Referandumu "temizlemek" için bir ihtimal daha var

Anayasa'da ve paralelinde rejimde değişiklik öngören 16 Nisan referandumu yapıldı. Sonuçlar kağıt üzerinde resmiyet/kesinlik kazandı. TBMM, yeni sisteme "uyumlu" hale gelmek üzere çalışmaya başladı. Ve fakat, o gün sandıktan çıkan sonuç gerçek sonuç muydu tartışması bitmedi, bitmesi de zor gibi...

Dr. Mete Durdağ, "Hayır" diyenlerce "kirli" olarak anılan referanduma YSK müdahalesine dair kapsamlı bir rapor hazırlamış. Tamamını yayımlama şansım yok ama o gün orada ne olduğu ortaya çıkaracak bir "B planı" içeren şu bölümü aktarmakta fayda olabilir diye düşünüyorum:

"...YSK mühürsüz oyları geçerli sayarken dayandığı iki gerekçeden biri (i) söz konusu zarfların ve oy pusulalarının YSK için özel üretilmiş fligranlı zarflar ve pusulalar olduğu ve (ii) YSK tarafından gönderilenlerden başka zarfların ve pusulaların kullanıldığına dair hiçbir şikâyetin olmadığıdır.

(...)

Her kurulda bir tutanak defteri bulunur.  (...) seçim kurullarının tutanak defterleri incelenerek mühürsüz zarf ve oyların kullanılmasının gerçek boyutu ve sorumluları tespit edilebilir. Mühürleme işlemini yapmadığı anlaşılan ilçe seçim ve sandık kurullarının yargıç veya devlet memuru olan başkan ve üyelerinin seçim suçu nedeni ile yargılananabilmeleri özel izne tabi olup bunun ilgili makamlar tarafından reddedileceği düşünülebilir.  Ancak, bu kurulların diğer üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunulmalı. Burada amaç şahısların cezalandırılmasını sağlamak olmayıp, onlarca hatta belki yüzden fazla ilçe seçim kurulunun ve binlerce sandık kurulunun nasıl olup da ilgili kanunun emrettiği bir fiili yerine getirmediğini açıklığa kavuşturmaktır. Seçim suçlarından doğan kamu davası seçimin bittiği tarihten itibaren iki yıl içinde açılabilir (298/180).

 (...) Hangi kurulların bu suçu işlediği bilinmediğine göre suç duyurusu bütün ilçe seçim ve sandık kurulu başkan ve üyeleri aleyhine yapılırsa, yargının gerçek failleri bulmak için kurulların tutanak defterlerini ve toplam basılı zarf ve oy pusulalarının dökümünü incelemesi gerekecektir."

Herkesin arzusu "adalet" ise sahiden...

Neden denenmesin?

***

GÜNÜN SORUSU

------

Okurlarımızdan N. Öztürk soruyor:

"...gazetelerin çoğunda,  Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın  "Suriye'nin kuzeyinde bir devlet kurdurtmayız" mealindeki açıklaması yer aldı. Türkiye Cumhuriyeti'nin kararlılığı bakımından önemli bir açıklama idi. Ancak, bir noksanlık gördüm. Kuzey Suriye'ye itiraz tamam da, ya Kuzey Irak'a? Yani Kuzey Irak'ta  yeni ve malum devlet kurulursa buna itirazımız olmayacak mı? Oldu da biz mi kaçırdık ? Barzani'ye bir borcumuz mu var?"

***

"Yeniden yargılama istiyoruz"

------

Bu mektup da CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile "Adalet" yürüyüşüne katılan Gülsün Erdemir'den:"

"Ben okuma yazma bilmem. Bu sözleri ben söylüyorum, oğlum yazıyor.

(...) Oğlum nişanlanacağı gün tutuklandı. O gün, bugündür beddua ediyorum... Rabbime şükürler olsun ki birer birer ettikleri başlarına geldi. Benim yavrumu attıkları kuyulara kendileri düştü. O hakimler savcılar var ya, hepsi FETÖcüydü. Şimdi hepsi, hapishanelerde...

2010 senesinde hapse düştü benim oğlum. O zamanlar Ankara'da okuyordu. OKTÜ müdür OTTÜ müdür nedir… Çok iyi bir okulmuş... Ta Ardahan'dan, yolsuz izsiz bir köyden kalktı.

Hayatta kalan 6 çocuğumdan ancak birini okutabildik.  Sırtımda ot taşıyarak, hayvancılık yaprak, tarla ekip biçerek büyütüp okuttuk.  11 yaşında çocukken her gün 10 kilometre yürüyordu ortaokula gitmek için. Ardahan'ın karını kışını düşünün... Sonra yatılı okudu... Oğlumun büyümesini bile görmedim. Yeter ki başarsın dedik. O başardı... Almanya'da bir yerde okuyacaktı... Tam o zaman tutukladılar... 2 seneye yakın hapis yatıp çıktı ama onun yurtdışına gitmesine izin vermediler. Okulu yarım kaldı... Eşim oğlumun hapisliğine dayanamadı, hayatını kaybetti. (...) Şimdi adalet istiyorum. Yeniden mahkeme olsun. FETÖ'cü olmayan hakimler karar versin. Benim oğlum kaçmadı göçmedi. Tek isteğimiz bu..."

Yazarın Diğer Yazıları