RF-4 sorumuza cevap geldi!

“RF-4’ümüzü kim düşürebilir?” başlığıyla, 29 Haziran’da bu sütunda yayınlanan yazımda Ankara ve Şam’ın açıklamalarındaki çelişkilere dikkat çekmiş ve uçağımızın üçüncü bir ülke tarafından vurulmuş olabileceği ihtimalini gündeme getirmiştim.
İki hafta önce okuyucularımızla paylaştığımız şüpheler 11 Temmuz tarihli Genelkurmay Başkanlığı tarafından yapılan açıklamayla doğrulandı. Açıklamanın başlığı,  “Uluslararası Hava Sahasında Suriye Tarafından Düşürülen...” şeklinde olsa da metinde,  “Doğu Akdeniz’de, uluslararası hava sahasında, görev uçuşu yaparken, radar ve telsiz teması kesilen ve müteakiben Suriye resmi makamlarınca kendileri tarafından düşürüldüğü iddia edilen Hv.K.K.lığımıza ait RF-4 uçağımız...” deniliyordu. Genelkurmay açıklamasının devamındaki teknik detay ise uçağın füze ile vurulmadığını anlatıyor.
Bizim sorumuz şöyleydi: “Eninde sonunda enkaz çıkarılacağı ve kimin haklı olduğu anlaşılacağına göre taraflar niçin çelişkili açıklamalar yapmaktadır?” Bu soruya Ankara ve Şam yönetimi açısından fayda-zarar analizi yaparak şöyle cevap vermiştik:
 “NATO veya BM öncülüğünde Suriye’ye yapılacak olası bir müdahalede öncü rolü oynayacağı farz edilen Türkiye, komşusundaki insan hakları ihlalleri hususunda bağımsız ve adaletten yana bir ülke olarak değil, aksine özel husumet besleyen bir ülke olarak ‘çatışan taraf’ noktasına indirgenmiştir.”
 “Esad’ın askerleri uçağa ateş açarak zaman kazanmıştır. Şimdi suçlu araştırılacak ve özür dilenmesi beklenecektir. Böylece adım adım hedefe doğru ilerleyen BM/NATO müdahale süreci provoke edilerek Çin, Rusya ve İran’ın Suriye lehine tavır almaları sağlanmıştır. Suriye ordusundan kaçan generaller ve son olarak bu hadiseden birkaç gün önce uçağıyla firar eden pilot, haliyle büyük bir moral kaybına neden olmuştur. Jetimizin vurulmasıyla hem Esad’a bağlı askeri grupların morali kısmen düzeltilmiş hem de muhalefeti silahlandıran ülkeye karşı misilleme yapılmıştır. En önemlisi Esad rejimi muhalefetteki Suriye Ulusal Konseyi taraftarlarına, ‘Türkiye’ye ve Batılı müttefiklerine güvenmeyin, inisiyatif bizim elimizde’ mesajı vermiştir.”
 “Hatay ili güneybatısında deniz üzerinde radar ve telsiz temasının” nasıl kesildiğine dair daha net bir açıklama yapılması gerekir. Jetimiz Suriye füzeleri tarafından hedef alındıysa pilotların bunu fark ederek merkez üsse bildirmeleri gerekmez miydi? Peki Suriye jetimize uçaksavar ateşi açarken, jetimizin radar ve telsiz bağlantısını başka bir ülke kesmiş olabilir mi?.. Şam ve Ankara’nın da bilgisi dışında RF-4’ün radar ve telsiz sistemleri kilitlenmiş, körleştirilmiş ve yönlendirilmiş olabilir mi?
 “Bölgede böyle bir imkana iki ülke sahiptir: Rusya ve İsrail. Rusya, Batı’nın Suriye’ye Yemen usulü müdahale sürecini provoke etmek isteyebilir ancak bunun bölgedeki elektronik üstünlük sebebiyle Batı ülkelerince anlaşılmaması düşük bir ihtimaldir. İsrail bunu yapabilir mi? Öncelikle Esad’dan sonra kim gelirse gelsin, Suriye’deki otoritesini sağlamlaştırmak için Golan tepelerindeki İsrail işgalini bitirmek isteyecektir. Mevcut durumun sürüncemede kalması, iki İhvan-ı Müslimin iktidarı arasında sıkışacak İsrail’in lehine görünmektedir.”
 “Türk RF-4’lerinin modernizasyonunu gerçekleştiren İsrail, böyle bir hareket yeteneğine teknik olarak sahiptir. Bu ihtimal sıradan bir İsrail karşıtı komplo olarak görülmemeli ve üzerinde düşünülmelidir.”
Dünkü Milliyet gazetesi bu kuşkularımızı manşete taşıdı. Milliyet’e bilgi veren kaynaklar, uçakla radar irtibatının 7 bin 600 feette kaybedildiğinin resmi olarak açıklanması nedeniyle bu yükseklikte bir arızada pilotların Diyarbakır’daki Birleştirilmiş Hava Harekât Merkezi’ne bilgi vermesinin zorunlu olduğuna dikkat çekmiş. Kaynaklara göre, “ufak bir olasılık da olsa”, düşürülen jetleri modernize eden İsrail’in teknik olarak elektromanyetik karıştırıcı kullanarak uçağın elektronik aksamını hedef alabilme yeteneği bulunuyormuş.
Şimdi sırada yeni sorumuz var. Genelkurmay açıklamasında, “NAUTILUS araştırma gemisinin, kamera sistemindeki arıza nedeniyle” bölgeden ayrıldığı kaydediliyor. Türkiye’ye uzun süre zaman kaybettirecek, Esad yönetiminin ömrünü uzatacak ve kuşkuların aydınlatılmasını geciktirecek böyle bir uluslararası sorunda, kamera sisteminin tamir edilmesi daha kolay bir seçenek olmaz mıydı?

Yazarın Diğer Yazıları