Recep Bey’in paketinden neler çıkacak

Açılacak pakete mâlûm medyanın verdiği isim: Demokratikleşme paketi. Demokrasi paketi diyenler de var.  Eğer,  “redaksiyon çalışması tamamlanamadı”  gibi bir gerekçeyle yine erteleme durumu olmazsa, yarın açılacak paketten memleket sathına yayılacak olan koku, iktidârın Şeytan Üçgeni dediğimiz ABD, İngiltere, İsrâil üçlüsünün ve tabiatiyle AB Konseyi’nin koltuklarında oturan masonların politikalarına uygun olarak attığı her adımı ağızlarından sevinç salyaları akarak alkışlayanlar tarafından iç açıcı, zihin ferahlatıcı bir parfüm kokusu gibi algılanacak, milletin de öyle algılaması için mutluluk çığlıkları atılacak.
Senin-benim mîdemiz bulanmış, Türklük şuuru taşıyanlar o kokudan iğrenip kusacak hâle gelmiş ne önemi var?
Nice zamandır, medyadaki bir sürü kalem iğne gibi kullanılarak, millî bünye üzerinde ‘aşılama’ faaliyeti sürdürülüyor.
Bilindiği gibi aşı, uygulandığı bünyeye önce hafif bir acı verir, sonra tatlı bir kaşıntı oluşturur, kısa bir süre sonra kişi ölümüne bile yol açabilecek muhtemel hastalıktan korkmamaya, aptalca bir özgüven duygusuna kapılarak  “Artık bana bir şey olmaz”  demeye başlar. Öldürücü salgın hastalık ortaya çıktığında ise, aşı yaptırmayanlar gibi yaptırmış olanların da önemli bir kısmı irsî yâhut yetersiz beslenme gibi sebeplerle o hastalığa yakalanırlar ve kırılıp giderler.
Nitekim, son bir-iki yıldır çevrenizdeki insanlar arasında hiç de bölücü bir zihniyet taşımadığı halde,  “PKK mutlaka ayrı devlet kuracağım diyorsa kursun, kuracakları devlet bizden en fazla 11 vilâyeti alır; elimizde yine 70 vilâyetli koca bir ülke kalacak demektir, yeter ki İstanbul’da, Ankara’da, İzmir’de, Mersin’de, kısacası bizim elimizde kalacak yerlerde yaşayanlar ’Buralarda yaşamaya devam edeceğiz’demesinler, def olup oraya gitsinler”  meâlinde konuşanların varlığına siz de şâhit oluyorsunuzdur.
Bölücülük mikrobu, bölücü törörist azınlığın varlığından ziyâde, terörün uzun yıllar sürmesinden “İllâllah!” diyen insanlara da bulaştığı ve onları ülkenin bölünmesine râzı hâle getirdiği için tehlikelidir.
Ülke çapında yapılacak mahallî seçimler yaklaşırken ve bir sene sonrasında da genel seçim varken, açılacak pakette açık ve kesin bir taahhüt hâlinde Türkçe’nin tek ve resmi eğitim-öğretim dili olmaktan çıkarılarak etnik dillerde eğitim maddesinin yer alacağını zannetmiyorum, fakat bu konuda zayıf da olsa ileriye dönük bir yeşil ışık yakılacak olursa, bölücülük mikrobunun çok daha fazla güçlenmiş olarak mill’i bünyenin tüm organ, doku ve hücrelerine nüfuz etmesi için elverişli bir sürecin kapısı aralanmış olacaktır.
“Atatürk’ün partisi” olma etiketini CHP’-nin târihi kimliğine ve ALTI OK’a gönül vermiş insanlarımız için âdetâ bir avutucu ve uyutucu ve hattâ uyuşturucu unsur olarak kullanan Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlığı altındaki ana muhâlefet partisinin genel merkezinden zaman zaman maalesef Atatürk’ün devlet felsefesiyle aslâ uyumlu olmayan sesler yükseliyor. Kezâ,  “Türk milliyetçiliğinin bayraktarı”  olmak iddasındakiMHP Genel Merkezi’nin milletimizin dînî duygularını istismar ederek ülkemizin bir numaralı baş belâsı olan AKP iktidârını yıkmak şurada kalsın sarsmak için bile yeterli olamayan çıkışları ve Genel Başkan Devlet Bahçeli’nin dinleyenlerin çoğunun zihninde  “Bir tesellî ver”  şarkısını çağrıştıran nutukları da AKP iktidârı sâyesinde gittikçe güçlenen bölücülük mikrobunun yok edilmesini isteyen Türk aydınlarının istikbâle mâtuf endişelerini arttıryor.
Bu iki partinin yarın paketin açılması sonrasında ortaya koyacakları tavır, hayâtî derecede önemlidir
TSK’ya karşı önce birkaç eri, birkaç astsubayı ve birkaç küçük rütbeli subayı derdest edip tutuklamalarla başlatılan sürecin nereye dayandığı belli.
Kürtçe TV, özel Kürtçe kursları gibi “ufak tefek” adımlarla başlatılan sürecin sonunda nereye varacağı da belli.
İktidârın açtığı her paket, bölücülük mikrobunu ve bölücüleri güçlendiriyor, ülke bölünmeye doğru sürükleniyor.
Birileri bizi hâlâ Hacivat-Karagöz kavgalarıyla avutup uyutmaya, uyuşturmaya çalışıyor!

Yazarın Diğer Yazıları