Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Serap BESİMOĞLU

Serap BESİMOĞLU

Ruhumuzla buluşmak

Bildiğiniz gibi zaman zaman elektronik postama gelen güzel mailleri sizlerle paylaşıyorum.  “Yorumcum Grup” tan arkadaşlar öyle güzel bir mail göndermişler ki, son derece düşündürücü. İçselliği ve içselliğimizle buluşmamızı anlatan, okurken çok keyif aldığım bu iletiyi sizlerin de okumasını istiyorum. Tamamını sütunuma sığdıramasam da mühim olduğunu düşündüğüm vurucu kısım yazıda şöyle aktarılmış.
Meksika İNKA tapınaklarına çıkmak isteyen Avrupalı bir grup arkeolog, birkaç yerli rehberle yola koyuluyor. Dağın tepesindeki tapınaklara giden uzun yolu kısa bir sürede yarılıyorlar. Aynı hızlı tempoyla biraz daha yol aldıktan sonra yerliler kendi aralarında konuşup birden yere oturuyor ve böylece beklemeye başlıyorlar. Tabii Avrupalı arkeologlar buna bir anlam veremiyorlar.
Saatler sonra yerliler kendi aralarında konuşup tekrar yola koyuluyorlar. Sonunda tepenin üstündeki görkemli İNKA tapınaklarına geliyorlar. Arkeologlardan birinin merakına mucip oluyor. Yaşlı rehbere soruyor.  “Hiç anlayamadım. Niye yolun ortasında oturup saatlerce yok yere bekledik?”  Yaşlı rehberin cevabı o kadar güzel ki;  “Çok kısa sürede çok hızlı yol aldık. Ruhlarımız bizden çok uzakta kaldı. Oturup ruhlarımızın bize yetişmesini bekledik”  diyor.
Neden içimizde bir şeylerin eksik olduğu duygusuyla yaşadığımızı, gel gitlerimizi, karamsar ve karmaşa içerisinde çözümsüz kaldığımız zamanları, neden mutlu olmayı beceremediğimizi ve kendimiz olmayı başaramadığımızı  “Keşke”  ve  “Neden”  ile başlayan daha bir dolu sorunun cevabını açıkça veriyor İNKA’ların yaşlı torunu. Yaşlı İNKA sizce de haksız sayılmaz öyle değil mi? Hayatın yoğun temposu içerisinde o kadar hızlı yol alıyoruz ki, “Faturaları unuttum”, “Eyvah okulun son taksiti”, “Servis ödenecekti”  vs. derken aslında ruhumuzu çok gerilerde bırakmıyor muyuz? Hatta onu nerelerde unuttuğumuzu hatırlamıyoruz bile. Sonrasında ne oluyor peki? Ruhumuzu unutup sadece bedenimizle yaşamaya başlıyoruz. Kısacası otomatiğe bağlanıp sağa sola koşturuyoruz hep. Ama çoğumuz ne aradığımızı da bilmiyoruz aslında.
Çok paramız, sürekli yükselen bir kariyerimiz, bahçeli bir evimiz ve spor bir arabamız olacak ya, böylece ruhumuzla buluşmuş olacağız. Hem de çok mutlu olacağız. İşte bu noktada aslen yanılıyoruz. Her şey o kadar hızlı geçiyor ki, bu kaygılar içerisinde ne ailemize, ne çocuğumuza ne de kendimize hatta ruhumuzla buluşmaya zaman ayıramıyoruz. Akrep ve yelkovanla yarış halindeyiz. Oysa ki teknoloji her şeyimizi üstlenmiş durumda. Her kolaylık elimizin altında. Uçakla dünyanın diğer ucuna birkaç saatte varıyorsunuz. Internet üzerinden her şey ödeniyor ama yine de vaktimiz yok işte.
Bu bence bizim kendimize yaptığımız en büyük kötülük. Biz arayı açtıkça ruhumuz da bizden uzaklaşıyor. Sadece görüntü bedenler olarak yaşamaya devam ediyoruz. Freni patlamış bir araç gibi kontrolsüz bir gidişin ya da böyle yaşamanın hiçbir anlamı yok. Ayağımızı gazdan yavaş yavaş çekelim ve biraz mola verip ruhumuzun bize yetişmesini bekleyelim. Tıpkı İNKA’lar gibi. Göreceğiz ki her şey bizim elimizde. Başarı da, mutluluk da. Hatta kendimizden çaldığımız zamanı kullanmak bile. O zaman ne zaman mı? Sadece kendi ruhumuzla buluştuğumuz zaman.

Yazarın Diğer Yazıları