RÜZGARLI SOKAK

RÜZGARLI SOKAK
Yalvaran kadın

Kadının  “kırmızılısını” ,  “duranını” ,  “yürüyenini” , Gezi eylemlerinde gördük. 
Ama yalvaranına ilk kez tanık olduk.
Üstelik Meclis’te...
TBMM son viraja girdi. Seçimlere şunun şurasında 6 ay kaldı. Vekiller topal ördek misali dolaşıyor. Canları çalışmak istemiyor, iktidarı da muhalefeti de aynı ruh halini yaşıyor. Yoklamayı veren, soluğu ya kuliste ya bahçede alıyor. Muhalefet için Meclis’in çalışıp çalışmaması çok sorun değil. Ama Meclis’in çalışmasının sorumluluğu iktidarın omuzlarında!
AKP’li vekiller de boş vermişlik, adam sendecilik had safhada. İlçe kongreleri başladı başlayalı, vekiller bunun derdine düşmüş. Hemen hemen hepsi ya bir delege ya il, ilçe başkanı ile telefonda konuşuyor. Kimi tehdit, kimi rica kimi de alttan alıyor konuşmalarda.
Delegeyi, teşkilatı kuliste ağırlayana da çokça rastlanıyor.
Hal bu olunca vekilleri genel kurul salonunda tutmak mümkün olmuyor. Sık sık istenen karar yeter sayılarından sonra salondan çıkan ya bir vekil ya da grup başkanvekili oluyor.
Kulisteki vekile rica minnet ediliyor, içeri girip yoklamada bulunması için türlü dil dökülüyor.
 Gönüllü ya da görevli olan o vekillerden biri de AKP Konya Milletvekili Ayşe Türkmenoğlu’ydu. Kulise rüzgâr gibi girdi, erkek vekillere  “Arkadaşlar genel kurulda, muhalefetin sayısı bizden fazla”  diye bağırdı olmadı, tek tek yanlarına gitti söyledi, yine sesini duyuramadı. Söyleyen vekil kadın, söylenen de erkek olunca kimse ciddiye almadı.
Neredeyse zahmet edip yüzüne bakan vekil bile çıkmadı. Türkmenoğlu, el kol hareketi yaptı, olmadı.
Çaresizlik içinde ellerini yukarıya doğru açtı, yine ciddiye alınmadı. İmdada Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can yetişti. Erkek haliyle hemcinslerini salona davet etti. Davete icabet edildi, vekiller isteksiz de olsa yerlerinden kalkıp, salona doğru seğirttiler.
Bu duruma en çok sevinen Türkmenoğlu, oldu. Ellerini yana açarak,  “Allah’a çok şükür duydunuz. Oh be nihayet duydunuz”  diyerek mutluluğunu dile getirdi.

Yandaşın iktidarla sınavı
Yandaş medyayı, hele çalışanları eleştirmek kolay...
 Zor olan ruh halleri.
Atılan taklalar, yenilen zılgıtlar. Sineye çekilen fırçalar. Recep Tayyip Erdoğan’ın, Ahmet Davutoğlu’nun uçağından uzak kalmak. Bir seyahate çağrılmamak, gözden düşmek demek...
Kolay mı?
Yastık taş olur geceleri, karabasanın kâbusun, bini bir para.
Bir Salı selamlığı sırasında yandaş medyanın tanınmış siması,  “Sizin işiniz kolay, muhalifsiniz. Sadece gazetecilik yapıyorsunuz” demişti.
“Haklısın. İşiniz zor. Her şeyi yapıyorsunuz, sadece gazetecilik yapmıyorsunuz”  yanıtını almıştı.
Bu köşeye sıkça Salı selamlığı konu oluyor. 
Ama işte kaçamıyorsun o manzaradan.
Eski heybeti ve şaşası kalmadı Salı selamlığının. Nerede o koruma ordusu, her yüze, her köşeye, her sehpaya, masaya ve de sandalyeye şüpheyle bakanlar. Sineğin kanadından, çiçeğin yaprağından  “paralel” sezenler.
Ah nerede o anlı şanlı yandaş medya yöneticileri. Tespih tanesi gibi sıraya girmeler!.
İnsan özlüyor hani!..
Ahmet Davutoğlu koltuğa oturdu oturalı, Salı selamlığının tadı da kaçtı. Yandaş medya yöneticileri AKP grup toplantılarını bile izlemez oldu. Sağda solda sohbet etmekten Davutoğlu’na sıra gelmemeye başladı.
İlgi, alaka göstermeseler de içleri rahat değil. Ne rahatça çay içebiliyor, ne de sohbet edebiliyorlar. Biri  “hadi grup salona girelim”  dese diğerleri eşlik edecek. Ama karizmayı çizdirecek hele hele Köşk’ün ’kulağına fısıldanabilecek’ , “Davutoğlu’na fazla alaka gösteriyorlar” sözünün ne anlama geldiğini iyi biliyorlar.
Biliyorlar ama tedbiri de elden bırakmıyorlar. Davutoğlu, kürsüde konuşurken TV’den sesi duyuluyor. Bir yandaş diğerlerine  “Hadi, hiç olmazsa TV’den izleyelim. Başbakan sonra ’Nasıl buldunuz. İyi konuştum mu’diye soruyor. Adamın karşısında zor durumda kalıyoruz” diyor. 
Diğerleri de haklılığa onay vererek geçiyorlar ekranın karşısına...
Bu arada yandaşın iktidar ile imtihanı sadece sözde değil özde de yaşanıyor. Davutoğlu, hoca, ya, yakaladığı yandaş medyacıya başlıyor, soru üstüne soru sormaya. Ve uzun uzun anlatmaya. Bu nutuk saatler sürüyor. Önceden Başbakan ile göz göze gelmek için her türlü bedensel ve zihinsel kıvraklığı gösteren medyacılar da artık köşe bucak kaçıyorlar.