RÜZGARLI SOKAK

RÜZGARLI SOKAK
Dağılmak üzere olan örgütü güçlendirdiler

İktidar ihanet sürecini futbolla taçlandırdı. 28 Ekim’de Cizre Spor ile Göztepe Spor karşı karşıya geldiler. Maç, maç olmaktan çıktı, terör örgütü PKK’nın gövde gösterisine dönüştü. Cizre Spor  “döve döve” maçı 2-0 aldı.

Bakın o maçta neler yaşandı!
Göztepeli bir futbolcunun ağzından ve yüreğinden maç öncesi, sırası ve sonrasında yaşananlar:
“Karşılaşmada bir maçı değil çok daha fazlasını kaybettik..
Isınmak için sahaya çıkarken üzerimize atılan yabancı maddeler (taş, kiremit, ses bombaları, havai fişekler) ve sahada kim oldukları belli olmayan onlarca insan, gerek ısınırken gerekse maç boyu sürekli tehditler savuran ama hiçbir şekilde sahaya girme izni olmayan sözde görevliler.
Armasından Türk bayrağını çıkarmış olan Cizre Spor sahada. Maçtan önce atılan terör örgütü sloganları ve hem stat çalışanları hem de oradaki Cizreliler tarafından sabote edilen (okunmayan)

İstiklal Marşımız..
Bütün bu olanları bilen gören ve protokolden sessizce izleyen, her şey çok normalmiş gibi davranan, sözde devletimizin bir Valisi..
Maç boyunca tribünlerden ve çatısından atılan taşlar ve yabancı maddeler, sürekli sahaya giren görevliler tarafından toplanmaya çalışılması ve hakemin de buna sessiz kalması. Maçı uzatmaya taşımamak için verilen bir penaltı ve hakeme ” neden penaltı verdin “ diye sorulduğunda, ’Ben de bilmiyorum” diye alınan cevap.
Maçtan önce ve karşılaşma boyunca yapılan tezahüratlarda bölücülük ve terör örgütü propagandası olmasına rağmen hiçbir şekilde müdahale edilmemesi.
“Burası Kürdistan buradan çıkış yok”  sesleri ve bunlar görülmesin, duyulmasın, bilinmesin diye maçın canlı yayınlanmasına engel olunması...
Ne sahadaki futbolcu arkadaşlarımın ne de kulübedeki hocalarımızın ve teknik ekibimizin hiçbir şekilde can güvenliği olmadan, stat kapasitesinin o kadar olmamasına rağmen 10 bin seyircinin ellerinde yabancı maddelerle birlikte alınması ve bunları gözlemleyecek hiçbir TFF görevlisinin olmaması..
Sahada bulunan sözde görevlilerin, maçtan önce koridorda, sahada ısınırken ve maç boyunca, oynanılan bahisleri aralarında konuşmaları..
Polisimizin gaz bombası kullanmak zorunda kaldığı bir ortamda, sahaya yağan taşlar ve yabancı maddeler eşliğinde karşılaşmanın sık sık durması ama iptal edilmemesi.
Ve maçta  “mağlup”  olmamıza rağmen, soyunma odasına polis koridorundan girmemiz,  “mağlup” olmamıza rağmen üzerimize yağan yabancı maddeler, soyunma odasına girerken koridorda kim oldukları belli olmayan bir kalabalık, sözde Cizre Spor ve TFF görevlileri..
Türkiye Futbol Federasyonu bunların hesabını kime ve nasıl verecek?
Cizre’de kaybedilen sadece bir maç değildi.
Cizre’de kaybedilmek üzere olan bir vatan olduğunu gördüm, devletin hiçbir şekilde etkisi olmadığı bir bölgede vatanını korumak isteyen koca yürekli polis ve askerlerin olduğunu gördüm, o şartlarda terör yuvasına dönmüş mahallelerde kalbinde Türk Bayrağı taşıyan ve nöbet tutan adam gibi adamlar gördüm..
“Siz bizi düşünmeyin, sadece bu maçı bizim için kazanın”  diyen o polislerimiz, hakkınızı helal edin...
Göztepe taraftarı, İzmir’e sizi mutlu edip dönemediğimiz için hakkınızı helal edin.
Orda olmaktan huzursuz muydum?
Hayır değildim, çünkü herkes bilmeli ve unutmamalı ki, ne olursa olsun orası bizim topraklarımızdır, orası Türkiye Cumhuriyeti’ne ait olan cennet vatanın bir parçasıdır ve huzurla dalgalanacak olan bir bayrak varsa o topraklarda o da ebediyen Türk Bayrağı olacaktır...
Göztepeli topçu yaşadıklarını açık açık www.goztepeliler.com adlı taraftar sitesinde yazdı ama bunu kaç kişi okudu acaba?.. Özellikle Aksaray sakinleri!..


Bingöl şehitleri ve AKP

Terör örgütü PKK, Ayn el-Arap’ta  IŞİD’e karşı  dövüşmek yerine kaçmayı, Kandil’de keyif çatmayı seçti. Ama bir şeyler de yapmak gerekiyordu!.. İhanet süreci nasılsa asker ve polisin elini kolunu bağlamıştı. Ve hainler fırsat bu fırsat diyerek tetiğe çöktü, halkın sorunlarını dinleyen Bingöl Emniyet Müdürü Atalay Ülker ve Müdür Yardımcısı Atıf Şahin ve Başkomiser Hüseyin Hatipoğlu’na kalleşçe saldırdı. Ülker, ağır yaralanırken, Şahin ve Hatipoğlu, oracıkta şahadet şerbetini içti.
Peki bu gözü dönmüş teröristler
kimdi!
İstihbarat birimleri raporlarından;
Ölü ele geçen Ali Bozan adlı teröristten başlayalım. Kardeşleri S ve E, AKP Ümraniye teşkilatı üyesi...
Ayrıca teröristin ailesinde çok sayıda Hizbullah ve PKK’lı da var..
Bitmedi...
Gelelim yine ölü ele geçen Erhan Şenyuva’ya..
Babası İ.Ş, Bingöl Merkez AKP üyesi
Ve Van!
Recep Kara; Muradiye’de terör örgütü üyeliği Kobani protestoları sırasındaki eylemleri organize etmekten tutuklandı. Babası AKP Meclis Üyesi S. K.
Kuşkusuz ki istihbarat raporları hem Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın hem de Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun önüne gidiyor. Bakın onlarda ne yazıyor:
“Kobani protestolarında özellikle Güneydoğu’da AKP’lilerin de eylemlere destek verdikleri dikkat çekmiştir. Çok sayıda AKP’li vatandaş eylemlere destek vermiş, sokaklara inmiş, bunların büyük kısmı şiddet olaylarına karışmasa da bir kısmı karışmıştır.”


Hükümet Kandil’e sormadan nefes bile alamıyor

İhanet süreci başladı başlayalı Türkiye’nin en  “milli”  kurumlarına bir haller oldu. TSK kışlaya, polis karakola hapsedildi. Ortalıkta ise Milli İstihbarat Teşkilatı kaldı. MİT Müsteşarı Hakan Fidan ile bebek katili Abdullah Öcalan arasında kurulan “huzur”  ve  “güven”  ortamı kalleş suikastlara rağmen hiç bozulmadı. Terör örgütü PKK’nın, Yüksekova’da 3 uzman çavuşu sokak ortasında katletmesi, Diyarbakır’da astsubayı şehit etmesi de muhabbetin koyuluğunu ve  “derinliğini”  ortadan kaldırmadı.
Bakmayın siz Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın höt zötüne; gerek Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın gerekse de Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun eli kolu bağlı. Ne yurt dışında ne de yurt içinde sözünü dinletecekleri kimse kalmadı. Ellerinde kala kala bir bebek katili var.
Onu da Kandil kale almıyor.
Bebek katili Öcalan’ı da zaten otorite olarak sadece hükümet tanıyor...
Neden mi!
İşte yanıtı:
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD Başkanı Obama’ya “Peşmergenin Ayn el-Arap’a geçmesini ben önerdim” derken, mum Kandil’de söndü.
MİT, peşmergeleri sınırından geçirmek için Kandil’e HDP’li vekilleri ricacı gönderdi. Kandil’deki teröristlere HDP’liler MİT adına yalvar yakar oldular:
 “Ayn el Arap’a peşmergenin geçişini kabul edebilir misiniz”  diye sordular.
Kandil de elçilere zeval vermezken MİT’e şu yanıtı gönderdi:
 “KDP’den böyle bir talep gelmedi, gelirse üzerinde dururuz.”