Polis ve öğretmen operasyonları

Bunların aklı sırf bölmeye parçalamaya çalışıyor. Ayrımcılık merkezli bir zihin yapıları var.

Bakar mısınız lütfen...

Şimdi tutturmuşlar 46 ölçüt getirerek öğretmen alacaklarını söylüyorlar.

Emniyet müdürlerine getirdikleri gibiyse Türkiye’nin halini bir düşünün.

Emniyet’te kıyım

1750 müdürden en az 1400’ünü tasfiye ettiler. Böyle bir facia karşısında yer yerinden oynamalıydı. Çünkü bu insanlar sıradan kimseler değil. Hepsi devletin sırlarını bilen, önemli işlere imza atan kimseler. En önemlisi de Emniyetin nitelikli, zor yetişen, kalifiye eleman kadrosuydu.  Devletin Emniyet gibi özel ve hassas nitelikli elemanlardan oluşan bürokrasisi tasfiye ediliyorken şu hazin tabloyu görüyor musunuz? Ortalıkta etkili muhalif bir ses yok, en ufak bir cızırtılı itiraz dahi yok.

Bunun adı resmen kişilerin kazanılmış haklarını ellerinden almak, zorla, istemediği halde, yaşları da kanunun belirttiği süreye ulaşmadan, insanların onurunu, kişiliğini itibarını yerle bir edip, hiç hükmüne indirerek defterden silmek denir.

Öteki adı Polis darbesi olabilir.

Eğer Türkiye’de bu düzeyde, bu sayıda polis müdürü sakıncalı idiyse, bu ülkenin işi çoktan bitmiş de haberimiz olmamış demektir.

Öğretmenlik ölçütleri

Şimdi de öğretmenlere ölçüt getireceklermiş.

Neye göre?

Ölçünün de bir ölçütü olması gerekir.

Çok daha önemlisi, öğretmenlik 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Yasasına göre bir meslektir. Öyle ise mesleğin ana ölçütleri olmalıdır. Bunun için de yol bellidir: Meslek analizi yapmak.

Bugüne kadar dünyada belli başlı öğretmen rol ve davranışlarıyla, ahlaki ölçütleri üç aşağı beş yukarı belirlenmiştir. Peki, siz neye ve kime göre bir meslek analizi hazırladınız?

Belirsiz.

Hazırladığınız bir meslek analiz ölçeği varsa, bunun bilimsel olarak geçerliği ve güvenirliği tespit edilmiş midir? O da belli değil.

Mesela mülakatta bakacaklarmış: Öğretmen ahlaklı mı diye.

Başka?

Ses tonu iyi mi?

Kılığı kıyafeti düzgün mü?

Kısacası, saçı, sakalı, bıyığı, elinin boyası vs.’ye bakılacak mesleğe alımına karar verilecekmiş. Kim verecek kararı? O kararı verenlerin öğretmene getirilen ölçüte uyup uymadığını nasıl bileceğiz?

Benim asıl anlamadığım şu: İnsanın ahlakını mülakatta nasıl ölçeceksiniz?

Dikkatinizi çekerim: Bunların hepsi sübjektif ve hoşlanma ile ilgili değerler. Kimse kusura bakmasın. Eğer böyle bir yol izlenirse mülakatı yapacak olanların hoşlanma değerleri, Bakanlığın değerlerini aşar. Bunun da ötesinde bu ölçütleri yazanların zihninden geçen hoşlanma değerlerini de aşar. Çünkü soyut kavramlar bunlar. Söyler misiniz; benim hoşuma giden ses tonunda konuşmayan, ancak, bir zekâ abidesi olan öğretmen adayı, niçin sırf ben o sesi beğenmedim diye işini kayıp etsin? Benim giyim zevkime uymayan bir erkek ya da kadın öğretmen, niçin kendi zevkine göre giyindi diye işini kayıp etsin?

Bir şey daha: Görev yerinde 12 yılını dolduranları hallaç pamuğu gibi dağıtacaklarına dair yeni açıklamalar var. Azizim, sizin beyniniz yıkım ve dağıtım üzerine mi çalışıyor?

Yazarın Diğer Yazıları