Propagandada matine-suare

Önce Gece Görüşü başladı. Burada iki yanlı, iki de objektif yorumcu vardı. Ana tema Kandil operasyonu idi. Daha sonra Cumhurbaşkanlığı seçimine geçildi. Gürkan Hacır ile Murat Çelik tarafsız kaldılar. Hacır'ın bir öngörüsünü buraya almak istiyorum; "Seçimden önce iki önemli paket bekliyorum. Bunlardan biri Murat Karayılan olabilir. Diğeri FETÖ'den Adil Öksüz." Sizce olabilir mi? Bence mümkün. 1999'daki APO'nun getirilişini anımsayın. Yine seçim öncesiydi ve Ecevit, bu sayede oylarını yüzde 8.5 artırıp başbakan olmuştu. Arada MHP'nin de oyları yükselmişti.

Abdülkadir Selvi ile Prof. Dr. Mehmet Şahin renklerine uygun konuştular. Hiç yadırgamadım. Adamların işi bu. Hükümet ve devlet imkanlarından bu şekilde nemalandıkları gerçek.

Bu bölümden hemen sonra Late Night -geç saat- suaresi başladı. Biraz hafifletirsek. Uykudan sonra diyebiliriz. "Ucu açık" bu söyleşinin bitişi hayli uzun sürdü. Erdoğan'a özel ekipte, kendi programını feda eden Hande Fırat yer aldı. Mehmet Soysal ise Demirören Medya'nın CEO'su unvanıyla oturmuştu.

Erdoğan, alışık olduğu gibi sündüre sündüre konuştu. Sinirlendiği anlarda her zamanki gibi gözlerini kocaman kocaman açtı.

İtiraf

Cumhurbaşkanının upuzun cümlelerini kısaca özetlemek mümkün. Meslek hocalarımın önerdiği üzre "hap gibi" sunacağım. En önemli itirafı "FETÖ'nün bizim zamanımızda büyüdüğünü reddedemem" idi.

"Seçim sonrası OHAL'i kaldırabilirim" biraz bulanık kaldı. Tuhafıma giden önerisi ise dört bir yana kıraathane açma sözüydü. Zaten işsiz güçsüz insanları iyice tembelliğe sevk etmek ne kadar doğru? Oradaki kütüphanelere hangi tip kitapların konulacağı şimdiden belli.

Kabinenin parlamento dışından atanması konusu da net değildi. Bunda uygulanacak olan, TBMM'ye sokulacak milletvekili sayısına bağlı olunacağı kesin. Demek ki, aynı zarfa girecek ikinci listenin önemi iyice kesinleşti.

Geç saat propagandasının tek faydası "niyetleneceklere" sahur zamanının getirilmesiydi. Unutmadan bir hakkı da teslim etmeliyim. Bu sorgucu ekibinden "FETÖ sorusu"nun nasıl çıkabildiği. Sadece bu nedenle tebrik etmeliyim.

***

Vefalılık

Geçtiğimiz günlerde Muhammed Ali'nin ölüm günüydü. Vefatının ardından ne çabuk iki yıl geçti. İnsan ömrü dediğimiz şeyin ne kadar olduğunun tipik örneği.

Neyse, yine boks tarihinin en renkli ismine dönelim. TRT Spor'da yayınlanan Orhan Ayhan'la kendine yakışanı yaptı. Gün olarak biraz gecikmeli de olsa, hazırlanan belgesel güzel bir saatte yayınlandı. Tabii "Muhammed Ali uzmanı" Orhan Ayhan işi üstlenince mükemmel bir zaman turu izledik. Cassius Clay ile başlandı. Oradan Kentucky-Louisville'deki cenaze törenine kadar gelindi.

Clay'ın sırf bisikletini çalanı dövmek için boksa başladığı anlatıldı. Bana da yakın dönemde kaybettiğimiz şampiyon boksörümüz Sinan Şamil Sam'ı hatırlattı. O da kız kardeşine laf atanları evire çevire dövme uğruna boksör olmuştu.

Türkiye uyumadı

Artı 81 kiloda 1960 Roma Olimpiyatları'nda altın madalya kazanan gencin yıldızı, İslamiyet'i seçmesiyle başladı. Zirveye tırmanışın her safhası ayrı olaydır. Ülkemiz için en önemli maçı 1971'de Zaire'nin başkenti Kinşasa'da yaptığıdır. Foreman'ı sabırla yıkan taktiğini unutmak mümkün değil. Ayhan büyüğümün en önemli özelliği, geçmişteki hiçbir detayı atlamaması. Örneğin, Mehmet Ali'nin cenazesine gidişte birkaç saatte Amerika vizesini alan Erkan Özoral'ı hatırlaması gibi. Bu değerli diplomat şimdilerde Azerbaycan büyükelçimiz. Ayhan, kardeşinden yakın gördüğü Cemal Kamacı ve asrın güreşçisi Hamza Yerlikaya'yı da unutmadı. Tabii M. Ali'yi Türkiye'ye getiren Necmettin Erbakan merhumu da.

Öte yandan bazı ekranlar da Muhammed Ali'yi unutmadılar. Ancak, yaptıkları ellerindeki eski görüntüleri yayınlamaktan öteye gitmedi...

***

Başarının sebebi

Acun Ilıcalı'nın genelde "doldur, boşalt, bağ yap" kanalı 8.5'taki bir tekrara takılıp kaldım. Bu O Ses Türkiye idi. Niye başarılı olduklarını daha iyi anladım. Bir kere o gece yayınladıklarında gelmiş geçmiş en renkli jüri vardı. Ebru Gündeş, MFÖ'nün Mazhar ile Özkan'ı ve Hadise oradaydı. Hepsinden önemlisi Athena Gökhan'ın -Özoğuz- bulunmasıydı.

Ses ve komedinin iç içe geçtiği yayında tatlı dalaşmalar bile mutlu etti. Popstar'ın niye tutmadığını böylece daha iyi anladım. Sunumundan, Armağan Çağlayan'ına kadar "dört benzemez" ile yola çıkılmamalı. Osmantan Erkır'a tavsiyem bir daha bu kadroyu denememesi. İlle de tekrarlayacağım diyorsa kendi dahil herkesi değiştirmesi. Bir tek Bülent Ersoy hariç...

...

GÜNÜN SÖZÜ

Bilgisizlik parayla satılmadığı için çoğu kimsede vardır. İsmet Özel

Yazarın Diğer Yazıları