RÜZGARLI SOKAK

RÜZGARLI SOKAK
Yeşiller’e tarih dersi

Yumurta kapıya geldi, dayandı. Malum sözde Ermeni Soykırımı’nın 100. yıl dönümü. TBMM de karınca kaderince asılsız iddialara karşı çalışma yapmak için kolları sıvadı.  MHP Grup Başkanvekili Yusuf Halaçoğlu, AKP Ankara Milletvekili Seyit Erçelik, AKP Siirt Milletvekili Afif Demirkıran, CHP Adana Milletvekili Faruk Loğoğlu İtalya’dan sonra Brüksel’e gitti. Burada Avrupa Parlamentosu üyelerine sözde soykırım iddiasının yanlışlıklarını anlattı.  Yalan, yanlış bilgiler tarihi belgelerle anlatıldı. Haliyle en çok iş de MHP’li Yusuf Halaçoğlu’na düştü.  AP Yeşiller grubu ile yaptığı görüşmede Yeşiller Partisi üyeleri de Halaçoğlu’nun anlattıklarını merakla ve ilgiyle dinledi. Halaçoğlu, Brüksel’e hazırlıklı gitmişti.  Belgeleri arasında 1. Dünya Savaşı’na Almanya ile müttefik olarak giren Osmanlı İmparatorluğu’nun savaşa girdiği cephelerde telgraf hatlarının haritası da vardı. Bu haritayı parlamenterlere göstererek Ermenilerin cephe hatlarındaki iletişimi kestiklerini söyledi. Ayrıca 24 Nisan 1915 tarihinin neden sözde soykırımı günü olduğunu anlattı.  17 Nisan 1915 tarihinde Van, Bitlis ve civarında Ermenilerin ayaklandığını bunun üzerine Osmanlı İmparatorluğu yöneticilerinin 235 Ermeni kanaat önderini İstanbul’a çağırarak uyardığını ancak istek dikkate alınmayınca tutuklandıklarını söyledi. Yeşiller Partisi üyeleri ilk kez duydukları gerçekler karşısında şaşırırlarken  “Biz bunları bilmiyorduk”  dediler. Bu sözler üzerine Halaçoğlu, taşı gediğine de koymaktan geri kalmadı: “Tarihi değil, siyasi karar alıyorsunuz. Siz Yeşil değil, Kızıl çıktınız.” Yeşiller Partisi üyeleri “Kızıllar” eleştirisine şaşırırken, “neden” diye sordular. Halaçoğlu, “Kızıllar” vurgusunu yapmasını AB’li meslektaşlarına şöyle anlattı: “Yeşiller Partisi barışı, çevreyi, toplumların sorunlarını konuşur. ’Komünistleri kast ederek’ Oysa siz Türklerin katlini bir kenara bırakıyorsunuz, tehciri eleştiriyorsunuz. Çifte standartla davranıyorsunuz. Ön yargılı hareket ediyorsunuz. Bunu da ancak “kızıllar” yapar dedim.” 


Bahçeli’nin hatırlı misafirleri 
IŞİD zulmünden kaçan Türkmenler, çoluk, çocuk bir gecede yurtlarını, terk etti. Her başı dara giren Türk gibi soluğu anavatanlarında aldı. O Türkmen ailelerden 37’si Sincan’a geldi.  Parklarda sokaklarda, inşaatlarda yatıp kalktılar.  Aileler son bir umutla MHP Sincan İlçe Başkanlığı’nın kapısına dayandı. Yardım istedi. İlçe ve Ülkü Ocakları başkanlığı el ele omuz omuza verdi. Kapı kapı dolaşıp, yardım istedi ve nihayet 37 aileye sıcak bir yuva bulundu. Her aile başını sokacak bir daireye yerleştirildi. Yardımlarda pay sahiplerinden biri de ilçe teşkilatında çalışan Ayten hanımdı. Bu durum MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin de kulağına gitti. Bahçeli, Ayten hanım ve beraberindekileri yoğun işleri arasında genel merkeze davet etti. Aday adayları kapıda görüşmek için günlerdir sırada beklerken, Bahçeli, ağır misafirlerini makam odasında ağırladı. Sohbet çay kahve ile sürdü. O sırada bir Türkmen çocuk Ayten hanımı cep telefonundan aradı.  Bahçeli, Ayten hanımın çocukla konuşmasını dinlemek istediğini söyleyip hoparlörü açtırdı. Türkmen çocuk yardımlarından dolayı Ayten hanıma teşekkür ederken,  Bahçeli’yi kastederek  “Bize sıcak bir yuva veren Bahçeci amcamı çok seviyorum”  dedi. Bunu duyan Bahçeli’nin yüzüne mutlu bir gülümseme yayıldı. Bir saat süren sohbetin ardından misafirlerin izin isteyip kalkarken Bahçeli, elini cüzdanına atarak bir miktar parayı Ayten hanıma verdi. Yardım toplarken yapılan masrafların buradan karşılanmasını isteyerek,  “Yardım toplamak için ne masraf yapıyorsanız, faturasını alın. Ve doğrudan bana getirin. Hiç kimseden özel masrafınız için yardım istemeyin”  derken,  “Bunu kimse duymasın” uyarısını yapmayı da ihmal etmedi.

Mücahit çorbasından ‘trileçe’ye 

iyenler anlatıyor, yemeyenler dinliyor. Kimi tadından, kimi şeklinden, kimi de menşeinden dem vuruyor. Tarifler alınıp veriliyor. Malum; fakir ülkenin mutfağı zengin olurmuş. İşte bin bir çeşit tatlısı bulunan Türkiye de nihayet trileçe ile de tanıştı. Baklava, kazandibi, sütlaç pastane köşelerinde yüz bulamaz oldu.Dizilerden köşe yazarlarına, gurmelerden ev hanımlarına kadar herkesin dilinde bir trileçedir gidiyor.  Menşei konusunda da sıkıntı var; kimine göre Arnavut kimine göre de Yugoslav kökenli. İşi bilenlere göre ise trileçenin orijini Güney Amerika... Orijinal adı  “Tres Leches”  kısacası  “üç süt” demekmiş. Hazırlanırken keçi, manda ve koyun sütü kullanılıyormuş. Neyse dönelim mücahit çorbası ile trileçenin alakasına... Şöyle ki başkentin meşhur Balgat semti bir zamanlar RP ile yükünü tutarken Çukurambar da AKP iktidarları ile birlikte semirdi. Plazalar, AVM’ler, oteller derken sıra sıra dizilen birbirinden şöhretli pastaneler Çukurambar’ın olmazsa olmazı oldu. Buralarda haliyle boy gösterenler de AKP’li siyasiler, eşleri çocukları. Yandaş işadamları... RP-FP-SP’nin yemekhanesinin dünkü müdavimleri  “mücahit çorbası”  adını verdikleri “mercimek çorbası”nı bir çırpıda silip attı. Artık varsa yoksa adları marka olan pastaneler yegane muhabbet adresi oldu. Üstelik gurmelere taş çıkarırcasına da menüye giren yiyecekleri izliyorlar. Övüyorlar, birbirlerine tavsiye ediyorlar. “mücahit çorbası” nın tadı, tuzu, lezzeti, sıcaklığı, samimiyeti, dürüstlüğü çoktan geride kaldı. AKP’liler masalarında artık trileçe olmazsa kendilerini yoksul hissediyormuş. Çünkü  “trileçe” yemek zenginliğin şanındanmış...
Ne diyelim; yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin....

Korucuların son umudu?.. 
İhanet sürecinde çok acı çektiler. PKK’lı teröristler fırsatını bulur bulmaz korucuların peşine düştü. Kaçırdılar, kurşuna dizdiler. Diri diri yaktılar. İşkence ile şehit ettiler. PKK o kadar boşluk buldu ki; bölgede silah bulmakta zorlanmıyor, son derece donanımlı eğitim kampları var. Eğitimleri aksamıyor. PKK’lılar gittikleri her yerde “Burada devlet biziz. Faili meçhulleri işlemedik, köyleri basmadık, işte davalar kendileri her şeyi açıklıyor’diyorlar.” Balyoz ve Ümraniye davalarını örnek gösteriyorlar. Özellikle gençler PKK’nın bu propagandasının etkisinde kalıyor.  Bunu gören korucular da karşı propagandaya başladı. Korucular bölgede Adnan Oktar’ın,  Harun Yahya müstear ismi ile kaleme aldığı  “Komünist Kürdistan Tehlikesi” adlı kitabı gençlere dağıtıyor.