Sanatsal manzaralar

Gündemden yorgun düştüğüm haftalardan biriydi. İptal edilen gençlik festivalinden tutun yasaklanan hatta polis baskınıyla durdurulan tiyatro oyununa kadar heybem epey bir dolu. Ya da bunlardan hiç bahsetmeden "her şey çok güzel olacak" temalı bir yazı mı yazsam?

Hep böyledir, çok iyi işlerin altında hep dramatik bir hikâye vardır. Komedinin bile… Bizim drama hiç ihtiyacımızın olmadığı kesin. O zaman gelin ilk önce iyi işlerden bahsedelim…

Bu hafta Devlet Tiyatroları' nda harika bir oyun izledim. Kalabalık kadrolu oyunları her zaman çok sevmişimdir. Birlikten kuvvetin doğduğu alanlardan biri sahne sanatları bence. Shakespeare'in en iyi tragedyalarından biri olan,  Malcolm Keith Kay'ın yönettiği Tolga Evren'in hem başrol oynayıp hem de yönetmen yardımcılığı yaptığı  "Coriolanus", dekorun iyi kullanan, görselliği kuvvetli ve dinamik bir oyundu. Tiyatro sahnesinde savaş sahnesi oynamak zor olsa da oyun ekibi bu işin altından çok iyi kalkmışlar. Politikacıları üstü kapalı biçimde zekice sorgulayan, iktidar korkusunun altını çizen ve halk arasındaki sınıfsal çatışmayı anlatan güzel bir oyun. Tavsiyedir…

***

Diğer yandan daha izleyemeden yasaklanan bir tiyatro oyunundan bahsedeceğim. Onur Orhan'ın yazdığı, Caner Erdem'in yönettiği ve Barış Atay'ın sahnelediği 'Sadece Diktatör' oyunu çeşitli illerin ardından, Kadıköy İlçe Emniyet Müdürlüğü tarafından Kadıköy'deki tüm tiyatrolarda yasaklandı. Yasak kararında, oyunun kamu düzenini ve güvenliğini olumsuz yönde etkileyeceği gerekçe gösterildi. Bir tiyatro oyunundan bahsediyoruz değil mi? Yasakçılara soruyorum, bir tiyatro oyununa bu kadar anlam yüklemek nasıl bir his? Neden sanatta da seçimi halka bırakmıyoruz? Beğenilir, beğenilmez… Eleştirilir, övülür, o kadar… Ama sanat öyle güçlüdür ki, oyunu artık oynayamasalar da hepimiz anladık neyin ne olduğunu…

***

İşim gereği ofisimde ve evimde hep haber kanalları açık. Dolayısıyla gündem beni yoruyor. Her cümle aynı soruya bağlanıyor. "Ne olacak halimiz?" Okuduğumuz ve dinlediğimiz şeyler de hep sıkıcı. İşte tam da bu anda bir kitap imdadıma yetişti. Neslihan Gürsoy' un kaleminden "Erkeklerin Ölmeden Önce Söyledikleri 101 Yalan"… Farklı kesimlerden 101 kadınla yapılan sohbetler sonrası ortaya çıkan en orijinal erkek yalanlarını kaleme almış Gürsoy. Bence samimi, içten ve keyifli bir kitap olmuş. Hatta kendinden kesitler bularak ders çıkarılabilir bir araştırma. İki kişi özelinde kandırılmanın bize pek zararı yok. Ya siyaseten kandırılanlara ne demeli?

Yazarın Diğer Yazıları