geriden liderlik sürecine giriyor. Petrol bağımlılığını ortadan kaldırmak için kaya gazı ve yeni ithalat havzalarına yöneliyor. İran’la İsrail’i uzlaştırmaya çalışıyor. Ama IŞİD Erbil kapılarına dayandığında da tatilini yarıda kesip, Amerikan uçaklarına ’Erbil’in düşmesini engelleyin’emri verebiliyor...”

* ABD’nin Ortadoğu’daki kırmızı çizgisi Erbil’den mi geçiyor yani?

IŞİD,  Erbil’i düşürseydi, Kürt milliyetçiliği bir iki kuşak boyunca kimseyi inandıramayacak bir ideolojiye dönüşecekti. ABD o yapının korunmasında hassas...

* Tehdit olarak kullanmak için mi gerçekten bir devlet oluşumu istediği için mi?

ABD bunu bir bisiklet gibi düşünüyor. Ortam uygun olduğunda pedalı ileriye doğru çeviriyor,  değilse zorlamıyor. Ama gelinen noktadan geriye gitmemek için her şeyi yapıyor. Kesin olan, ABD burada bir Kürt devletini istiyor. Ama bunu mümkün olan en az çatışmayla, hatta öyle bir konjonktür yaratıp  Bağdat’ı, kuzeyinden vazgeçer hale getirerek yapmaya çalışıyor.

* Peşine de Suriye’den kopardığı ikinci parçayı ekleyecek...

Evet. Ama Suriye ile Kuzey Irak, Türkiye açısından farklı. Türkiye Kuzey Irak’ta bulunan unsurlarla tarih boyunca doğrudan çatışma yaşamadı. Fakat Suriye’deki yapı 30-40 yıldır aktif şekilde savaştığımız bir örgüt tarafından dizayn edildi. Tüm refleksleri düşmanlık ve nefret üzerine. Suriye Kürtlerini PYD/YPG organize ederse bunun tehdit oluşturmaması beklenemez. Kuzey Irak deyince hep aklımıza Barzani geliyor. Oysa orayı kimin yöneteceği net değil.  KDP-KYB dengesi var ama sivrilen PKK da var. Gelecekte Erbil’i de PKK’nın içinde bulunduğu bir koalisyon yönetebilir. Bu yüzden etrafımızda kalıcı jeopolitik değişimler olurken konjonktürel ilişkilerden hareket edemeyiz.

* O zaman Türkiye’nin temel jeopolitik menfaatlerinin gereği nasıl bir strateji?

Türkiye kriz yaşamadığı dönemlerde çıkarları örtüşmediği için batı sistemiyle kavga ediyor. Ama mermiler patlamaya başladığında en güvenilir siper olarak, “Bu sınırlar NATO sınırıdır” pozisyonunu alıyor. Türkiye önce yanında yöresinde PKK idaresinde ne hukuki, ne fiili bir bölgenin oluşmamasını sağlamalı. Kendisine dost unsurların güçlü olduğu bir Irak ile Suriye’ye taraf olmalı.  Büyük güçlerin hiçbiri güven vermediğinde,  kurumsal ittifaklarıyla arasındaki mesafeyi açabilmesinin tek yolu milli kapasitesini arttırmak. Ancak böyle kriz dönemlerinde kendini güvende hissederek kendi politikalarının arkasında durabilir. Milli savunma sanayine yatırım kalıcı kılınmalı. Bu Türkiye’ye özerk hareket imkanı verir...

* Etnik yahut mezhep temelli politikalara meyilli bir zihniyetin elinde “özerk hareket imkanı” da risk değil mi?

Bugün dış politikada tarihe çok referans yapılıyor ama  gerçekliğimizle örtüşmüyor. Bizim bu coğrafyayla münasebetimiz arkasında bir mezhep çatışması bırakmış değil.  Türklerin temsil ettiği Sünnilik mezhep çatışmasının odağı olmuş bir Sünnilik değildi. Bizim camilerimizde dört halife ile birlikte Hasan ve Hüseyin’i de görürsünüz.  Türklerin yaşadığı coğrafyadaki ehli sünnet anlayışında Hz. Ali en parlak figürdür. Kut’ül Amare’de Şii aşiretleri destekliyor ordumuzu. Irak’ı kaybettikten sonra Ayetullah’ın fetvası “İngilizlere itaat edilmez kafirdir. Faysal’a itaat edilmez İngilizlerin uşağıdır. Ayaklanın ve Ankara’yla temasa geçin” şeklinde. Osmanlı Ortadoğu’dan temizlendikten sonra Sünni dünya, İran devriminden sonra da Şii dünya yeniden formatlandı. Şimdi bu iki yapı üzerinden İslam dünyası çatışmaya taraf yapılmak isteniyor.