PKK’nın yeni stratejisi...

Adıyaman, Şanlıurfa ve Gaziantep Gündeydoğu’nun en sakin illeri olarak bilinir. Sanayi ve istiham açısından Gaziantep’i ayrı tutarsak diğer iki ilimizde endişe verici olaylarla karşı karşıyayız. PKK, DAİŞ (IŞİD) ve Suriyeli sığınmacılar ekseninde değerlendirilebilecek benzer gelişmeler her iki şehrimizdeki huzur ve suküneti hedef alırken önümüzdeki günlerde olabilecekler bakımından da bir takım işaretler sunuyor. Aslında bu ve buna benzer saldırıların olabileceği aylar öncesinde istihbaratın ögörüleri arasındaydı. Kasım 2011’de istihbarat birimlerinin hazırladığı bir rapora göre PKK deşifre olduğu illerdeki gerilla gücünü Şanlıurfa, Adıyaman, Gazientep ve Kilis sınırına yoğunlaştırma kararı almıştı. Bu amaçla örgütün lider kadrosunda bulunan Fahmen Hüseyin ve Cemil Bayık’ın kararıyla Şanlıurfa’ya bir kaç kilometre mesafedeki Resulayn ilçesinin yüksek kesimlerine yeni bir kamp kurulmuş ve ilk etapta 150 terörist yerleştirilmişti. Kampın adına da Suriye’nin kuzeyindeki çatışmalarda öldürülen Cudi kod adlı Rüstem Bayram’ın adı verilmişti. Nihai olarak bu şehirlerde sansasyonel eylemler düzenlenecek ve yeni kamp sayesinde sınır geçişlerindeki dinamizm artırılacaktı. İstihbaratın ulaştığı bu bilgiler o kadar netti ki ilgili emniyet birimlerine uyarı niteliğinde yazılar gönderilerek teyakkuz halinde olunması istenmişti. Ancak edinilen ilk bulgular ister üzerinde bir çanta isterse vücuduna konuşlandırılmış bir teçhizat olsun, canlı bomba olan kişinin böylesine sıcak bir havada üzerindekileri gizleyerek o kalabalığın arasına nasıl karışabildiği sorusunu akla getiriyor. 
Hedef Kürt koridoru mu?
Her iki şehrinde geçmişte PKK terörü ile arasına ciddi bir mesafa koyması ve birlikte yaşama kültürünü ortalamanın üzerinde tutmayı başarması dikkat çekiyor. Haritaya bakıldığında her iki şehrimizin çizdiği hat  “sözde Kürdistan”  çığırtkanlığının batıyla olan ilişkileri açısından ciddi bir moral-motivasyon engeli olarak kabul edilebilir. Bu hattı aşan irade siyasal-etnik ayrışma bağlamında Akdeniz ve Anadolu’ya daha güçlü nüfuz edebilir ve aynı zamanda Suriye sınırında oluşmakta olan ve adına Rojava dedikleri coğrafyanın kuzeyle entegrasyon sürecini hızlandırabilir. Hatırlanacak olursa çözüm sürecinin yanlış bir ilişki ağı ile yürütülmesi neticesinde örgütün siyasal moral gücü artarken, “Rojava”  ile ideolojik bir vizyon inşa edilmişti.
Neden bu iller?
Adıyaman ve Şanlıurfa işsizliğin yoğunlaştığı illerimiz arasında yer alıyor. Adıyaman %16.1 ile 2012 yılında işsizlik oranının en yüksek olduğu 5 ilimizden birisi. Adıyaman aynı zamanda en yüksek göç veren 7 ilimizden birisi. Bu sebeple şehirdeki gençlerin üniversite okumak ve/veya mevsimlik işçi olmak dışında daha güçlü seçenekleri bulunmuyor. Mevsimlik İşçiler Derneğine göre 252 bin nüfuslu Adıyaman’da 60 binin üzerinde mevnsimlik işçi yılın 7-8 ayını başka bölgelerde geçiriyor.  Bu sebeple Adıyaman için “ırgat şehir” benzeri ifadeler kullanılıyor. Son aylarda çoğunlukla Suriye’de gelen sığıınmacılar olduğu belirtilen ve sokakta, trafik ışıklarında dilencilik yapanların sayısında ciddi bir artış görülüyor. Bununla birlikte yerel gazetelerde yaralama, gasp ve hırsızlık haberlerineki artış göze çarpıyor. Şanlıurfa ise işgücüne katılım oranında %43 ile en düşük iller arasında. Türkiye’deki sıığınmacıların beşte biri, yani 650 bin Suriyeli Urfa’da bulunuyor. Her ne kadar çadırkentler kurulmuş olsa da buradaki sığınmacılar farklı yollarla şehirde yaşamaya çalışıyor. Suriyeli sığınmacıların meydana getirdiği bütünleşik etkiler Urfa’nın ekonomik ve sosyal dokusunu büyük ölçüde tahrip etmiş durumda. Günlük ücretleri 20 liraya kadar düşen sığınmacılar ucuz istihdam aracı olarak kullanılıyor. Böylelikle mevcut işsizlere sürekli yenileri ekleniyor... Bu sebeple şehir merkezinde  “Suriyeli istemiyoruz”  ana vurgusuyla eylemler düzenlenmeye çalışılıyor. Dolayısıyla her iki ilimizinde terörün beslediği kaynakların işlevsel hale gelmesi açısından ciddi bir tehlike altında olduğu görülüyor. 

Yazarın Diğer Yazıları