Şalamanov'dan Süleymanoğlu'na

Yıl 1986. Sabah toplantısındayız. Dış haberler sorumlusu Zafer Atay haber listesini sunmakta. En sonunda "Bir Bulgar halterci Avustralya-Melbourne'da iltica talebinde bulundu" dedi. Ben de refleks olarak "Adı ne?" diye sordum. "Naum Şalamanov" karşılığı verildi. Aklıma, Todor Jivkov geldi. Türklere uyguladığı mezalim ve Bulgarlaştırma politikasını hatırladım. Başbakanlığı döneminde Bülent Ecevit'le yaptığımız komşu ziyaretindeki tespitlerim gözümün önüne geldi.

Bu seyahat sırasında iyi habercilik yapmıştım. Cumhuriyet gazetesini yöneten Hasan Cemal dahil herkes neler yazmıştı. TOFAŞ'a 10 bin araç bile ihraç ettirdiler. Bir sürü kurusıkı. Benim avantajım aradaki tercümandı. Devir "Ortanın solu, Moskova'nın yolu" idi. Bu yüzden gizli servisimiz Ecevit'le Jivkov'un arasına muteber adamlarından birini, Osman Kılıç'ı yerleştirmişti. Bu kişi Bulgaristan doğumlu ve casuslukla suçlanıp Sofya'da müebbet hapse mahkûm edilmişti. Bir süre sonra takas yoluyla Türkiye'ye getirilmişti. Anlayacağınız muteber biriydi. Devletin kimi önemli kişileri ona benim ismimi vermişlerdi.

TRT'nin canı çıktı

Rahşan Ecevit, kız sanat enstitülerinin gösterilerine gidiyor. Tuna Huş liderliğindeki TRT ekibinin canına okunuyordu. Sonunda merhum Tuna patladı; "Göndermiyorum". Hanımefendinin son daveti böyle reddedilmişti. Dedik ya ilginç medya grubumuz vardı. Anadolu Ajansı, Hanımefendinin Varna'nın azgın dalgaları arasında yüzmesini bile geçti. Merkezdeki arkadaşlarımız bu "kendin pişir, kendin ye"leri sayfalarına taşıdılar. Ben sadece doğru olan tek gelişmeyi yazdım; "Bulgaristan bizim için 216 Samsun yapacak". Bu da gerçekleşti. İçinizde o rezil sigaraları mutlaka içen çıkacaktır. Başarımın arkasında yatan isim ise Osman Kılıç'tı. Dönüşte beni telefonla arayan Hasan Cemal'in söylediklerini unutamam; "Burhan bizi mahvettin". Bir de Nazlı Ilıcak'ın gazetenin ortasında beni övüp, iyi prim verdirmesini...

Gözlemler

Bu seyahatin önemli tespitlerini atlamayayım. Jivkov'un Türkler için cezaevine dönüştürdüğü Belene Adası gerçeğini ilk defa soydaşlarımızın ağzından dinledim. Sünnetçilerin 10-15 yıla mahkûm edilip, buraya tıkıldığını söylediler. Toplu namazlar yasaklanmıştı. Türkçe konuşturulmamaya çalışılıyordu. Sonunda isim değişiklikleri başlamıştı.

Gece oldu mu "adımı öğrenen Türkler" etrafımda toplanıyordu. Hepsi barut fıçısı. Anlattıklarını İstanbul'a taşıdım. Tercüman manşetlere çıkardı. En büyük tepki ise Bulgaristan'ın İstanbul Başkonsolosundan geldi; "Burhan Ayeri, artık bizim topraklarımızdan geçemez. İhtiyaç duyarsa, havadan gidecek". Gerçekten dediklerini yaptılar.

Geriye dönersek

Naum'u konuştuğumuz toplantıda bütün bunları hatırladım. Zafer Atay'a sordum "Bu halterci bize gelir mi?". O da "Nerden çıkardın. Amerika dururken niye Türkiye'ye gelsin" karşılığında bulundu. Çok kısa süre sonra asıl bomba patladı. Naum Şalamanov'un asıl ismi Naim Süleymanoğlu idi. Konunun takibi hemen Ali Gümüş'e verildi. Sonrasında Turgut Özal'ın müthiş stratejisini izledik. Özel uçakla Naim getirildi. Yetmedi. Bulgarlara resmen 1 milyon dolar gözükse de epey para ödendi. Özal bir yerde "bonservisi almıştı".

Ay-yıldızlı mayosu ile Naim'i bütün dünya tanıdı. Time'a kapak oldu. 1988 Seul, 1992 Barcelona ve 1996 Atlanta olimpiyatlarında bayrağımızı peş peşe göndere çektirdi. Dünyaya İstiklal Marşımızı ezberletti. Aradaki 47 Avrupa, dünya şampiyonluklarını da atlamayalım.

Bir yiğidi dün toprağa verdik. Hem de insan ömrünün uzadığının iddia edildiği dönemde, 50 yaş nedir ki? Sanırım en çok bir hareketini özleyeceğiz. Hani şu rekor öncesi, bara yapıştığı an yaptığını; "Saçlarını üfleyerek, havalandırışını".

Naim Süleymanoğlu'na Allah'tan rahmet diliyorum. Sadece yakınlarına, spor camiasına değil, yeryüzündeki tüm Türklere başsağlığı diliyorum.

***

Norveç'e dikkat

İskandinav ülkeleri Amerika'dan beterdir. Son NATO tatbikatında olanlar tesadüf değil... Bu organize bir iş. Çok önceden planlandığı kesin. Tek iyi tarafı Atatürk ve R. Tayyip Erdoğan'ı birlikte hedefe oturtmaları. Böylece, istediğimiz yakınlaşmayı pekiştirdiler.

Norveç'e neden ihtiyatla baktığıma gelince. Irak'ın kuzeyine ajanlarını yollayıp istasyon kuran ilk ülkedir. Hedef belli. Bölge petrolünden çıkar sağlayabilmek. Şimdi dillendireceğimi de unutmayın. Yüksekova'nın uyuşturucu başkenti haline geldiğini ilk kez kim tespit etmişti; Norveç. Bu konuyu ilk defa yazdığım zaman "Norveç istihbaratı"nı kaynak göstermiştim. Asıl hedefin Tükiye'nin bütünü olduğunu görmeliyiz. Ayrıca yeni tezgâhlarına hazırlıklı olmalıyız!

Yazarın Diğer Yazıları