Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Hüseyin Macit <br>YUSUF

Hüseyin Macit
YUSUF

Rum-Yunan tahrikleri nereye kadar?

Gün geçmiyor ki Rum-Yunan ikilisinin yeni bir kışkırtması, tehdidi, şantajı ve saldırısı ile karşılaşmayalım. Rum-Yunan ikilisi adeta Soğuk Savaş yıllarından kalma yöntem ve eylemlerle Türkiye'nin ve Kıbrıs Türklerinin sabrını sınamaktadır. Yaratılan bu kriz ve gerilimlerin sonu Rum-Yunan için pek hayırlı olmayacaktır. Türk Milleti ile oyun oynamanın bedeli ağırdır ve tarih sayfaları bunlarla doludur. Özellikle Crans Montana 5'li Konferans'ının Rum-Yunan ikilisinin bilinen olumsuz tutumu nedeniyle çökmesinin ardından, bu ikili, suçluluk histerisi içerisinde ancak belirlenmiş bir stratejiye dayanarak Türkiye'yi ve Kıbrıs Türklerini hedef almaya başladılar.

Anastasiadis rol yapıyor

Crans Montana öncesinde müzakere sürecini sekteye uğratacak eylemler yok muydu? Vardı. Anastasiadis'in Mayıs 2015'te başlayan müzakere süreci boyunca takındığı gayriciddi, samimiyetsiz ve uzlaşma/anlaşmadan uzak tavrı, Lefkoşa'da, New York'ta, Mont Pelerin 1 ve 2 doruklarında hep devam etti. KKTC Cumhurbaşkanı Akıncı'nın tüm iyi niyetli gayreti ve bana göre vermemesi gereken ancak sırf 5'li Konferans toplansın diye verdiği tavizlere rağmen Anastasiadis'in ve Koçias'ın tutumu olası bir anlaşmayı engelledi. Müzakerelerin sürdüğü dönemde esen barış rüzgarları zaman zaman Anastasiadis'in fevri tavırlarına rağmen kesintiye uğrasa da Cumhurbaşkanı Akıncı, Crans Montana sürecine kadar olgun bir tutumla çoktan çökmesi gereken süreci ayakta tutmasını bildi. Akıncı, Anastasiadis'in rol yaptığını, iyi niyetli olmadığını, anlaşmaya odaklanmadığını oldukça geç anladı. Rum Meclisi'nde 1950 Enosis Plebisiti'nin okullarda kutlanmasını öngören yasanın geçmesi, müzakerelerin geçici değil tamamen kesilmesine sebep değil miydi? Anastasiadis'in toplantı masasını terk ederek, kapıyı vurup gitmesi, bu saygısızca ve küstahça davranışı müzakerelerin kopmasına neden değil miydi? Cumhurbaşkanı Akıncı'nın müzakereler başlarken hidrokarbon sondajları konusunda tahriklerden kaçınılması üzerinde Rum tarafı ile vardığı mutabakata uyulmaması müzakerelere devam edilmemesini gerektirmiyor muydu? New York'ta BM Genel Sekreteri Gutteres ile görüşmeden sonra yapılması üzerinde önceden mutabakat sağlanan ortak basın toplantısının son dakika Anastas tarafından iptal edilmesini iyi niyetle açıklamak mümkün müdür? 1. Mont Pelerin toplantısı sürerken, Lefkoşa'ya dönüp AKEL'e bilgi vermem gerekiyor diye yalan söylemesi ve bunun AKEL Genel Sekreteri tarafından "Anastasiadis güvenilmez bir yalan makinesidir" diye ifşa edilmesinin ardından Anastas ile herhangi bir yeni süreç başlatılması ne kadar mantıklı ve doğru bir yoldur? Bütün bunlar bir yana Anastasiadis'in hidrokarbonların sondajı ve çıkarılması ile ilgili Türkiye'nin ve KKTC makamlarının uyarılarına aldırış etmeden, "ben enerji siyasetimi uygulamaya devam edeceğim" diye meydan okuması ve sıcak bir çatışmaya davetiye çıkarması, müstakbel bir federal oluşumdaki ortağın normal, iyi niyetli bir davranışı mıdır?

Yunan'ın dili uzadı...

Anastas'ın müzakerelere yeniden başlamak için akla mantığa sığmayacak ön şartlar sunmasını anlamak oldukça zordur. Bütün bu düşmanca eylem, söylem ve tahriklerin sonucunda Rumlarla ortak bir çatı altında birleşebilmemiz mümkün müdür? Bitmedi, Rum tarafının akıl vermesi ve kışkırtmalarından esinlenen ve hatta Kıbrıs'taki konjonktürü fırsat bilerek içlerindeki Türk düşmanlığını dışa vuran Yunana ne demeli? Türk düşmanı Kammenos'un Ege adalarındaki tahrikleri, savaş çığırtkanlığı, iyi komşuluk ilişkisine kesinlikle uymamaktadır. Özellikle geçtiğimiz hafta Yunanların dilleri oldukça uzamıştır. Rum Dışişleri Bakanı Hristodulidis ile ortak basın toplantısı düzenleyen Yunanistan Dışişleri Bakanı Koçias yaptığı açıklamada Türkiye'ye saldırmıştır. Yunanistan Cumhurbaşkanı Pavlopoulos da Türkiye'ye saldırmayı maharet sayanlara katılmak ve izlenmekte olan gerilim stratejisine ayak uydurmak adına Türkiye'ye meydan okumuştur. Tabii tüm bu Rum-Yunan kışkırtma, tehdit, saldırıları -eylem ve söylemleri- anında Türk yetkili makamlarınca en yakışır şekilde cevaplanmış ve karşılık bulmuştur. Rum-Yunan ikilisinin gerilim siyaseti hayra alamet değildir. Bu şer ikilinin bir an önce yakın tarihimizde yaşananlardan, İnönü'den, Dumlupınar'dan, Sakarya'dan, İzmir'den, 20 Temmuz'dan, yedikleri Türk tokatlarından gereken dersi çıkarmaları kendi çıkarlarına olacaktır.

Yazarın Diğer Yazıları